Makale

Yirminci yüzyılda yetişmiş bir Kur'an bülbülü Hafız Esad Gerede

Yirminci yüzyılda yetişmiş bir Kur’an bülbülü
Hafız Esad Gerede

SÖYLEŞİ: Elif Arslan


Esad Gerede 1917 yılında Bolu’nun Gerede ilçesinin Ağızörengüney Köyü’nde dünyaya gelir. Babası köyün ileri gelenlerinden olan Zaim Mehmet (Esat Ağa) oğlu Ali’dir. Annesi ise Gerede’nin ileri gelenlerinden Hüseyin Avni (deli molla)’nin kızı Fatma’dır. Çocukluğunda medrese tahsili alır. Babasından akait, felsefe, fıkıh dersleri almış, aynı köyden Abdurrahman Efendi, Salih Efendi ve Muharrem Hocadan dersler almış. Hafız olmasıyla devam eden Kur’an eğitimi ömrü boyunca değişik şehirlerde farklı hocalarla devam etmiştir. Otuzlu yaşlarda okuyuşunun güzelliği ve duruluğu, sosyal ilişkilerde başarısı, hafızlığının hakkını veren oturmuş kişiliği, giyimine özeni ve temsil ettiği makamların hakkını vermesiyle Türkiye’nin her yerinde tanınan ve sevilen, halkın gönlünde taht kuran genç bir hafızdır. Ancak askerlik yıllarında yakalandığı böbrek yetmezliğinden muzdariptir. Bu rahatsızlığı sebebiyle kırkbir yaşında aramızdan ayrılır. Vefatıyla Türkiye’nin her yanından sevenlerini yasa boğan merhum Hafız Esat Gerede’nin oğlu Galip Gerede ile görüştük, Esat Gerede’yi oğlundan dinlemek istedik.

Babanızı Hafız Esat Gerede yapan, yetişmesinde emeği geçen insanlar kimlerdir?

Galip Gerede: Babam ilk Kur’an eğitimini doğduğu yerde Bolu’nun Gerede ilçesindeki Ağızörengüney köyünde Abdurrahman Efendiden almış. Tabi babam Gerede’de kalmamış İzmir, Trabzon (Trabzonda askerlik yapmış), Konya, Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Eskişehir, Malatya, Mardin, Urfa …Türkiye’nin pek çok iline gitmiş, oralarda yaşamış ve çalışmış, gittiği hemen her yerde oranın âlimlerinden dersler almış. İzmir’de bir camide görev yaparken aynı zamanda İzmir müftü muavini Ali Rıza Hocadan dersler almış, hoca kendisini Eşrefpaşa musiki cemiyetine kaydettirmiş. İzmir’de ayrıca Neyzen fieyh Cemil, Muallim İsmail Hakkı, Hisar Camii Hatibi Rakım Erkutlu’dan musiki dersleri almış. İstanbul’da Nuruosmaniye Camii İmamı Hafız Hasan Akkuş, Hafız Necati ve Fatih Camii Baş İmamı Hafız Ömer’den dersler almış, bu zatlardan çok istifade ettiğini anlatırdı.Yine Konya’da Kapı Camii Hatibi Postalzade Hacı Rahmi Efendiden Kur’an ilimleri ve kıraat dersi almış.

Hafız Esad Gerede, Kur’an ve kıraat ilimleriyle birlikte yoğun bir musiki eğitimi de almış görünüyor.

Galip Gerede: Evet öyle. İstanbul’da meşhur Hafız Sami Efendinin cenaze merasiminde Kur’an okurken Sultanahmet Camii imamı olan Hafız Saadettin Kaynak’ın dikkatini çeker. Hafız Saadettin Kaynak bu sese hayran olur ve onunla ilgilenmeye başlar. Yavuz Sultan Selim Camii’nin imamı olarak tayin edilir ve Sadettin Kaynak’tan musiki usul ve makam derslerini almaya başlar.

Yine Saadettin Kaynak’ın tavsiyesiyle Devlet Konservatuarı Türk musiki fasıl heyetine iki yıl boyunca devam eder. Ayrıca Neyzen Süleyman Ergüner ve Hafız Ali Rıza Sağman’dan özel dersler almıştır.

Bazen bizim evde bazen Ulvi Ergüner’in evinde, bazen de Saadettin Kaynak ve Zeki Altın’la Özbekler Tekkesi’nde meşk ederlerdi.

Haftanın iki günü Hafız Saadettin Kaynak’ın evinde hafızlar, bestekârlar, müzisyenler toplanır, güfteler bestelenir, yeni veya mevcut besteler icra edilir, kasideler, mevlitler okunurdu.

Siz hiç bulundunuz mu bu toplantılarda, bu meşklere şahit oldunuz mu?
Galip Gerede: Tabiî ki Özbekler Tekkesi fieyhi Necmettin Beyin eşi Kudret Hanım babamı çok sever ve haftanın bir günü bize gelirdi. Biz de her hafta tekkeye giderdik, ayda bir kere de Özbekler Tekkesinde meşk edilirdi. Bu tekkeye dönemin hafızları, bestekârları, saz üstatları katılırdı. Bu toplantılara Dr. Alaaddin Yavaşça, Cüneyt Orhun, Mecit Sesigüzel, Münir Nurettin Selçuk, Sadi Hoşses, Ulvi Ergüner, Niyazi Sayın, Kani Karaca, Zeki Altın, Aziz Bahriyeli, Halil İbrahim Çanakkaleli gibi dönemin ustaları katılırdı, kasideler icra edilirdi.

Hafız Esad Gerede aynı zamanda iyi bir hatip…
Galip Gerede: Elbette, hitabete başlaması 1948 yılında İstanbul Edirne Kapı Mihrimah Sultan Camii’ne İmam Hatip tayin edilmesiyle aynı zamana denk geliyor. O günlerde dostları ve hocaları imamlıkla birlikte hatiplik yapmasını arzu etmişler, o da imtihana girmiş ve kazanmış. Bu vazifesi sırasında verdiği hutbeler, Başkanlık ve cemaat tarafından beğenilmiş ve takdir görmüştür. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin de dikkatini bu dönemde çeker ve onunla tanışır.

O günlerde Diyanet İşleri Başkanı olan merhum Ahmet Hamdi Akseki ile Hafız Esad Gerede’nin sık sık görüştüklerini biliyoruz.

Galip Gerede: Evet, bu görüşmeler rahmetli Akseki’nin babamı Ankara’ya davet etmesiyle gerçekleşiyordu. Tabii bu görüşmelerde dinî konuların, din hizmetlerinin günün icaplarına göre düzenlenmesi üzerinde mütalaada bulunuyorlarmış. Bu görüşmelerde pek çok fikir gelişmiş, din hizmetlerinin daha verimli, daha etkin yürütülmesiyle ilgili planlar yapılmış.

Bir keresinde babam, o günkü adıyla Diyanet Riyasetinin düzenlediği ve Ahmet Hamdi Akseki imzasıyla bir mektup alır. Mektupta, belirtilen günde öğle namazında Süleymaniye Camiinde bulunması, sarık ve cübbesini de yanında getirmesi istenir. Süleymaniye Camiinde Kore şehitlerimiz için düzenlenen bu mevlitte ilk kez İstanbul Radyo spikerleri ve radyo mikrofonu ile tanışır. O gün okunacak mevlidi Başkan, babamın organize etmesini istemiştir. Daha sonra bu program radyoda yayınlanmıştır. Babam, programın kendisinin tanınmasında katkısı olduğunu söylerdi.

Mevlit kandili münasebetiyle Ankara Radyosunda ilk mevlit okunması…
Galip Gerede: O da ilginç bir şekilde olmuş. Yine plan ve çalışmaları önceden yapılmamış, yarım saat içinde yapılan bir hazırlıkla program gerçekleştirilmiş. Rahmetli, radyo yayınının kısa bir süre içinde olması aynı zamanda namaz vakitlerinin sıkışık bir zaman bırakması sebebiyle mevlidin okuyacakları bölümlerinin kaç dakika süreceği konusunda önceden tecrübe etmediği için yaşadığı heyecanı adeta tekrar yaşarak anlatırdı. O program sırasında Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Destanını hemen orada besteleyip okumuş, ‘Güfteler bile aklımda değilken nasıl besteledim, nasıl okudum da güzel oldu, bu kadar beğeni aldı, bunu Allah’ın yardımından başka bir şeyle açıklayamıyorum.’ derdi.

Türkiye radyolarında her Cuma Kur’an-ı Kerim okuma nasıl gelişti?
Galip Gerede: Yapılan bir imtihan sonucu Hafız Hasan Akkuş, Hafız Abdurrahman Gürses ve Hafız Esad Gerede sınavı kazanmış ve Esad Gerede radyoda her Cuma Kur’an-ı Kerim okuması için görevlendirilmiş.

Babasıyla birlikte çeşitli ortamlarda bulunan, gittiği bazı meclislere kendisiyle birlikte giden bir evlat olarak babanızı nasıl hatırlıyorsunuz?

Galip Gerede: Babam ailesini çok severdi, bizlere karşı çok müşfikti ve çevresi tarafından da çok sevilirdi.
Kur’an okuyuşu ve o okumaya eşlik eden karakteri ve ahlakıyla, insanların kalplerindeki Kur’an sevgisini perçinlemişti. Giyimine, kuşamına her zaman özen gösterirdi. Kur’an okuyan, Kur’an’ı temsil etme konumunda olan birinin temiz ve şık giyinmesi gerektiğini söylerdi.

Son günleri nasıldı?
Galip Gerede: 1958 yılının Mayıs ayının son günlerinde müzmin hastalığı onu yatağa düşürüyor ve hastaneye yatırılıyor. O dönemde herkes seferber oluyor. Dr. Alaaddin Yavaşça bizzat ilgileniyor. Maalesef 1 Haziran günü kurtulamayarak hayata veda ediyor. Vefatı Türkiye radyolarından haber olarak veriliyor, ülkede sevenleri tarafından büyük bir üzüntü ile karşılanıyor. Büyük bir kalabalıkla Fatih Camii’nde öğle namazına müteakip cenaze namazı kılınıyor. Naaşı doğduğu yer olan Bolu’nun Gerede ilçesi Ağızörengüney Köyü’nde toprağa verilmek üzere yine büyük bir kalabalıkla yola çıkıyor. Yol boyunca Kocaeli, Düzce, Bolu’da sevenleri tarafından cenaze namazları kılınmış, yine büyük bir kalabalık ve salâvatı şerifelerle ebedi mekânına defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin.