Makale

YENİDEN BAHAR GELECEK

YENİDEN BAHAR GELECEK

Selvigül KANDOĞMUŞ ŞAHİN

Millet olarak büyük yastayız. Ama şunu da biliyoruz ki bu aziz topraklar, bu kadim şehirler nice badireler atlatmış, nice depremler yaşamış, nice zorlu savaşlardan çıkmış kahraman milletimizin şehirleridir. Medeniyetler kurulmuş, yıkılmış, tekrar kurulmuş. Tıpkı Zümrüd-ü Anka gibi küllerinden yeniden doğmuş bu kutlu coğrafya. Anadolu’muzun kadim toprakları kavi direnciyle, acılardan sonra dirilten nefesiyle, tozun, toprağın ve dumanın içinden çıkan yaşam umuduyla yeniden yeşerecek biliyoruz. Bu zorlu günleri birlik ve beraberlikle, yaşama sevinciyle, yüreklere yürüyen gümrah baharlarla aşacağız. Ve aziz bir millet olarak bizler daima umutla, büyük bir inançla insanımıza yürüyerek yıkılanları imar etmeye, geride kalanların emanetini omuzlamaya, Rahman’a kavuşan şehitlerimizin yasını tutmaya çalışacağız.

Evet, acımız büyük ama umudumuz daha da büyük. Yaşadığımız büyük felaketten dersler çıkarma zamanlarındayız. Umutla, yüreklice, yılmadan, yıkılmadan kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Bu vatan bizim, bu topraklar bizim, bu yara bizim. Ama derdi veren Rabbim dermanını da verecek. Yüz yıl önce, beş yüz yıl önce nasıl yıkıldık ve onardıysak kendimizi, küllerimizden yeniden doğup bir medeniyet kurduysak tekrar bunu kurma gücü var bizde. Sanatımızla, düşüncemizle, mimarimizle yeni bir milat sayacağımız günleri yaşıyoruz. Depremden aldığımız büyük yara ile şehirlerimize ibretle bakma zamanlarındayız.

Anadolu’da ölümlerin ardından gelen bayramlara yas bayramı derler. Ve o bayram, ölenlerin arkalarından Kur’an’lar okunur. Dualar edilir.

Nisan’la geliyor hüzünlü bayramımız. Bu yıl Ramazan Bayramı tam da bahar çiçeklerinin içinden geçerek geliyor. Görüyoruz işte, baharla birlikte kavrulmuş toprağın yeniden nasıl yeşile durduğunu, kurumuş dalların nasıl yeşerdiğini. Yeniden bir diriliş, yeniden bir uyanışla dirilten gümrah bir nefes gibi akıyor bahar dünyamızın, yıkılan şehirlerimizin üzerine.

Baharla geliyor hüzünlü, yaslı bayramımız. Bir yanımız yaralı, gamlı, kederli, bir yanımız ise bahara dönük, dirilişe dönük, yaşamaya, adanmaya, yardımlaşmaya, var olmaya, huzura ve insanca yaşamaya dönük.

Bu bayram acılarla, yokluklarla sarsılan aziz milletimizin yüreğine yürüme zamanlarındayız. Her zamankinden daha çok kuşatıcı, merhametli, vefakâr, sevgi ve şefkatle yaralılarımıza koşmak zorundayız. Deprem bölgesindeki kardeşlerimize bayram sevincini ve huzurunu buruk da olsa yaşatmamız gerekiyor. Bayram sevinci cennet sevincidir çünkü.

Dostlar, bayram bayramdır hüzünlü de olsa, gam yükünü omuzlamış da olsa, bayramdır gelen... Mahzun ve yetim yüreklere gelecektir. Bayram bayramdır ve cennet esintilidir. Rahatlatan bir nefes, serin bir meltem gibi akıp geçer yüreklerin üzerinden. Yetim de olsan, yoksun da olsan, çocuklarını da kaybetsen, cennet sevinci gelip bir lahza da olsa yüreğine çöreklenir. Ellerinden tutar melekler, çökmüş omuzlarını kaldırır, akan gözyaşını görünmez dualarla siler, teselli eder seni sırlı dokunuşlarla… Cami cemaatiyle saflara durduğunda, bir yetimin başını okşadığında, şefkatli tebessümler kondururlar mahzun çehrene. Rabbin sonra yüreğini derinden onaran, şifa ayetleriyle okşar, sarıp kuşatır acılarını, teslim olursan…

Hüzünlü bayramları yaşadığımız günlerde acımız büyük ama umudumuz daha da büyük. Birlik beraberliğimiz, merhametimiz, acıları paylaşmadaki azmimiz ve kararlılığımız daha da büyük. Yıkılan şehirleri daha güzide şekilde, kadim mimarisine uygun bir hâlde onarma zamanlarındayız. Yıkılıp yara almış, tarumar olmuş yalnız yüreklere koşma zamanlarındayız dostlar.

Şimdi hüzünlü bayramı yaşasak da bu bize millet olarak vesile olsun. Yüreklerdeki umudu yeşerterek baharla coşan gümrah çiçeklerin güzelliğiyle şefkat ve merhametle gidelim depremdeki yaralanmış, yoksun düşmüş kardeşlerimize. Maddi manevi ama en çok da maddi olarak onların her daim yanlarında olalım.

Oğlu İbrahim ölüm döşeğindeyken Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) yanaklarından süzülen gözyaşlarına hâkim olamamış ve dilinden şu cümleler dökülmüştü: “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim! Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz.” (Müslim, Fedâil, 62.)

Baharla gelen hüzün bayramı kalpleri inşiraha taşısın isteriz. Tıpkı Efendimizin yaşadığı hüzün gibi bizi içten onaran, saran, şefkatli bir hâlde yaşayacağımız yasımızla kardeşlerimizi kucaklamamız gerekiyor. Şimdi yıkımlara baktıkça, binlerce kayıplarımızı gördükçe gözlerimiz yaşarıyor, kalbimiz derinden mahzun. Ama dualarımıza sığınıyoruz ve yalvarıyoruz. Bu veçhile Rabbimizin göğüslerimize inşirah gibi inen ayetlerine sığınıyoruz: “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153.)

Ve biliyoruz ki Rabbim sabredenlerle beraberdir, verenlerle beraberdir, hayırda yarışanlarla beraberdir, paylaşanlarla beraberdir. Bu bayram, hüzün bayramı dostlar. Bu bayram buruk, sevinçlerimiz içimize düğümlü dostlar, kardeşlerimizin eksiklerini giderme bayramı. Çadırlarını, konteynerlerini, camilerini, yıkılmış şehirlerini imar etme zamanı. Nisan’la gelen, yeniden dirilişle, baharla gelen hüzün bayramı yıkılmış yürekleri onarma zamanı.

Neyimiz varsa onu verelim. Elimizden ne geliyorsa onunla koşalım kardeşlerimize. Bu deprem bize gelmiştir. Unutmayalım ki toprağımızın sarsılmasından yüreklerimizin sarsılması daha vahimdir, daha yıkıcıdır. Rabbim göçenlere rahmet eylesin, onlar bir daha nefes alamayacaklar, bir daha ölmeyecekler. Şimdi ölecek olanlar, önlerinde hayat olan bizleriz. İmtihan bizim imtihanımız. Olan oldu, yıkılan yıkıldı, giden gitti. Şimdi Rabbimin kaderinden kaderine kaçma zamanları. Şimdi verme, yaren olma, şifa olma, bayramı vesile kılarak her şeyimizle onlara koşma zamanlarındayız.

Şimdi düştüğümüz yerden kalkma zamanlarındayız. Bayramlar hüzünle de gelse dirilişlere cennet esintili soluğu, diriliş nefesiyle uyanışa vesiledir. Bizler de bu güçlü uyanışın ilhamıyla hüzünlü bayramlarımızı vesile kılarak, kardeşliklerimizi göstererek depremzede kardeşlerimize koşalım. Şimdi tam zamanı dostlar, çare olmanın, deva olmanın, şifa olmanın, bayram olmanın, neşe olmanın, aş, ekmek, katık, ev, ocak, sır, sırdaş olmanın tam zamanı dostlar.

Bayramımız mübarek ola… Bayramımız cennet ola… Bayramımız inşirah ola… Bayramımız kurtuluş ola dostlar…