DERDE DEVA OLABİLME MUTLULUĞU
Şenol KÜÇÜKKAHVECİ
Susurluk Göbel Mahallesi Çarşı Camii İmam Hatibi
Genç yaşımda Yahyalı’nın şirin bir köyü olan Çavdaruşağı’nda göreve başladım. Doksanlı yıllar… Evden ilk defa ayrılmışım. Eski bir lojman, üzeri toprak, çatısız. Muhtar, lojmanı ve camiyi gösterdi. Yanında bir ihtiyar da bize eşlik etti. Öğle vakti yaklaşıyordu. İhtiyar amca, köyde çoktandır ezan okunmuyor, ezan oku da şeytanları bir dağıt demişti. Anadolu topraklarında ezan sesi kutsaldır. Köy camisini ezansız bırakmamışlardı ama usulüne, makamına göre okunan ezana da hasret kalmışlardı.
İlk ezanı okuyarak göreve “bismillah” demiştim. Ezanı duyan insanlar, köye yeni hoca gelmiş diye köy meydanında toplandılar. Gözleri ışık saçıyordu, çehreleri mütebessimdi. O kucaklayıcı tavırları, samimiyetleri, fedakârlıkları gerçekten takdire şayandı. İlk günden itibaren bana kol kanat gerdiler. Gençliğime bakmadan ifa ettiğim göreve hürmet gösterdiler.
Uzak diyardan gelen yalnız bir gençti karşılarındaki. Köy camilerini mahzun bırakmayan imamı onlar da yalnız bırakmıyordu. Görev sürem boyunca yalnız yemek yemedim desem abartmış olmam. Her sabah çocuklardan biri yahut birkaçı ellerinde sıcak ekmekle gelirler, bir eksik olup olmadığını ailelerinin sorduğunu söylerlerdi. Kahvaltılarda muhakkak bana eşlik ederlerdi. Allah rahmet etsin bir Hasan dedemiz vardı. Namaz çıkışı, haydi hocam, gözünü sevdiğim Allah ne verdiyse birlikte yiyelim, der beni evine davet ederdi. Sadece o da değil köydeki her hane âdeta sıraya girmişti. Hepsi ikramda bulunmak istiyordu. Elimden geldiğince davetlerine icabet ettim. Her biriyle tanışmak, onları daha yakından tanımak istiyordum.
Komşum Hasan amcayı unutamam. Ramazan ayıydı. Köyde ramazan pürneşe içinde geçiyordu. Genci yaşlısı, oruçlarına sıkı sıkı bağlıydı. Teravih kılıyor ardından da camide sohbet ediyorduk. Kadir Gecesi yaklaşıyordu. O gecenin kıymetini anlatmış, cemaate bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’ni uyku ile heba etmeyelim, ibadetle bezeyelim demiştim. Hasan amca sabaha kadar uyumak yok öyleyse diye cevap verdi. O kadar yorma kendini dediysem de dinletemedim. Herkes gücü nispetinde bu geceyi ibadetle tefekkürle geçirsin diye ekledim.
Hep birlikte Kur’an okuduk, ilahiler söyledik. Dualar ettik. Sahur vakti yaklaşırken dağıldık. Sabah namazından sonra eve geçtim. Sabahın erken saatleri bir ayaz çökerdi köye. Üzerime bir battaniye alıp uzandım. Bir baktım dışarıdan tak tuk sesleri geliyor. Camdan baktım Hasan amca çalışıyor. Ne yapıyorsun amca, dedim. Mütebbessim cevap verdi: İmam efendi sen demedin mi bu geceyi ibadetle geçirin, Kur’an’ımı okudum, tespihimi de çektim, hem çalışmak da ibadet, bunu da sen dedin. Onun cevabı beni de güldürdü.
Bir de Ramazan amca vardı. Her gün katırına biner, 10 km uzaklıktaki bir köye iğneye giderdi. Köyümüzde ne ebemiz ne de hemşiremiz vardı. Üzülürdüm ama elden gelen bir şey yoktu. İğne yaptırmak için bir gününü harcıyordu. Muhtarla konuştum, ilçeye gittiğimde kaymakamlığa çıktım. Bizim köye de bir sağlıkçı gelse dedim. Sağ olsun ilgilendiler.
Mevsimler yıllar geçiyor, köye de camime de giderek daha çok bağlanıyordum. Ben köyün eksiğini gediğini hesap edip ilgilendikçe onlarda imamlarına, camilerine daha bir sahip çıktı.
Artık yalnız da değildim. Evlenmiş, yuva kurmuştum. Eşim ebe olarak başka bir köyde görev yapıyordu. Bir gün bizim köye ziyarete geldi. Yağmurlu bir gündü. Kara bulutlar sürekli olarak yüklerini boşaltıyordu. Köyü diğer köylere ve ilçeye bağlayan köprüyü sel aldı. Köyün bütün ulaşımı kesildi. İlk defa böyle bir şeye şahit olmuştum. O sırada bir haber geldi. Komşunun gelininin doğum vakti gelmiş. Hocam yetiş, dediler, sen bir çare bulursun. Allah’tan eşim yanımdaydı. Hemen kadının yanına gitti. Eşimin o yağmurda köyde mahsur kalması bir başka insanın derdine şifa oldu.
Eşim de ben de görevimize aşkla bağlıydık. Sıkıntılar yok muydu, vardı elbet. Evde telefon yok, eşin bir başka köyde ebe, nasılsın diye arayıp soramazsın. Elektrik kesilir günlerce gelmez, gaz lambasıyla idare edersin. Ama güzellikler de vardı. Her evde televizyon olmaması bile toplanıp bir araya gelmek için bahaneydi. Haberler birlikte izlenirdi. Çay eşliğinde sohbet edilirdi.
Zaman geçti. Eşimle çok şükür bir araya gelebildik. Aynı yerde görev yaptık. Nice imkâna kavuştuk ama o köyü de oradaki samimiyeti de asla unutmadık.