Makale

AŞİNA

AŞİNA

Mehmet AYCI

“Rind-i aşkız hâsılı Nef’i-i biperva gibi
Aşinaya aşina, bigâneye bigâneyiz” diyor ya büyük şair, bırakın bugün aşinaya aşina olmayı, aşina kelimesine bile bigâne kalıyoruz; yabancılaşmışız.
Oysa ne kadar aşinadır kelimemiz bizim tarihimize, kültürümüze, bizi millet olarak kimlik sahibi yapan ne varsa onların tamamına.
Tanımayı, bilmeyi, anlamayı içkin bir kelime aşina.
Yabancısı olduğumuz dünyada/dünyaya aşina olduğumuz sürece hayatımızın bir karşılığı olduğunu çoktan unutmuşuz.
Aşina olmak, kıymet bilmektir.
Aşina olmak, kıymeti bilinmektir.
Aşina olmak, haberli olmaktır.
Aşina olduğumuz sürece diri kalırız.
Birine, bir şeye aşina olmak, kendi içinde derinleşmeyi gerektirir.
Başkasına aşina oldukça kendimize aşina oluruz ancak.
Gönül aşinalığı makamına gelene kadar yürüdüğümüz yolda yol aşinalığına, konuştuğumuz dilde dil aşinalığına, bulunduğumuz hâlde hâl aşinalığına uğrarız.
Tanımanın ve sevmenin biricik yöntemidir aşina olmak.
Yabancılığımız, hamlığımız, çiğliğimiz aşina aynasında buharlaşıp silinerek bizi kâmil kılar.
“Melali anlamayan nesle aşina değiliz.” diyordu Ahmet Haşim. Bugün bırakın melali, aşinaya bile aşina değiliz.
İnsan bir aşinaya denk geldiğinde sevinir ya, yazı da öyle. Size aşina geldiyse ne güzel!