Makale

Aynı rahle-i tedristen geçen iki Kur'an Âşığı Ali Kemal Saran- AIli Şükrü Sula

PORTRE

Aynı rahle-i tedristen geçen iki Kur‘an âşığı
Ali Kemal Saran - Ali Şükrü Sula

Elif Arslan

10 Aralık 2010 Cuma günü basın yayın organlarından elim bir haber duyduk. Haber, Karadeniz’in yetiştirdiği özü sözü bir, inandığı gibi yaşayan âlim bir zat; Ali Kemal Saran Hoca ile ilgiliydi. Ali Kemal Hoca İstanbul’da bir trafik kazasında vefat etmişti. Aynı kuşaktan, kendisiyle aynı rahle-i tedristen geçmiş, merhum Hasan Rahmi Yavuz Hocadan ders almış olan Şükrü Sula Hoca’nın vefat haberini alalı daha kaç gün olmuştu ki… “İnna lillâh ve inna ileyhi raciûn” derken, Ali Kemal Saran Hoca’nın hayatını düşünmeye başladık:

Kendisini din hizmetine adamış, yoğun geçen çalışma hayatının ardından gelen emekliliği daha fazla hizmet etmek için fırsat olarak görmüş bir gönül adamı, hizmet adamı…

Ali Kemal Saran, 8 yaşında bir yandan köyünden ilçe merkezinin üstündeki ilkokula 11 kilometrelik bir yol aşıp giderken bir yandan da Çaykara eski Müftüsü Yusuf Bilgin’den hafızlık dersleri alır. 11 yaşında hafızlığını tamamlar, arkasından ilim tahsiline devam eder.

1957 yılında müftülük imtihanını kazanarak Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde göreve başlar. Çankırı’nın Orta ilçesi, Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesi, Erzurum’un Horasan ilçesi ve Trabzon’un Arsin ilçesinde müftülük yapar. 1982 yılında emekli oluşundan önceki son görev yeri, şimdi il olan Bartın Müftülüğüdür.

Artık torunlarıyla, çocuklarıyla geçireceği rahat ve huzurlu dinlenme günleri değildir elbette niyetindeki ve hayalindeki emeklilik günleri. Çünkü bir din adamı için emekliliğin söz konusu olamayacağı inancındadır ve bu sorumluluk duygusuyla birçok din hizmetine önayak olur. Sosyal içerikli hizmetlerinin yanı sıra birçok gazetede dinî içerikli yazılar yazan Ali Kemal Saran Hoca’nın bir telif, üç tercüme, bir de şiir kitabı vardır. “Omuzumda Hemençe: Cumhuriyet Devrinde Bir Medrese Talebesinin Hatıraları” isimli hatıra kitabı bir otobiyografi olmasının yanı sıra, halk kültürümüz açısından da çok kıymetli bir eserdir. Vefatından önce yazdığı son kitap budur Ali Kemal Saran Hoca’nın. Vefatından önce yazdığı son yazı ise yazımızın ilk satırlarına ve bizdeki hayret duygusuna sebep olan, kadim dostu Şükrü Sula Hoca’nın vefatı üzerine bir gazetedeki köşesinde yayınlanmak üzere yazdığı yazıdır.

O yazısında Şükrü Sula Hoca Efendiyi hem hemşerisi, hem dostu, hem akranı, hem de meslektaşı olarak anlatır.

1933 yılında Çaykara’da doğan Ali Şükrü Sula’nın ilk hocası, babası Cafer Efendi olur. Babasından sonra da Hacı Hasan Rahmi Yavuz’dan dinî ilimleri tahsil eder. İcazetini aldığı 1953’ten sonra Türkiye’nin çeşitli ilçelerinde vaizlik ve müftülük görevlerinde bulunur. Dostu, hemşerisi, ders arkadaşı Ali Kemal Saran Hoca Efendi, onun vefatı üzerine yazdığı yazıda merhumun hizmet aşkına vurgu yapar. Onu tanıdığı kadarıyla ve başka tanıyanların şahitliğine göre hiç boş yere gezmediğini, her zaman Allah’ın rızasını kazandıracak hayırlar peşinde koştuğunu, her zaman kafasında bir hayır düşüncesi olduğunu ifade eder. Şükrü Sula Hoca Efendi de kendisi gibi yıllarca Diyanet camiasında görev yapmış, son görev yeri olan Turgutlu Müftülüğünden emekliye ayrılmıştır. Ancak emeklilik onun için de dinlenme zamanı değil, daha şevkle ve daha çok hizmet etmek için bir fırsattır. Ali Kemal Saran Hoca yazısında onun bu yönüne vurgu yapar ve der ki: “Zeytinburnu, Bakırköy ve çevre ilçelerinde yapılan hiç bir cami, imam hatip lisesi, yurt ve benzeri hayır kurumları yoktur ki, onlara fiili veya manevi katkılarda bulunduğu gibi, yaz tatillerinde memleketimiz olan Çaykara’daki din eğitimi hizmetlerine de yetişirdi… Şükrü Sula Hoca Efendi görünenlerin dışında, sessiz ve derinden hizmet eden bir kişilikti.”

Ali Kemal Saran Hoca, dostu Şükrü Sula Hoca’ya son görevini yaptıktan; cenazesine katıldıktan sonra gazeteye göndermek üzere, “Geçen Çarşamba günü beklenmedik elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan Ali Şükrü Sula, pek az insana nasip olabilecek bir özgeçmişe sahipti. O, ölüm meleği Azrail (a.s.)’in âdeta üstlenemediği bir tecelli ile yürüyerek camiye giderken bir başka zahiri sebeple, bir minibüsün kendisine çarpması sonucu ölüm şerbetini içti.” sözleriyle başlayan yazısını yazar. Ancak bu yazının yayınlandığını görmek kendisine nasip olmayacaktır. Çünkü Trabzon’da başlattığı Sultan Murat Külliyesi inşasıyla ilgili maddi destek bulmak için geldiği İstanbul’da dostunun cenazesine de katıldıktan sonra yine hayır işleri için koştururken bir aracın çarpması sonucu vefat eder. Tarih 10 Aralık 2010’dur. 11 Aralık 2010’da ise artık beka âleminde olan Ali Kemal Saran Hoca’nın gazetedeki köşesinde son yazısı yayımlanır: “Şükrü Sula Hocanın Ardından.” Bu yazıda kendisi, maksadının merhumu abartılı övmek olmadığını, Hz. Peygamberimiz’in, “Ölülerinizi hayırla yâd edin” buyruğuna uymak ve kendisiyle aynı duyguları paylaşanların duygularına tercüman olmak olduğunu belirtir. Biz de aynı duygu ve düşüncelerle hocalarımızı yâd ediyor ve uzun yıllar hizmet verdikleri Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kendilerine olan vefa borcumuzu ifade etmek ve sevgili Peygamberimiz’in tavsiyesini yerine getirmek istedik.

Mevlâ her ikisine de rahmet eylesin ve onlar gibi gönül adamlarını, hizmet adamlarını eksik etmesin aramızdan…