4-6 YAŞ ÇALIŞTAYI
VE YENİ YOL HARİTAMIZ
Prof. Dr. İbrahim Hilmi KARSLI
DİB Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
“Diyanet İşleri Başkanlığı yeni gelişmeleri çok yakından takip ediyor ve kendini sürekli yeniliyor ve geliştiriyor”. Bu sözler, çalıştaya katılan kurum dışı akademisyenlerden birine aittir. Gerçekten sosyal medyada oluşturulmaya çalışılan “Diyanet” algısının etkisinde kalmadan gerçek yüzüyle Başkanlığı tanımak isteyenlerden bu tür ifadeleri sık sık duyuyoruz. Belirtmek gerekir ki kurumsal bazda kendini yenilemek ve atılım yapmak kolay olmuyor. Çünkü bunu gerçekleştirmek, birçok faktörün bir araya gelmesiyle ancak başarılabilecek bir durumdur. Değişim önce zihniyetten başlar; bu, işin en zor tarafıdır. Ardından gerekli şartların hazırlanması, imkânların temini ve onları rasyonel bir şekilde kullanmak gerekir.
Bilim ve teknoloji alanlarında yeniliklere açık olmak her daim Başkanlığın şiârı olmuştur. Nitekim Başkanlık yaptığı faaliyetleri gerek şûra ve istişare toplantıları gerekse sempozyum ve çalıştaylarla uzmanların tenkit ve değerlendirmesine açmaktan çekinmemiştir. Böylece din hizmeti ve eğitim faaliyetlerini bir adım daha ileri götürmenin ve kaliteli hizmet üretmenin yollarını aramıştır. Nitekim bunun bir neticesi olarak çocukluk dönemi din eğitimiyle ilgili 23-24 Aralık 2024 tarihlerinde Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından geniş katılımlı bir çalıştay düzenlenmiştir.
Çalıştaya din eğitimi, PDR, çocuk gelişimi alanlarında birçok akademisyen yanında il, ilçe müftüleri ve 4-6 Yaş Kur’an kursu öğreticileri katılmıştır. Akademisyenlerin seçiminde özellikle konuyla ilgili çalışma yapanlar tercih edilmiştir. Böylece hem programı yürüten uygulayıcıların tecrübeleri hem de konuyla ilgili akademisyenlerin tespit ve teklifleri müzakere edildi. Verimli geçen toplantıda, önümüzdeki dönemde bu konuda ne türden çalışmaların yapılabileceği ile ilgili aşağıda bir kısmına değineceğimiz önemli tespit ve teklifler yapıldı.
Çalıştayda altı çizilen hususlardan biri, bir program ne kadar nitelikli olursa olsun, başarısı ancak onu uygulayanların bilgi ve becerileri kadardır. Aslında bu, bütün eğitim faaliyetlerinde geçerli olan bir durumdur. Mevcut hâliyle öğreticiler büyük bir gayretle bu hizmeti yürütmektedirler. Ancak eğitim faaliyetleri gelişmelere açık
dinamik süreçlerdir. Dolayısıyla öğreticilerin bilgi ve becerilerini sürekli artırmaları gerekiyor. Çünkü kendisini eğitme ve geliştirme çabasında olmayanlar, sınıflarda verimli ve etkin olma durumlarını gittikçe kaybederler.
Çalıştay bir defa daha şu gerçeği ortaya koymuştur: Erken dönem çocukluk din eğitimi, ilahiyatlar/İslami ilimler programında hak ettiği yeri almalıdır. Çünkü bu eğitim, öğrenci kitlesinin gelişim seviyeleri sebebiyle uzmanlık gerektirmektedir. Bahsedilen husus, Diyanet Akademi/dinî ihtisas programlarını da yakından ilgilendirmektedir. Dolayısıyla konu, hem İlahiyat/İslami ilimler hem de Diyanet Akademi’nin işbirliği ile çalışılmalıdır. Bu bağlamda toplantıda dikkati çeken tekliflerden biri de il ve ilçe müftülüklerine çocuk gelişimi mezunlarından atanması ve eğitim faaliyetlerinde bunlardan istifade edilmesidir.
4-6 yaşlar, çocuğun hayatı tanıma, dil, din, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişmelerin kaydedildiği önemli bir aşamadır. Başka bir ifadeyle bu dönemlerde çocuğun dinî ve sosyal kimliğinin nüveleri oluşmaktadır. Dolayısıyla bu süreçte bahsedilen alanlara dönük eğitimler titiz bir şekilde sürdürülmelidir. Aksi takdirde, çocuğun ileriki hayatında birtakım boşluk ve aksamalar söz konusu olmaktadır.
Diğer taraftan toplantıda 4-6 yaş grubuna yönelik yapılan eğitimin, bilgi ağırlıklı değil, duygu ağırlıklı olmasının önemi vurgulanmıştır. Çünkü bu yaştaki çocukların gelişmişlik düzeyi bunu gerektirmektedir. Ancak bu yaştaki çocuklarda şu da görülmektedir: Çevrelerinde gördükleri ve duydukları olgu ve olaylarla ilgili çokça soru sormaktadırlar. Hatta uzmanlar bu çocuklarla ilgili “küçük filozoflar” tabirini kullanırlar. Bu, bir yönden din eğitiminin verimliliği açısından önemli bir fırsat oluşturmakta, diğer yönden ise bu sorulara cevap veren öğreticinin yanlış anlamalara mahal vermeyecek şekilde donanımlı ve dikkatli olmasını gerektirmektedir.
Mevcut durumda 4-6 yaş aralığındaki çocuklara ortak bir program veriliyor. Bu bağlamda çalıştayda dikkat çekilen tekliflerden biri, 4-6 yaş basamakları ile ilgili her birini esas alacak müstakil programların yapılmasıdır. Çünkü bu yaşlar, birçok alanda gelişmenin hızlı olduğu dönemlerdir. Dolayısıyla her yaşın kendine has özellikleri olabilmektedir. Bu teklifle ilgili program çalışmaları başlatılabilir. Önümüzdeki dönemlerde materyallerin hazırlanması hâlinde, öğrenci potansiyeli ve diğer şartların müsait olduğu yerlerde bu teklif uygulamaya konabilir.
Eğitim faaliyetlerinde öteden beri dersin öğretici/hoca merkezli olarak işlenmesi yaygın bir metottur. Fakat günümüzde eğitimciler bunun doğru olmadığı ve eğitimin öğrenci merkezli olması gerektiğini belirtmektedirler. Çalıştayda bu konunun da vurgulandığını görüyoruz. Bu bağlamda öğrencinin yaparak, yaşayarak ve keşfederek öğrenmesi gerektiği belirtildi. Dolayısıyla eğitim, değerden değil hayattan hareket eden bir metotla yapılmalıdır. Başka bir ifadeyle burada çocuğa, müşahhas olgu ve olaylar üzerinden birtakım değerler verilecektir. Bu durum, çocuğun dinî hayattan ve çevreden edindiği deneyimlerin de önemini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla çocuğun dinî sosyal çevresi ve gözlemleri ne kadar fazla olursa eğitim sürecinde dinle ilgili öğrendiği kavram ve semboller de o denli zengin olacaktır. Yine öğrencinin öğrendiklerini aile ve çevresinde görmesi ve hayatın içerisinde onlarla irtibat kurması da öğrenme sürecini daha verimli bir hâle getirecektir.
Bilindiği üzere dinî inanç ve hayatın en önemli konusu Allah’a iman meselesidir. Diğer gaybi konular gibi bu da 4-6 yaş aralığındaki çocukların zihinsel olarak henüz hazır olmadıkları soyut bir nitelik ortaya koymaktadır. Bu yönüyle de 4-6 yaş aralığındaki çocukların eğitimi dikkat isteyen özel bir mahiyet arz etmektedir. Şu anda bu kurslarda, esma-i hüsna manalarıyla birlikte ezberlenmekte ve koro hâlinde söylenmektedir. Elbette ki bu anlamlı ve güzel bir uygulamadır. Ancak çocuklara anlayacakları şekilde tabiattaki canlı ve cansız varlıklar üzerinden bir anlatıma gidilmesi çok daha etkili olacaktır. Bu noktada tevhidî bir bakış açısıyla basit açıklamalar içeren, düşünmeye sevk eden ve görselliği ile dikkati çeken resimlerle bezenmiş materyallerin çoğaltılmasında fayda vardır.
Yine burada tabiat ve canlılarla ilgili Allah Teâlâ’nın sıfatlarının tecellilerini içeren dijital materyaller oluşturulabilir. Yahut da ilgili belgeseller tevhidî bir bakış açısıyla yorumlanarak aktarılabilir. Çalıştayda eğitim faaliyetlerinde bu ve benzeri üretilecek diğer materyalleri de içeren dijital bir platformun kurulması teklif edilmiştir. Bununla ilgili çalışmaların geciktirilmeden başlatılmasında fayda vardır. Ayrıca doğa gezileri ve eğitimleri önemli aktiviteler arasındadır. Bunlar, çocukta Allah inancının kökleşmesi ve bir sevgiye dönüşmesi açısından önemli gözlem imkânları sağlar. Ancak bunun için tabiatı, Allah’ın eşsiz sıfatları açısından yorumlayabilecek bilgili ve bilinçli rehberlere ihtiyaç vardır. Bunların özel bir eğitimden geçirilmelerinin gerekli olduğu da açıktır.
Merhum Nurettin Topçu “Çocuğa şu üç şeyi öğretin.” der. Bunlar: Bir, Allah sevgisi; iki, tabiat sevgisi; üç, musiki sevgisidir. Bunların üçü de birbiriyle bağlantılı ve dinî hayatın olgunlaşması açısından önemlidir. Mevcut uygulamada ilahiler yoluyla musiki eğitimi belirli ölçüde yapılıyor ve bundan güzel sonuçlar da elde ediliyor. Ayrıca drama, resim ve poster çalışmaları da yapılmaktadır. Ancak çalıştayda sanat eğitimi daha kapsamlı bir şekilde ele alındı, dinî inançların kazandırılması ve insanın olgunlaşması açısından bunun önemli olduğu vurgulandı. Bu teklifin gerçekleşebilmesi için alan uzmanı sanat öğretmenlerinden istifade etmek gerekmektedir. Bu da şu aşamada ancak öğrenci kitlesinin kalabalık olduğu belirli kurslarda yapılabilir. Burada konuyla ilgili velilerin bilinçlendirilmeleri de önem arz etmektedir.
Okul-aile işbirliği ve birbirini desteklemesi, eğitim faaliyetlerinin verimliliği açısından önemlidir. Elbette ki bu, 4-6 yaş kurslarındaki çocuklar için de geçerlidir. Çalıştayda işlenen konulardan biri de bu olmuştur. Bunu değişik açılardan değerlendirmek mümkündür. Bir defa çocuğun, ailesinin kendisiyle ve öğreticilerle beraber olduğunu hissetmesi, kursa bağlanmasını sağlayacak, onun güven ve huzur duygusunu güçlendirecektir. Bahsedilen konu, çocuğun öğrendiği değerler açısından da önemlidir. Bilindiği gibi 4-6 yaşta birtakım davranışların ve değerlerin çocuğa kazandırılması hedeflenmektedir. Bunların aile ortamında desteklenmesi de önemlidir. Aksi takdirde çocuk çelişki yaşayacak ve bocalayacaktır. Bütün bunlar, ebeveynin birtakım seminerlerle bilinçlendirilmesi ve eğitim süreçleri konusunda bazı materyallerle beslenmesi ihtiyacını akla getirmektedir. Bu bağlamda teklif edilen diğer bir husus da inşa edilecek eğitim komplekslerinin annelerin katılımını sağlayacak şekilde planlanmasıdır.
4-6 yaş Kur’an kursları on iki yıllık bir geçmişe sahiptir. O günden bugüne gerek fiziki altyapı gerek öğreticilerin eğitimi gerekse materyal konularında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İdealler açısından bakıldığında her zaman olduğu gibi birtakım eksiklikler görmek mümkündür. Ancak sahanın gerçekleri ve bu eğitimin içerisinde bulunduğu şartları dikkatten kaçırmamak gerekir. Birçok zorluklarla mücadele edilerek bu eğitim faaliyetleri sürdürülmektedir. İhtiyaçlara cevap verecek nezih mekânların temini bunların başında gelmektedir. Fiziki alt yapıların, çocukların ileriki hayatlarında hayal dünyalarını süsleyecek, güzel izler bırakacak şekilde inşa edilmeleri oldukça önemlidir. Çünkü çocuklar, dinin anlamını ve temelini oluşturan Allah, Peygamber vb. konu ve kavramları buralarda öğrenmektedirler. Dolayısıyla buralar nezihliğe ve estetiğe en layık olan yerlerdir. Değişik illerde örnek denilebilecek türden eğitim kompleksleri gittikçe artmaktadır. Ancak mevcut durum dikkate alındığında, bunların sayısının az olduğu görülecektir. Dolayısıyla konunun, ülke sathında bir hamleye dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. İstişareler neticesinde benzer bir çalıştayın 7-10 yaş programı ile ilgili olarak da yapılması teklif edildi.
Bugün 4-6 yaş Kur’an kurslarında en iyisinin yapılması için ciddi çabalar sarf edilmektedir. Çocukların gelişimi açısından altın dönem olarak ifade edilen bu süreçte, onların zihin ve gönül dünyalarına dokunulmaya çalışılmaktadır. Geçen yıllar zarfında bir buçuk milyon civarında çocuk eğitilmiş ve nitelik konusunda önemli adımlar atılmıştır. Ancak daha gelişmiş ve kaliteli bir eğitim için atılması gereken birçok adımın olduğu da bir gerçektir.