Makale

İDARELERİ VAKIFLARDA OLDUĞU YILLARDA HAYRAT HADEMESİ/CAMİ GÖREVLİLERİNE İLİŞKİN BAZI NOTLAR

İDARELERİ VAKIFLARDA OLDUĞU YILLARDA HAYRAT HADEMESİ/CAMİ GÖREVLİLERİNE İLİŞKİN BAZI NOTLAR


Dr. Mehmet BULUT
DİB Emekli Başkanlık Müşaviri


Camilerin idaresi gibi 1931-1950 yılları arasında ücretlerini Vakıflar idaresinden alan hayrat hademesine ilişkin idari yetkiler de Vakıflar Umum Müdürlüğünde olmuştur. Buna göre, cami görevlilerinin tayin, nakil, azil, izinleri hakkında mahalli Hayrat Hademesi encümenlerinin aldıkları kararlara ilişkin tanzim edilen mazbatalar onaylanmak üzere Diyanet İşleri Reisliğine değil Vakıflar Umum Müdürlüğüne gönderilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünce yayımlanmış, önceki yazımızda sözünü ettiğim, Mecmua ve Muherreratı Umumiye Mecmuası adlı süreli yayınlarda camiler yanında hayrat hademesine ilişkin yazı ve genelgeler de yer almıştır. Bu yazımızda da yine bu mevkutelerdeki kayıtlar çerçevesinde dönemde hayrat hademesine ilişkin bazı notlara yer vermek istiyorum.
* Süreçte dernekler ve halk tarafından idare edilen ve ücretleri buralarca karşılanan cami görevlileri üzerinde idari yetkinin Reislikte mi Vakıflarda mı olduğu yıllar boyu tartışılmıştı. Nitekim Reislik Müşavere Heyeti yazışmalarının önemli bir kısmı da bu konuya ilişkindi. Kısaca Reislik, köy imamlarında olduğu gibi ücretini vakıflardan almayan hayrat hademesi üzerinde Vakıflar idaresinin bir tasarrufunun olamayacağı, bu yetkinin Reislikte olduğu kanaatindeydi. Vakıflar İdaresi ise uzun bir süre bu yetkinin kendilerinde olduğunda ısrar etti. Mesela, Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 25 Kasım 1935 tarihli genelgede, bazı gerekçeler ileri sürülerek bu iddiasını tekrarladı; bu durumdaki cami ve mescitlere tayin edileceklerin de mahalli encümenlerce usulüne göre seçim ve tayinlerine ilişkin tanzim edilen evrakın Evkaf Umum Müdürlüğüne gönderilmesi istendi. Aynı genelgede köy camilerine hatip tayininde de aynı yolun takip edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. (Mecmua, c. 4, s. 66.) Ancak Diyanet İşleri Reisliğinin ısrarlı itirazına mebni, Vakıflar İdaresi bilahare bu iddiasından vazgeçti. Mesela, Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 2 Aralık 1936 tarihli genelgede, bu defa sözü edilen camilerin de köy camileri gibi değerlendirilerek bu camilere getirilecek hademe için yapılacak muamelenin buna göre yapılmasının uygun olacağı; ancak bu camilere yapılacak hatip tayinlerine ilişkin tevcih evrakının Evkaf Umum Müdürlüğüne gönderilmesine devam edileceği bildirilmişti. (Mecmua, c. 4, s. 69-70.)
* Bir kısım genelgelerden, uzun süre izne ayrılan imamların yerine vekil tayininde de sıkıntı yaşandığı anlaşılmaktadır. Buna göre izne ayrılan hayrat hademesi, yerlerine ehliyetleri müftülüklerce tasdik edilmiş kişileri vekil bıraktıkları hâlde mahalli Evkaf idareleri bunların bir kısmının vekâletini kabul etmeyerek ehil olmayan kimseleri vekil tayin etmiş, bu hususta Diyanet İşleri Reisliğine şikâyetler olmuştur. Reislik de durumu -sözü edilen yıllarda bu gibi konularda Reisliğin yapabileceği bununla sınırlıydı- Evkaf Umum Müdürlüğüne intikal ettirmiştir. Bunun üzerine Evkaf Umum Müdürlüğü, Vakıflar müdürlük ve memurluklarına 19 Eylül 1939 tarihli bir genelge göndererek takip edilecek yolu özetle şöyle belirlemiştir: Her ne suretle olursa olsun, mezuniyet alan hademenin yerine vekâletle görevlendirilecek kişilerin, içinde müftünün de bulunduğu Hayrat Hademesi Encümeni tarafından mülakata alınarak göreve ehil olup olmadıkları belirlenecek ve buna göre işlem yapılacaktır.
* Vakıflar Genel Müdürlüğünden Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 19 Ağustos 1935 tarihli bir genelgede, bu tarihten itibaren ilk defa göreve getirilecek cami görevlilerinden imam ve hatiplerin yirmiden, müezzin ve kayyımların on sekiz yaşından aşağı olmaması ve nihayet bunların elli yaşından yukarı bulunmaması istenmiştir. (Mecmua, c. 4, s. 55.)
* Dönemde, camilerin temizliğinden ve cami eşyasının muhafazasından hayrat hademesi sorumlu tutulmuş; camilerin bakım ve temizliği konusunda Vakıflar İdaresinden taşra teşkilatına zaman zaman genelgeler gönderilmiştir. Bu genelgelerin bir kısmında camilerin temizliğine itina göstermeyen cami görevlilerinin ikazı istenmiş, ihmali görülenlerin tecziyesi cihetine gidileceği ihtar edilmişti. Mesela, Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 17 Ekim 1938 tarihli genelgede, hâlâ bazı camiler ve çevresinin temiz tutulmadığı, bu cümleden olarak halı ve kilimlerin toz içinde bulunduğu, camilerin duvar ve kubbelerinde ot ve ağaçların bittiğinden söz edilerek bu durumun o mahallin Vakıflar İdaresi için yüz kızartıcı bir durum olduğu belirtilmiştir. Çok defa bir tahsisatı da gerektirmeyen bir çalışmayla bunların önemli ölçüde giderilebileceğine dikkat çekilen genelgede, bu durumun, “mabetlere karşı gösterilmesi lazım gelen hürmet hisleriyle de telif ve izah olunamayacağı” ifade edilmiştir. Genelgede ayrıca bu konuda ihmali görülen Vakıf görevlilerine ve hayrat hademesine ceza tatbiki cihetine gidileceği ihtar edilmiş, buna fırsat verilmemesi istenmiştir. (Mecmua, c. 4, s. 82.)
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletince (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) görülen lüzum üzerine, Vakıflar Umum Müdürlüğünden Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 28 Haziran 1943 tarihli genelgede, ülkedeki yaygın hâldeki tifüs salgınına karşı cami ve mescitlerin temizliğine biraz daha fazla itina gösterilmesi, bu çerçevede cami sergi ve zeminlerinin usulüne uygun temizlenmesi, dezenfekte edilmesi, ayrıca cami görevlilerinin vücut ve elbise temizliklerine daha fazla özen göstermeleri istenmiştir. Zemini ahşap olan camilerdeki halı ve kilimlerin toplatılması, ahşap zeminin temizlenerek bir süre namazların bu tahtalar üzerinde kılınması, toplanan halı ve kilimlerin naftalinlenerek kimsenin girmediği kapalı yerlerde muhafaza edilmesi talep edilmiştir. Genelgedeki şu ihtar dikkat çekici olmalıdır: “Birçok yersiz ve yurtsuz kimselerin camilerle müştemilatında geceledikleri ve bu yüzden halı ve kilimlerin bitlendiği fikri ileri sürülmekte bulunduğundan yatmak üzere cami ve mescitlere ve müştemilatına hariçten herhangi bir kimsenin girmesine müsaade eden hayrat hademelerinin Hademe Encümeni kararıyla hemen vazifelerine son verilerek evraklarının gönderilmesi (…).” (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1943, No: 8, s. 24-25.) Bu genelgeye ek olmak üzere gönderilen 16 Kasım 1943 tarihli genelgede ise camilerden toplanan sergilerin kış mevsimi dolayısıyla tekrar serilmesi, ancak bitlenmeye karşı tedbirlerin daha sıkı alınması istenmiştir. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1943, No: 8, s. 54.)
Evkaf Umum Müdürlüğünden Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 22 Eylül 1938 tarihli genelgede iki hususa dikkat çekilmiştir. Birincisi, tarihî ve mimari kıymeti haiz camileri ziyarete gelen turist ve ziyaretçilere buraların görevlilerce gezdirilmesi uygundur; ancak bazı kişilerin ziyaretçi kılığında camiye girerek camideki kıymetli çini ve seccadeleri aşırmaları ihtimaline karşı imam ve müezzinler dikkatli olmalıdırlar. İkincisi, “Herkese karşı şahsi ve mesleki vakarlarını pek ziyade gözetmek mecburiyetinde bulundukları hâlde bazı imamlarla müezzinlerin hiç alakası olmayanlara hatta yabancılara aylıklarının azlığı gibi şahsi hâllerinden veya camilerin şurasının burasının aktığı ve müracaatlarının semere vermediği gibi idare mensubinin hariçtekilere söylemesi muvafık olmayacak şeylerden” bahsettikleri, bir kısım cami görevlisinin de cami ziyaretçilerine tarihî bilgi adında kendilerini de gülünç hâle getirecek hurafi şeyler anlattıkları anlaşılmaktadır. Binaenaleyh görevliler bu gibi durumlara fırsat vermemelidir. (Mecmua, c. 4, s. 81-82.)
* 1928’de çıkartılan yeni Türk harflerinin kabulüne dair kanun hükümlerinin, Ocak 1929’dan itibaren kesin olarak uygulanması kararlaştırılmıştı. Devlet memurlarının artık bu tarih itibarıyla yeni harflerle okuyup yazabilmeleri gerekiyordu. Buna hayrat hademesi de dâhildi. Nitekim Evkaf Umum Müdürlüğünden Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 18 Aralık 1935 tarihli genelgede, hâlâ yeni Türk harflerini öğrenmemiş cami ve mescit hademesinin niçin Millet mekteplerine devam ederek yeni harfleri öğrenmediklerinin tespiti istenmişti. (Mecmua, c. 4, s. 69.)
* Bu yıllarda Vakıflardan teşkilata gönderilen genelgelerden bir kısmı da hayrat hademesinin askerlikleriyle ilgiliydi. Bunlardan 16 Ocak 1940 tarihli olan genelgede, Hayrat Hademesi Nizamnamesi’nin 35. maddesine binaen, vatani görevini yapmak üzere askere giden hayrat hademesinin cami hizmetleriyle alakalarının kesileceği, ancak, bu göreve müsabaka yoluyla tayin edilmişlerse askerlik sonrasında ilk açılacak yere imtihansız tekrar tayin edilecekleri hatırlatılmıştır. Genelgede ayrıca, her ne sebeple olursa olsun silahaltına alınacakların hizmetlerinin dönüşlerine kadar vekâletle idare ettirilmesi istenmiştir. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1940-1941, s. 3-4.) 18 Mayıs 1942 tarihli genelgede ise Vakıflar İdaresinden maaş almakta iken fiilî hizmet haricinde, talim ve manevra münasebetiyle silahaltına alınan hayrat hademesinin aylıklarının tam olarak; yani bilfiil vazife görmekte iken aldıkları miktar üzerinden ödenmesine devam edilmesi ve yerlerine tayin edilecek vekillere de Maaş Kanunu’nda belirlenmiş ölçülere göre vekâlet aylığı verilmesi bildirilmiştir. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1942, No: 7, s. 25-26.)
* Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların da etkisiyle hayrat hademesinin en büyük maddi mağduriyetlerini 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Aradan yıllar geçmesine rağmen hayrat hademesi ücretlerinin artırılamadığı bilinen bir gerçektir. İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında yaşanan küresel ekonomik sıkıntılar hâliyle ülkemizi de etkilemiş, bunun din hizmetlerine yansıyan boyutu da olmuştu. Bu süreçte hayrat hademesi, aylıklarının artırılması için Vakıflar Umum Müdürlüğüne zaman zaman müracaatta bulunmuşlarsa da bu talepler bütçe imkânları ileri sürülerek yerine getirilememiştir. 1940’lı yıllarda, sadece münhal bir üst kadroya tayin gibi kısmi iyileştirme yolları aranmıştır. Dönemdeki uygulamaya göre mesela 5 lira aylıklı imam, 10 lira aylıklı imam gibi bir derecelendirme söz konusuydu. Camiler de buna göre derecelendirilmişti. Buna göre Genel Müdürlük, münhal durumlarda en az maaşlı imamlık için imtihan yapılması lüzumu üzerinde durmuştur. Mesela Vakıflar Umum Müdürlüğünün 16 Aralık 1940 tarihli genelgesi bu konuyu amirdir. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1940-1941, s. 71-72.)
Vakıflar Umum Müdürlüğünden Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 1 Ekim 1941 tarihli genelgede ise hayrat hademesinden asli maaşları 50 kuruştan az olanların maaşlarının 50 kuruşa, 51 kuruştan 99 kuruşa kadar olanların 100 kuruşa iblağ edildiği, tam 50 kuruş olanların ise yine eskisi gibi kalacağı duyurulmuştur. Bu düzenleme, ücretleri artırmayı değil rakamlardaki küsuratı izaleyi amaçlıyordu. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1940-1941, s. 127.)
Vakıflar müdürlük ve memurluklarına gönderilen 21 Eylül 1935 tarihli bir genelgede, hizmetleri karşılığında Vakıflar idaresinden alacağı olan hayrat hademesinin, bu alacakları karşılığında müzayedeye katılarak idarece satışa çıkartılacak vakıf mallarından alabilecekleri duyurulmuş ve konuya ilişkin detay verilmiştir. Buna gerekçe, içinde bulunulan mali sıkıntı dolayısıyla hademenin ücretlerinin ödenememesi gösterilmiştir. (Mecmua, c. 4, s. 57-58.)
Dönemde çıkartılan bazı kanunlar günümüz insanı için gerçekten ilginç gelebilir. Cami görevlilerine verilecek kumaş hakkında çıkartılan kanun bunlardan biri sayılabilir. 19 Temmuz 1943’te kabul edilen 4484 sayılı, “Cami ve Mescit Hademelerine Parasız Elbiselik Kumaş Verilmesi Hakkında Kanun” ile bir defaya mahsus olmak üzere, aylıklarını Vakıflar Umum Müdürlüğü bütçesinden alan hayrat hademesi ile cuma ve kürsü vaizlerine ücretsiz üç metre elbiselik kumaş verilmesi kararlaştırmıştı. Vakıflar Umum Müdürlüğü bu kararı son derece önemsemiş olmalı ki teşkilata, ilgili kanun hakkında 11 Ekim 1943 tarihini taşıyan kapsamlı bir talimatname yayınlamıştı. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1943, No: 8, s. 36-38.) Bu talimatnameye ek olarak Vakıflar müdürlük ve memurluklarına 2 Kasım 1943 tarihini taşıyan bir açıklama daha gönderilerek hayrat hademesine verilecek kumaşın metresinin 10 lira 88 kuruş olduğunu bildirmişti. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1943, No: 8, s. 52.) Bunlar da meramı yeterince izah edememiş olacak ki Umum Müdürlük, 8 Kasım 1943 tarihini taşıyan detaylı bir genelge daha yayınlayarak bu haktan kimlerin faydalanacağına ilişkin bilgi vermiştir. (Muharreratı Umumiye Mecmuası, 1943, No: 8, s. 52-54.)
Son iki yazımda, 1931-1950 yılları arasında camiler ve cami görevlilerinin idaresini uhdesinde bulunduran Vakıflar Umum Müdürlüğünün resmî yayınlarında neşredilmiş genelge ve açıklamalar çerçevesinde camiler ve hayrat hademesine ilişkin bazı notlar yazdım. Sadece bu notların bile sözü edilen yıllarda camiler ve hayrat hademesinin içinde bulunduğu durum hakkında fikir verebileceği kanaatindeyim. Kuşkusuz bu notlarda zikri geçen konulara ilişkin başta Diyanet İşleri Reisliği olmak üzere daha başka resmî kaynaklarda da bilgi ve belge bulmak mümkündür. Ancak bunların birlikte değerlendirilmesi, geniş çapta bir çalışmayı gerektirir.