MEHMET AKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE
AİLE
Musa TEKTAŞ
Aile, toplumun ve kurumların başında gelen en değerli ve köklü birimlerimizdendir. Doğal olarak her insan bir ailede dünyaya gelir, gözlerini orada açar. Aile, bireyin en vazgeçilmez değeri olur. Dünya üzerinde yaşayan insanoğlu, ailenin değerini ve önemini daha ilk günden bu yana kabul etmiştir. Bununla birlikte büyüyen, gelişen aile birtakım dış ve iç değişikliklere de maruz kalmıştır.
Sanayi toplumunda aile kurumu, fonksiyonel olarak küçülmüş ve değişmiştir. Bu değişime bağlı olarak toplumda çocuk sayısı hızla azalmış, anne baba dışında aileden amca, dayı, teyze, hala gibi ikinci derece akrabalar yavaş yavaş koparak aile de “çekirdek aileye” doğru ağırlık kazanmıştır. Bu sonuç, doğal olarak sanayi toplumunun sosyolojik doğasının kaçınılmaz bir yansımasını oluşturmuştur.
Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ailenin işlevini şiirlerinde zaman zaman dile getirmiştir. Akif, aileye çok önemli ve vazgeçilmez bir eğitim kurumu olarak bakmaktadır. Ona göre toplumdaki eğitim seferberliği önce aileden başlamalıdır:
“Bu cehalet yürümez; asra bakın asr-ı ulum!
Başlasın terbiyeniz, ailelerden oğlum”
Mutluluğun merkezi ve iyi geçinmenin esas ortamı olan aile; anlayan için bulunmaz bir sıcak yuvadır. Dünyada insan en çok aile ortamında sevinç içerisinde bulunur. Ancak bunu anlayan ve kıymetini bilenler bilebilir:
“Hayat-ı aile isminde bir maişet var;
Saadet ancak odur… Dense hangimiz anlar?
Hayat-ı aile dünyada en safalı hayat,
Fakat o âlemi bizler tanır mıyız hiç? Heyhat!”
Akif aşağıdaki şiirinde, çocuğun ailenin ilk meyvesi, ilk göz ağrısı olduğunu söyler. Çocuğa ilk eğitimin, manevi aşının burada verileceğini belirtir. Geçmişten ibret alarak ayrılıktan yana değil, birlikten yana olan insan yetiştirmenin önemine işaret eder. Böylece güzel geleceği inşa etmenin mümkün olacağını beyan eder. Toplumun ve geleneklerimizin güzel değerlerini çocuklarımıza ailede veririz. Millî terbiye, görgü kuralları bu sıcak ortamda gönüllere nakşedilir. Akif, tek çıkar yolun Allah’a dayanan, çalışan, hikmetlerden beslenen, gelecekle ilgili düşünceleri olan bir nesille tezahür edeceğine vurgu yapar:
“Mazideki hicranları susturmaya başla;
Evladına sağlam bir emel mayesi aşla,
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”
Ailenin önemli ve tartışılmaz fonksiyonlarından birisi de çocuğa İslam dininin öğretilmesidir. İstiklal Şairimiz, dinî bilgilerin küçük yaşlarda çocuğa kazandırılmasının ailede rol model ebeveyn vasıtasıyla olduğunun önemi üzerinde durur. Akif, dinî eğitim hakkında babasının nasıl bir yol izlediğini şöyle ifade eder:
“Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir “Bu gece,
Sizinle camiye gitsek çocuklar erkence.
Giderseniz, gelin amma namazda uslu durun;
Meramınız yaramazlıksa işte ev, oturun!”
Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi.
Namaza durdu mu, haliyle koy verir peşimi
Dalar giderdi. Ben artık kalınca azade,
Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde!”
Akif, vatan sevgisi, millet için çalışmanın önemi gibi millî ve manevi değerlerin çocuğa ailede verilmesini çok önemli görür. Aile ile manevi değerler arasında sıkı bir bağ kurarak mukaddes değerlerin temelinin ancak ailede atıldığını, bu duygudan yoksun kalplerin hayırsızlık taşıdığını dile getirir:
“Vatan muhabbeti, millet yolunda bezl-i hayat;
Hülasa, aile hissiyle cümle hissiyat;
Mukaddesatı için çırpınan yürekte olur.”
Akif, aileyi sıkı korunması gereken bir kurum kabul eder. Aile kurumu da dışarıdan gelecek olumsuz etkilerden mutlaka korunmalıdır. Yoksa aile felç olur. Toplumu besleyen ana damar kurur. Ailenin öncelikle bireyi ve toplumu koruyan ve kollayan bir özelliği vardır. Her türlü kontrolsüz yenilik aileye sirayet ederse aile değer üretemez, hastalıklı bir hâl alır. Doğal olarak da aile çürümeye, içten içe çökmeye başlar. Aile kurumu düşerse yeniden ayağa kalkması çok zordur. Aile kurumu öyle rastgele değişiklikleri kabul edemez. Bozulur gider:
“Biz ki her mevcudu yıktık, gayesiz bir fikr ile
Yıkmadık bir şey bıraktık... Sade bir şey: Aile.
Hangi bir bünyanı mahvettik de ıslah eyledik?
İşte viran memleket... Her yer delik, her yer deşik!
Bunların tamiri kabil... Olsa ciddiyet, sebat;
Lakin Allah etmesin, bir düşse şayet, ailat
En kavi kollarla hatta kalkamaz, imkânı yok.”
Akif, aile konusunda bir değişiklik yapılmasına şiddetle karşı çıkar. Çünkü ona göre aile, toplumun düzenini, birliğini, huzurunu sağlayan en önemli kurumlardan biridir. Akif, aileyi toplumun birliğini, dirliğini, huzurunu sağlayan temel değerlerin merkezi olarak görür. Bugüne gelindiğinde ise aileye sürekli farklı görevler yüklenmekte, değişen fonksiyonu karşısında ailenin değer ve önemi her geçen gün artmaktadır. Sanayileşmenin getirdiği yenilikler, aynı zamanda aileye karşı birçok sorun da üretmektedir.
Aileleri felakete sürükleyen, toplumları da hastalıklı kılan ortamları zararlı kabul eder Akif. Uyanık olmak, dikkatli olmak gerekir diye toplumu uyarmayı da ihmal etmez. Akif, erkek ve kadının aile içinde beraber hareket etmesi gerektiğine de işaret eder. Akif, asıl sunmak istediği mesajını şu mısralarda, tavana yuva yapmış kırlangıçlar ile vermektedir:
“Tavanın pervazı altındaki toprak yuvadan,
Bakıyor bunlara, yan yan, iki çift ince nazar:
Ya sizin bir yuvanız yok mu? diyor anlaşılan,
Dişi erkek çalışan yavrulu kırlangıçlar…”
İnsan, yapısı gereği görerek öğrenir. Akif bu şiirinde, kırlangıç yuvasını insanın ailesine benzetir. Erkek dişi ayrımı yapmadan çalışmalarını insan için ibretlik bir örnek olarak sunar. Ailedeki sadakati, bağlılığı, bir arada olma gerekliliğini ve önemini bu metafor üzerinden anlatır. Dua ve niyazlarla ailenin ve bütün inanan gönüllerin korunmasına işareti olan şiiri de dua mahiyetindedir:
“Ya İlahi bize tevfikini gönder!
-Âmin!
Doğru yol hangisidir, millete göster!
-Âmin!
Ruh-i İslam’ı şedaid sıkıyor, öldürecek
Zulmü tedip ise maksud-i mehibin gerçek,
Nara yansın mı beraber bu kadar mazlumîn?
Bî-günahız çoğumuz… Yakma İlahi!
-Âmin!
Boğuyor âlem-i İslam’ı bir azgın fitne;
Kıtalar kaynayarak gitti o girdap içine
Mahvolan aileler bir sürü masumundur;
Kalan avarelerin hali de malumundur.
Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor Arş’a enin?
Dinsin artık bu hazin velvele ya Rab
-Âmin!
Müslüman mülkünü her yerde felaket vurdu;
Bir de bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu.
O da çiğnendi mi, çiğnendi demek Şer’i mübin;
Hâk-sâr eyleme ya Rab onu olsun.
-Âmin!