Makale

POST-PANDEMİK DÖNEMDE DİN VE DİJİTALLEŞME

POST-PANDEMİK DÖNEMDE DİN VE DİJİTALLEŞME

Dr. Mehmet HABERLİ
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi


Dünya genelinde 2020’nin Mart ayında pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını, gerek sosyokültürel gerekse dinî yaşamda daha önce benzeri görülmemiş bir değişim ve yenilik döneminin başlangıcı olmuştur. Covid-19 virüsünün küresel ölçekte oldukça hızlı yayılması, birçok ülkenin sınırlarını kapatmasına, virüsle mücadele için çeşitli önlemlerin alınmasına, aynı zamanda toplumsal yaşamda belirli kısıtlamaların da hayata geçirilmesine sebebiyet vermiştir. Dünyayla neredeyse eş zamanlı olarak Türkiye’de 11 Mart 2020’de ilk vakaların görülmesiyle birlikte eğitim öğretim faaliyetleri, çalışma koşul ve zamanları, sosyokültürel ve bilimsel faaliyetlerin durdurulması veya bunların çevrimiçi olarak yürütülmesine yönelik birçok önlem alınmıştır. Bu süreçte toplumsal ilişkiler ve pratiklerle beraber dinî yaşamın birçok unsuru, çeşitli engel ve kısıtlamalarla karşı karşıya kalmıştır.
Dinî kurumların pandemi önlemleri
Tarihsel olarak ibadet yerleri, dinî ritüellerin yerine getirildiği mekânlar olmalarının yanı sıra, kardeşlik ve dayanışma duygusunun pekiştirildiği ve toplumsal bütünleşmeye önemli katkı sunan sosyal mekânlar olarak işlev görmüştür. Ancak Covid-19 salgınının yayılmasını engellemek için getirilen sosyal mesafe kuralları, sokağa çıkma kısıtlamaları ve toplu organizasyonlara yönelik sınırlamalar, daha önce kamusal alanlarda ya da ibadethanelerde gerçekleştirilen dinî pratik ve faaliyetleri olumsuz yönde etkilemiştir. Bu çerçevede neredeyse bütün dinî gelenek ve kurumlar, mensuplarına yönelik almış oldukları önlemleri hayata geçirerek pandeminin yayılmasını önlemeye çalışmışlardır. Örneğin Türkiye’de 13 Mart 2020 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı, hijyen konusunda bir hutbe yayımlamış; Din İşleri Yüksek Kurulu ise sağlık açısından risk grubundaki Müslümanların cuma namazı yerine evlerinde öğle namazı kılabilecekleri, virüslü hastaların toplu yerlere gitmelerinin caiz olmadığı ve karantina bölgelerinde cuma namazının farz olmadığı fetvasını vermiştir. Aynı şekilde müftülüklere gönderilen bir genelgeyle toplu etkinliklerin yapılmaması, Kur’an kurslarının tatil edilmesi ve umre ziyaretlerinin durdurulduğu da bildirilmiştir. Suudi Arabistan ise Kâbe ve Mescid-i Nebevi dâhil olmak üzere tüm camilerin kapatılarak Mekke’ye giriş çıkışların yasaklandığını duyurmuştur. Fakat kısa süre sonra Kâbe tekrar ziyarete açılarak kontrollü bir şekilde tavaf yapılmasına izin verilmiştir. Aynı zamanda Müslümanların bulunduğu çok sayıda ülkede salgın tedbirleri kapsamında cemaatle namaz kılınması askıya alınmış, Kuveyt’te ezan değiştirilerek halka “namazı evlerinde kılmaları” çağrısı yapılmıştır. Ezanda “Hayye ale’s-salâh” ifadesi, “Es-salatu fi buyutikum” (evlerinizde namaz kılın) şeklinde değiştirilerek okunmuştur.
Dijital çözümler
Dijital iletişim teknolojilerinin dinî amaçlı kullanımı Covid-19 pandemisi öncesinde başlamıştır. Nitekim birçok dinî geleneğin, kurumsal veya bireysel düzeyde, -özellikle de yeni dinî hareketler ile yeni çağ inanışları- topluluk oluşturma, ritüeller gerçekleştirmek amacıyla dijital mecraları yaygın olarak kullanageldikleri bilinmektedir. Bununla birlikte kurumsallaşmış dinî gelenekler ile yapıların, iletişim teknolojilerinin gücü ve etkilerinin farkında olmalarına rağmen, sanal ortamdaki ritüelleri teşvik ve tasvip noktasında çekimser davranmışlardır. Ancak pandemi döneminde bu çekimserlik zaruretten kaynaklı olarak yönünü iyimserliğe çevirmiştir. Burada yeni olan durum, dijital dindarlık yönelimlerinin salgın döneminde sıklıkla medyada yer alması, medya aracılığıyla dinî deneyimlemenin çok sayıda insan için daha görünür ve erişilebilir hâle gelmesidir. Pandemi süreci, önceleri teknoloji kullanımına aşina olmayan veya mesafeli yaklaşan kişi ve dinî geleneklerin dijital dindarlık tecrübelerine yönelik tavırlarının değişmesine yol açmıştır. Bu açıdan Covid-19 mevcut olan dijitalleşme eğilimlerini hızlandırmış ve dijital dindarlık biçimlerinin geniş kitlelere açılması noktasında bir fırsat doğurmuştur. Örneğin Katolik Kilisesi, uzun süre internet ortamında gerçekleştirilen günah çıkarma pratiğini kabul etmemiştir. Ancak pandemi döneminde ortaya çıkan yeni durum, Kilisenin sanal ortamda günah çıkarmaya izin vermesini sağlamıştır. Türkiye Ermenileri Patrikhanesi, kiliseye gidemeyen cemaati için internet yayınına başlamış, ayinlerin, sosyal medya hesabı üzerinden çevrim içi olarak gerçekleştirilmeye devam edeceğini bildirmiştir. Bu çerçevede cemaatine seslenen Türkiye Ermenileri Patriği II. Sahak, “Tanrı’nın izniyle bu törenleri ve vaazları evlerinizde izleyebileceksiniz. Siz kiliseye gelemiyorsunuz, biz kiliseyi sizin ayağınıza getirmek niyetindeyiz.” ifadesiyle dinî alandaki dijitalleşmenin önemine vurgu yapmıştır.
Geleceğe yönelik perspektif
Dinî değerler, afet, pandemi ve benzeri kriz zamanlarında bazen çeşitli şekillerde dönüşüme uğrayabilirler. Ancak bu değişimler büyük ölçüde teolojik düzeyden ziyade uygulama düzeyindeki ritüellerin yeni toplumsal koşullara adaptasyonu şeklinde gerçekleşmektedir. Bu bağlamda pandemi dönemi; dinlerin, cemaatlerin ve dinî otoritelerin rol ve işlevlerini yerine getirebilmek için alternatif yollar bulmak zorunda olduğunu göstermiştir. Bu noktada toplumsal dinî alanın, mecburi izolasyon ve kısıtlamalar karşısında teknoloji tabanlı çözümleri tercih ettiği hatta bu çözümlere mahkûm kaldıkları görülmektedir. Örnek vermek gerekirse pandemi sürecinde dünyada ve Türkiye’de sadece evlenecek çift ve onların nikâh şahitlerinin mevcut olduğu nikâh törenlerini görmeye alışık hâle geldik. Kısıtlama altında gerçekleşen bu törenlerin, internet üzerinden ya da nikâh dairelerinin dışındaki dev ekranlarla canlı olarak davetlilere izletildiğine şahit olduk. Pandemiyle hız kazanan medya aracılığıyla yapılan bu benzeri kültürel ve dinî pratikler, sanal evrenlerle (metarverse) bir adım daha ileri taşınmıştır. Bu noktada metaverse içerisinde, katılımcıların oluşturdukları avartarlarıyla nikâh merasimleri, cemaat toplantıları ve dinî sohbetler gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Buna benzer şekilde çok uzak olmayan bir gelecekte farklı coğrafyalarda yaşayan aile üyelerinin bayram ziyaretlerini avatarları aracılığıyla metaverse ortamında yapacaklarını tahmin edebilmek zor olmaz. Yine metaverse evreni içerisinde dijital mezarlıkların yer alacağını, uzaklık sebebiyle aile üyelerinin mezarlarını ziyaret edemeyenlerin, gerçeğine benzer dijital mezarları ziyaret edebileceklerini de öngörmek zor olmayacaktır. Bu örnekler, dinî kurumların gelecekteki olası pandemi ve diğer kriz durumlarını da göz önünde bulundurarak dinî ve manevi kültürel pratiklerin dijital medya aracılığıyla gerçekleştirilmesi ihtimaline karşı gerekli önlemleri almaları zaruretini ortaya koymaktadır.