Makale

MÜSLÜMANLARIN HELAL VE HARAM DUYARLILIĞI

MÜSLÜMANLARIN HELAL VE HARAM DUYARLILIĞI


Sümeyye OĞUL


Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” buyurmuştur. (Zariyat, 51/56.) Bu ayetten, insanın dünya yolculuğunda aslolanın kulluk olduğu anlaşılmaktadır. Kulluk vazifesi yapacak insanlığa İslam şeriatının indiği ve dinin tamamlandığı, Maide suresinde haram yiyecekler sıralandıktan sonra açık şekilde ifade edilmiştir. “Murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş, boğulmuş, vurularak öldürülmüş, yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanarak öldürülmüş hayvanlarla -henüz canı çıkmadan yetişip kestiklerinizin dışında- yırtıcıların yediği hayvanlar, dikili taşlar önünde (sunaklarda) boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla paylaşmanız size haram kılındı. Çünkü bunlar doğru yoldan sapmaktır. Bugün, kâfirler dininize karşı (mücadelede) ümitlerini yitirmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim. Kim açlıktan bunalıp çaresiz kalırsa günah sınırına varmaksızın yiyebilir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Maide, 5/3.) Haram ve helaller kulluk bilincinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Mümin için haramdan sakınmak ve helali aramak bir cihattır. Hayatın tüm alanlarını; ibadet hayatını, ticareti, yeme içme durumunu, aile hayatını, sosyal ilişkilerini kapsayan bu sınırları, Müslümanın tercih imkânı yoktur. Helal ve haram konusunda hüküm koymak Allah’a mahsustur. “Helal bellidir, haram bellidir. Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır. Kişi bunlardan sakınırsa onur ve haysiyetini korumuş olur.” hadis-i şerifi, Müslümanın bu sınırlar karşısındaki tavrını belirlemektedir. İslam âlimi Suyuti de Yüce Allah’ın haramların terk edilmesine verdiği önemin, farzların işlenmesine verdiği önemden daha büyük olduğunu dile getirmektedir. Mecelle’deki “Def-i mefsedet, celb-i menafiden evladır.” (Kötülüğü ortadan kaldırmak iyilik yapmaktan önce gelir.) kaidesi bunu desteklemektedir.
Kişinin, dinin ölçülerine uygun olarak davranışlarını gerçekleştirebilmesi, yasak veya şüpheli durumlardan kendini koruyabilmesi bu konularda bilgi sahibi olmasına bağlıdır. Müslümanların Helal/Haram Duyarlılığı kitabı da okuyuculara bu konuda güzel bir rehberdir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilen kitap, 104 sayfa olmakla birlikte muhtevası oldukça geniştir. Yukarıda bahsi geçen konuların yanında “Helal ve haramın insan hayatındaki kapsamı nedir?”, “İnsanın helal haram çizgilerine riayet edip etmemesinin hayatına yansımaları ne şekilde olur?”, “Helal dairesi ve mahremiyet ilişkisi nasıl olmalıdır?”, “Helal yaşayışın bireysel etkileri yanında toplumsal etkileri nelerdir?”, “Üretim, tüketim aşamalarında ve kul hakkı konusunda helal ve haram çizgisi nasıl olmalıdır?”, “Duanın ve tövbenin kabulünde helalin yeri nedir?”, “Helale hicret ne demektir ve Müslümanın helale hicreti nasıl olmalıdır?”, “Helal gıdanın boyutları nelerdir?”, “Sosyal medya alanında helal sınırlar nasıl belirlenir?” gibi helal ve haram konusunda birçok soruya cevap verebilecek nitelikte on beş ayrı makaleden teşekkül etmektedir. Okuyucuya Kur’an ve hadis ışığında helal bilinci kazandırabilecek bir çerçeve sunmaktadır. İyi okumalar.