AİLEDE HUZUR VE MUTLULUĞUN ANAHTARI
Dr. Ahmet OĞUZ
Suudi Arabistan Cidde Din Hizmetleri Ataşesi
أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ
“Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlakı en iyi olanlarıdır. Sizin en hayırlılarınız da hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.”
(Tirmizi, Rada‘, 11 [1162].)
Aile, toplumun temel taşıdır ve bireylerin mutlu bir hayat sürebilmeleri büyük ölçüde aile içindeki huzura bağlıdır. Allah Teâlâ’nın insanlığın devamı için vesile kıldığı bu müessese, ilk insan ve peygamber olan Hz. Âdem (a.s.) ile başlamış, son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.s.) örnekliğiyle en üstün mertebeye ulaşmıştır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir...” (Rum, 30/21.) buyurarak ailede sevgi ve merhametin önemini vurgulamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), aile bireyleri arasında huzuru ve uyumu sağlamak için pek çok tavsiyede bulunmuştur. “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizi, Menakıb, 64 [3895].) buyurmuş, Müslümanlar için ailenin önemini ve aile bireylerine karşı güzel muamelenin değerini beyan etmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.), eşler arasındaki uyumun, karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle pekişeceğini bildirmiştir. “Mümin bir kimse eşine nefret beslemesin; çünkü onun bir huyunu beğenmezse bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Rada‘, 61 [1469].) hadisi, aile huzurunun korunması için eşlerin birbirlerinin eksikliklerini hoş görmeyi tavsiye etmektedir. Allah Resulü’nün hadisleri eşler arasındaki sevgi ve saygının değerini gösterir.
Aile bireylerinin birbirine karşı hoşgörülü olmaları ve küçük meseleleri büyütmemeleri, bireysel mutluluğu artırırken toplumsal huzura da katkı sağlar. Eşlerin birbirine karşı saygılı ve şefkatli davranışları, aile içindeki mutluluğun en önemli dayanak noktasıdır. Bu konuda Peygamberimizin (s.a.s.) Hz. Aişe (r.a.) ile olan nezaket dolu ilişkisi, müminler için örnek teşkil eder. Bir gün Peygamberimiz (s.a.s.), Hz. Aişe ile koşu yarışı yapmış ve aradan yıllar geçtikten sonra bu yarışı tekrarlamıştı. İlk yarışta Hz. Aişe galip gelirken ikincisinde Peygamberimiz kazanmış ve tebessümle, “Bu, vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır.” (Ebu Davud, Cihad, 67 [2578].) buyurmuştur.
Ailenin sorumluluklarını paylaşan bireyler arasında uyum ve güven gelişir. Ekonomik zorluklar karşısında dayanışma, ailenin gücünü artırır ve ortak sorunları çözme yeteneğini geliştirir. Çocukların eğitimi ve ahlaklı yetiştirilmeleri de İslam’da büyük bir önem taşır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar; sonra anne ve babası (Yahudi ise) onu Yahudi, (Hristiyan ise) Hristiyan veya (Mecusi ise) Mecusi yapar.” (Buhari, Cenaiz, 92 [1385].) buyurarak ebeveynlerin çocukların manevi gelişimindeki rolünü belirtmiştir.
Aynı zamanda, “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizi, Birr, 15 [1920].) diyerek çocuklara karşı şefkatin ve büyüklere saygının önemini vurgulamıştır. Peygamberimizin (s.a.s.), torunları Hasan ve Hüseyin’e olan sevgisini her fırsatta göstermesi, çocukların ruhsal ve ahlaki gelişimi için şefkatin ne denli önemli olduğuna işaret eder. Peygamberimiz, çocuklara güzel ahlak kazandırma sorumluluğunun birinci derecede babaya ait olduğunu öğütleyerek, “Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizi, Birr, 33 [1952].) buyurmuştur. Ancak bu konuda anne ve babanın yaşantılarıyla çocuğa örnek olmaları oldukça önemlidir. Çocukların yetişme dönemlerinde duydukları sevgi ve şefkat, onların sağlıklı bir psikolojiye ve sağlam bir ahlaki yapıya sahip olmalarını sağlar. Peygamberimiz (s.a.s.), “Çocuklarınıza ikramda bulunun. Onlara güzel bir terbiye verin.” (İbn Mace, Edeb, 3[3671].) diyerek çocuklara gösterilen özenin ve verilen eğitimin ailede huzuru artırdığına işaret etmiştir.
Aile içinde zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Bu durumlarda sabır, aile düzenini korumada temel bir role sahiptir. Peygamberimiz (s.a.s.), aile içindeki anlaşmazlıklarda sabrı teşvik ederek, “Şüphesiz ki öfkelenmek şeytandandır, şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateş ise suyla söndürülür. Öyleyse sizden biri öfkelendiğinde hemen abdest alsın.” (Ebu Davud, Edeb, 4 [4784].) buyurmuştur. Ayrıca, “Sizden biriniz öfkelendiğinde ayakta ise otursun, öfkesi geçerse ne âlâ; geçmezse uzansın.” (Ebu Davud, Edeb, 4 [4782].) diyerek öfkenin kontrol edilmesi gerektiğine ve özellikle aile ortamında sakin kalmanın önemine işaret etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir...” (Âl-i İmran, 3/134.) buyurularak affediciliğin değeri vurgulanmıştır.
Şiddeti genellikle kişinin öfkesine hâkim olamaması sonucu ortaya çıkan öfke kontrol bozukluğu tetikler; bu durum aile içinde huzursuzluğa hatta daha kötü sonuçlara yol açabilir. Şiddet, aile bireyleri arasında tamamen kapanmayan yaralar bırakabilir. Hz. Peygamber (s.a.s.), öfkeyle başa çıkma konusundaki tavsiyelerinde gerçek gücün öfke anında kendine hâkim olmakta olduğunu belirterek, “Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” (Buhari, Edeb, 76 [6114]; Müslim, Birr, 107 [2609].) buyurmuştur.
Hz. Aişe (r.a.) der ki: “Allah Resulü (s.a.s.) ayakkabısını tamir eder, elbisesini diker ve evinde sizden birinin evinde yaptığı gibi işler yapardı.” (İbn Hanbel, Müsned, 42/209 [25341].) Bu örnek, aile içinde işlerin paylaşılmasının, karşılıklı yardımlaşmanın huzurlu bir ortam oluşturmadaki önemini göstermektedir. Bu tür dayanışma hem eşlerin hem de çocukların kendilerini değerli hissetmelerini sağlar. Kur’an-ı Kerim’de, “Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır.” (Bakara, 2/228.) buyrularak ailedeki hak ve sorumluluk olgusuna dikkat çekilmiştir. Ayrıca “Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. ” (Bakara, 2/187.) ayeti, elbisenin kişinin ayıp yerlerini örttüğü, sıcak ve soğuktan koruduğu gibi eşlerin de birbirlerinin kusurlarını örtmelerinin ve destek olmalarının önemini belirtir. Aile bireylerinin karşılıklı saygı ve sevgi ile sorumluluk paylaşımı yapması, huzurlu bir yaşamın temel taşlarını oluşturur.
Sonuç olarak; ailede sevgi, saygı, sabır, empati, kanaat, hoşgörü ve yardımlaşma huzurlu bir yaşamın temelini teşkil eder. Bu ahlaki erdemler, bireylerin manevi huzurunu artırır, evinde mutluluk sağlar ve bu mutluluğu topluma da yayar. Yazımıza bir dua ile son vermek istiyoruz: “...Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 25/74.)