SEMMEL EL-KAHRAMANE
Divan-ı Mezalim Başkanlığına Atanan Kadın
Meryem DALĞIÇ
DİB Türk İslam Sanatları Daire Başkanı
Allah Teâlâ, âdemoğluna şan, şeref ve çeşitli nimetler bahşettiğini, mahlukat içerisinde de onu üstün kıldığını buyurur Yüce Kitabında. (İsra, 17/70) Şüphesiz bu üstünlüğün cinsiyet, milliyet, mal ve mülk ile değil de ancak takva ile olduğunu hatırlatır bizlere. Tarihî süreçte kadın erkek tüm müminler vahyin muhatabı olarak bu ilahi öğreti doğrultusunda yeryüzünü iyilik ve güzellikle imar etmişler, ilim ve bilim sahasında temayüz ederek hem kendi dönemlerini aydınlatmışlar hem de geleceğe rehber olmuşlardır. Asr-ı saadetten itibaren ilmî sahada ihtisaslaşan kadınlar, sosyal hayatın içinde de aktif rol alarak çeşitli meslekleri icra etmişlerdir. Abbasiler Dönemi’nde yaşayan ve Divan-ı Mezalim başkanlığı gibi önemli bir makama atanan Semmel el-Kahrâmane de mesleği gereği adı tarihî kayıtlara geçen kadınlardan biridir.
Abbasi halifelerinden Muktedir Billah’ın annesi Şağab Hatun’un sarayda görevlendirdiği ve en çok güvendiği kişilerden biridir Kahramane. Hayatı hakkında detaylı bilgi bulunmayan Semmel Hanım, mesleğiyle müsemma idi. Künyesi hâline gelen Kahramane veya el-Kaharime görevi, Abbasiler döneminde kadınlar için ihdas edilen önemli bir devlet mertebesiydi. Aynı zamanda, devlet hiyerarşisinde bir kadının gelebileceği en son makamdı. Kahramanelik görevinde olan kadınlar birçok yetkiyle donatılmıştı. Görevleri gereği Halife’ye yakın idiler ve mülki idare hatta askerî erkân üzerinde dahi büyük nüfuz ve sultaları vardı. Halife’nin çevresindekiler, özellikle vezirler onlarla ters düşmekten azami ölçüde sakınırlardı. Hilafet sarayının muhasebesi, halifenin haremi de dâhil saraydaki kimselerin bütün masrafları ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi gibi vazifeler Kahramane kadınların uhdesindeydi.
Şağab Hatun tarafından bu göreve getirilen ilk kadınların biri Ümmü Musa el-Kahramane’dir. Bu mühim görevi uzun yıllar başarıyla yürüten Ümmü Musa, ilerleyen süreçte kendisini Şağab Hatun’a rakip olarak görür ve iktidarı ele geçirmek üzere planlar yapar. Halife Muktedir hastalanınca harekete geçer, yönetime hâkim olmaları için ailesinden bazılarına mektuplar yazar. Ümmü Musa’nın düşmanları, onun gizli planlarını Halife Muktedir ile annesi Şağab Hatun’a iletirler. Ahmet Ebu’I-Abbas’ı hilafete getirmek istediğini, bu konuda komutanları ikna ettiğini ve onlardan söz aldığını söylerler. Bu haber üzerine Ümmü Musa Kahramanelik görevinden azledilir, tutuklanarak hapse atılır. Bu hadiseden sonra ise kahramanelik makamına Semmel getirilir. Halife, Ümmü Musa ve yakınlarının soruşturulması görevini Semmel’e verir. Otoriter ve sert bir mizaca sahip olan Semmel’in yaptırdığı tahkikat ve yargılama sonucunda Ümmü Musa’nın tüm mal varlığına el konulur. Muktedir döneminin önemli siyasi ve sosyal olaylarından birisi olarak adlandırılan bu hadise Semmel el-Kahramane tarafından yürütülür.
Semmel, kahramanelik görevinin yanı sıra devlet otoritesinde söz sahibi olan Şağab Hatun’un resmî yazışmalarını da yapar. Halife ile annesinin nezdinde itibarı olan Semmel Kahramane, aynı zamanda akil heyetinde olup resmî atamalarda onun fikrine başvurulduğu da görülür. Bu başvurulardan birisinde vezirlik makamına Ahmed el-Husaybi’nin uygunluğu konusunda görüşü sorulduğunda bu atamayı onaylar ve o kişi vezirlik makamına getirilir. Verdiği isabetli kararlarla dikkat çeken Semmel el-Kahramane, Şağab Hatun tarafından Divan-ı Mezalime başkan olarak atanır. İslam devletlerinde en yüksek idari-adli yargı ve denetleme kurumu olan Divan-ı Mezalime bir kadının başkanlık etmesi tarihte ilk defa yaşanan bir hadisedir. Zira teorik olarak kadının hâkimlik yapması, fıkıh mezheplerince tartışmalı bir meseledir ve insanlar bu atamaya tepki gösterirler. Semmel el-Kahramane, ilk gün Divan-ı Mezalime geldiğinde üyelerden ve halktan hiç kimse mahkemeye gelmez. Dirayetli ve kararlı olan Semmel ikinci gün Divan-ı Mezalime geldiğinde kadıları kendisini bekler hâlde bulur. Kadıların mahkeme meclisinde hazır bulunması olumsuz tepkileri ortadan kaldırır.
Semmel Kahramane cuma günleri mahkemeye gelen dilekçeleri kabul eder, her davayı kadılar, fakihler ve halkın diğer kesimlerinin de hazır bulunduğu mecliste büyük bir dikkat ve titizlikle dinlerdi. Davaları adil bir şekilde ve hızlıca sonuçlandırması, hakkında oluşan olumsuz yargıların da kısa sürede bertaraf edilmesini sağladı. Daha önce onun davalara bakmasına öfkelenen, bu durumu kınayan halkın duygu ve düşünceleri de zamanla değişti. Öyle ki Semmel’in verdiği kararlardan son derece memnun olan halk onu takdir etti. Nihayetinde onun uygulamalarından zulme uğrayan kimseler çokça istifade etti. İnsanların gönlü rahata ve huzura kavuştu.
Semmel el-Kahramane’nin Divan-ı Mezalime başkan olarak atanması sadece o dönemde değil İslam tarihinde de bir istisna teşkil eder. Zira İslam tarihinde doğrudan doğruya halife veya onu temsil eden dönemin baş kadısının yönettiği böylesine önemli ve herkese adalet dağıtan bir makamın başkanlığına hiçbir zaman bir kadın getirilmemiştir. Semmel Kahramane, kendisine tevdi edilen görevi hakkıyla yerine getirerek liyakatin cinsiyette olmadığını gösteren güzel bir örnek olarak tarihi kayıtlara geçer. (İhsan Arslan, Muktedir Döneminde Abbasilerde Sosyal Hayat, İstem Dergisi, S. 17, s. 123-154)