Makale

SOMALİ’NİN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI MUHAMMED ABDULLAH HASAN

SOMALİ’NİN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI MUHAMMED ABDULLAH HASAN

Koray ŞERBETÇİ

Halkın suya “mavi altın” adını verdiği bir beldedir Somali. Zira burada yağmur demek hayat demektir. Somali halkı yağmuru bekler, yağmur için dua eder, yağmurla yıkanır. Yağmur olmadan bereket de hayat da olmaz. Fakat ismi süt sağmak anlamındaki “soomaal” fiilinden gelen bu beldenin bereketine kastedenler az olmamıştır tarih boyunca. Takvimler 1494 yılını gösterdiğinde Tordesillas Anlaşması ile Papa VI. Alexander’ın, dünyayı dönemin deniz güçleri olan İspanya ve Portekiz arasında bölmesinden sonra Portekizliler doymak bilmeyen sömürgeci iştahlarıyla 1499’da ilk harekâtı Mogadişu’ya yapmışlardır. İşte bundan sonra Somali’nin bitmek bilmeyen bereketi koruma mücadelesi başlamıştır.

Batılı sömürgecilerin Somali’ye saldırıları on dokuzuncu asrın sonlarında daha da yoğunlaşmış, bereket arayan bu topraklar İngiltere, Fransa, İtalya arasında atlas bir kumaşı makasla keser gibi parçalanmıştır. Sömürgeci devletler karşısında hiçbir çarenin kalmadığı gibi görünen bir tabloda ilahi inayetle ülkenin kara bahtını kabullenmeyecek Müslüman bir önder de yetişmeye başlamıştı bile: Muhammed Abdullah Hasan.

Bir önder yetişiyor

Tarihler 1864 yılını gösterirken Somali’nin kuzeyindeki Kob Fardod yakınlarında dünyaya gelen Muhammed Abdullah Hasan, toplumun kabilelerle bir arada durduğu Afrika kültür ikliminde annesinin mensup olduğu Dulbahaute kabilesinin içinde Bohotle’de yetişti. Büyük Müslüman sosyal bilimci İbn Haldun’un da işaret ettiği gibi ileride başlatacağı hareketin desteklenmesi konusunda bu kabilenin asabiyetine sırtını dayadı.

Her çocuk gibi ilk eğitimini ailesinde aldı. Kendi çevresinde geleneksel dinî öğrenimini tamamladıktan sonra yetiştiği çemberin dışına çıkarak ilim peşinde pek çok hocanın rahlesi önünde diz çöktü ve ilim kabiliyetinin de verdiği imkânla on dokuz yaşında şeyh unvanını kazandı.

Muhammed Abdullah Hasan’ın inancı onu hac farizası için mukaddes topraklara götürürken ilim aşkı da farklı beldelerdeki âlimlere yönlendiriyordu. Bu yolculukları sırasında Sudanlı şeyh Seyyid Muhammed b. Salih ile tanışarak onun Salihiyye adıyla kurduğu tarikata girdi ve zamanla şeyhin en ünlü halifesi oldu. Yine bu sıralarda İslamiyet’in zamanla geleneklerle iç içe geçmiş akidelerinin bidatlardan arındırılarak yeniden öz hâline döndürülmesi fikrini savunmaya başladı. Artık zahirî ve irfani ilimde iyice olgunlaşan Muhammed Abdullah Hasan, ülkesine dönüp vaazlar vererek mücadelesine başladı.

Ülkesine dönen Muhammed Abdullah Hasan bir yandan kabileler arasındaki anlaşmazlıkları gidermeye diğer yandan toplumdaki kötü alışkanlıkların önüne geçmek için durmak bilmeyen bir irşada başladı. Fakat yavaş yavaş ülkesinde mücadele edeceği meselelerin sadece sosyal sorunlar olmadığını anladı. Özellikle Batılı sömürgeciler ve onların işbirlikçilerinin Somali’yi köleleştirme faaliyetlerinin en ciddi mesele hâline geldiğini gördüğünde cihat zamanının geldiği kanaatine vardı.

DİRENEN BİR MÜRŞİT

İşgalcilere karşı cihat fikrini harekete dökeceği şartlar da çok gecikmeden kendisini gösterdi. Berberâ’dan kaçarak kendisine sığınan bir polisin silahını isteyen Vali Cordeaux’ya sert karşılık vererek silahlı mücadeleye adım atmış oldu. Bundan sonra hadiseler hızla gelişmeye başladı.

Abullah Hasan, Müslüman direnişçilerden oluşturduğu silahlı gücüyle ilk askerî harekâtını ülkesini işgale girişen Etiyopyalılar’a karşı gerçekleştirdi ve zafer kazandı. Ama asıl düşman İngilizlerdi. Elbette İngilizlerle karşı karşıya gelmesi de uzun sürmedi.

Bu sırada Muhammed Abdullah Hasan sadece silahlı bir direnişçi güç kurmakla kalmadı, Somali’nin iç bölgesinde yeni bir devletin temellerini de attı. Bu devlet alışılagelen yapıdan biraz farklıydı. Hem kendisini destekleyen Dulbahaute kabilesinin üyeleri hem de kendine bağlı müritlerinden oluşan bir devletti. Tarihte “Dervişler Devleti” olarak bilinen bu devlet, Avrupalı sömürgeci devletlere karşı direnişi nedeniyle İslam ve Batı dünyasında ün kazandı. Bunun yanında ilerleyen yıllarda Osmanlı İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu başta olmak üzere İttifak Devletleri tarafından müttefik ilan edildi. Şeyh Muhammed Abdullah Hasan, devleti tek başına yönetmedi. Müslüman kabile liderlerinden ve yaşlılarından oluşan “Khususi” adında bir meclis kurdu, bunlara Muhammed Ali adında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir danışman ekledi.

Artık Somali’yi işgalcilere karşı koruyacak teşkilatlanma tamamlanmıştı. XX. asrın ilk senelerinden itibaren Dervişler Devleti, ülkesini korumak için İngiliz işgalcilerle çatışmaya başladı. Herkesi şaşırtacak Dervişler Devleti’nin savaşçıları arka arkaya gelen İngiliz hücumlarını başarıyla durdurdu. Dahası Muhammed Abdullah Hasan, 1903’te Albay Phunket kumandasındaki bir keşif birliğini Gumburu tepesinde mağlûp ederek büyük bir başarıya imza attı.

Şeyhin başarıları işgalcilerde paniğe neden olunca hemen cepheyi sıklaştırmaya karar verdiler. İngiltere, İtalya ve Etiyopya birlikleri şeyhe karşı ortak bir askerî harekât düzenlediler ama mütevazı sayıdaki Müslüman direnişçiler tarafından mağlup edildiler.

İşgalciler Muhammed Abdullah Hasan ile baş edemeyeceklerini anlayınca onu masaya davet ettiler. 1905’te İngilizler ve İtalyanlarla barış antlaşması imzaladı. Anlaşmanın iyi yanı düşmanları tarafından meşruiyetinin tanınmasıydı. Ama kötü yanı kendisini destekleyen kabilelerden uzak ve küçük bir bölgeye sıkıştırılmasıydı. Elbette anlaşma uzun sürmedi ve mücadele kısa bir süre sonra yine başladı.

FİTNE VE NİFAK VİRÜSÜ

Muhammed Abdullah Hasan’ın liderliğinde iç bölgede kurulmuş olan “Derviş Devleti” kuzeyde İngilizlere, güneyde Hasan Barsane ile İtalyanlara karşı bağımsızlık savaşı verse de ülkede bütünlük kuramadığından tam anlamıyla sonuç alınamıyordu. Somali’nin tarih boyunca en büyük meselesi ülkede kuzey güney ilişkisinin sağlanamamasıydı ve bu durum yine kendisini gösteriyordu.

Bunun yanında istiklal mücadelesine en az işgalciler kadar zarar veren bir başka unsur da iş birlikçilerdi. Bunun çok iyi farkında olan İngilizler, türlü vaatlerle yanlarına çektikleri Somalili bazı kabileleri silahlandırarak Dervişler Devleti’ne saldırtıyorlar böylece mücadeleyi zayıflatıyorlardı.

Ama işgalci Batı güçleri işlerini şansa bırakmak istemiyorlardı. Nihayetinde Muhammed Abdullah Hasan’ın savaşçılarını cephede bir türlü mağlup edemiyorlardı ve işbirlikçi kabilelerin saldırıları da onu geriletememişti. Bu noktada sömürgeciliğin en bilindik yöntemlerinden birine başvurmaya karar verdiler: Hileli bir hamle ile şeyhin ününü kırmak ve etrafında sıklaşan safları çözerek onu mağlup etmek.

Bunun en etkili yolu şeyhin ününü yok edecek bir adım atmalarıydı. Onun mehdilik iddiasında bulunduğu yalanıyla kendisinden ders aldığı mutasavvıf Salihiyye tarikatının lideri Muhammed bin Salih’ten onun aleyhinde bir mektup almayı başardılar. Mektup karargâha ulaşınca âdeta bomba etkisi yaptı. Buna kanan çok sayıda müridi onu terk etti. Şeyh, bu kara propagandaya karşı harekete geçmekte gecikmedi. Kendisine dönük ithamları cevaplandırmak için “Kam‘u’l-Mu‘ânidîn” adlı bir savunma yazdı. Ama fitne ve nifak virüsü artık kendi saflarına girmişti ve bu virüs tarihte bulaştığı her toplumu yıkmakta mahirdi. Dervişler Devleti’ni oluşturan topluluk ikiye ayrılınca istiklal mücadelesi de iyiden iyiye zayıfladı.

SON DİRENİŞ

Somali’nin istiklal mücadelesini bölmeyi başaran İngilizler hiç vakit kaybetmeden Hindistan’dan getirdikleri yeni askerî kuvvetler ve bol vaatle yanlarına çektikleri iş birlikçilerle güçlendirdikleri işgal kuvvetleriyle Şeyh Muhammed Abdullah Hasan’ı ezmek ve Somali’deki istiklal mücadelesini bitirmek için harekete geçtiler.

Muhammed Abdullah Hasan durumun farkındaydı. Elde kalan sadık adamlarıyla daha iç bölgelere çekildi ve mücadeleye devam etti. Özellikle inşa ettirdiği kalelerle savunmada kaldı. Zira gücü iyiden iyiye zayıflamıştı.

Tam bu dönemde ufukta bir dünya savaşının kara bulutları belirdi. Bu durum, İngilizlere karşı bir müttefik bularak mücadeleyi sürdürmek için uygun zemindi. Önce Etiyopya ile ittifak denendi ama bundan yana olan Etiyopya kralı tahttan indirilince bu önemli girişim akim kaldı. Ardından Osmanlı Devleti ve Almanya ile resmen ittifak ilan edildi. Ama müttefiklerin savaşı kaybetmesiyle Dervişler Devleti ve istiklal mücadelesi yine yapayalnız kaldı.

Değişen dünya şartları artık işgalci İngilizlerden yanaydı. 1920 yılında İngiliz hükûmeti Şeyh Muhammed Abdullah Hasan’ın yakalanması ve direnişin sona erdirilmesi için büyük saldırıya onay verdi. Bu saldırıda kara birlikleri yanı sıra hava bombardımanı için uçaklar da kullanılacaktı.

1920 yılında başlayan İngiliz saldırısı; bir yandan uçakların bombardımanı, diğer yandan kara birliklerinin ağır makineli tüfek ateşi ile Müslüman direnişçiler ağır kayıplar verdiler. Şeyhin merkezi konumunda olan Taleh Kalesi yerle bir oldu. İşgalciler karşısında tutunamayan Müslüman direnişçiler batıya doğru çekildiler. Şeyh Muhammed Abdullah Hasan teslim olmayı kabul etmedi. Gerçi kendisi işgalciler tarafından yakalanamadı ama direniş hareketi de bir daha kendisini toparlayamadı ve Dervişler Devleti de yıkıldı. Böylece Somali, Batılı sömürgecilerce tamamen işgal edildi.

Ömrünü sömürgeci güçlerle mücadeleye adayan yazar, şair ve mutasavvıf Seyyid Muhammed Abdullah Hasan, 21 Aralık 1920’de vefat ettiğinde, belki o dönemde siyasi bir sonuç alınamadı ama mücadelesi Somali halkı arasında izlenecek bir örnek olarak kalmasının yanında geleceğe dair istiklal tohumlarını da saçmış ol