Makale

MEDENİYET İNŞA EDEN KADINLAR: BACIYÂN-I RÛM

MEDENİYET İNŞA EDEN KADINLAR: BACIYÂN-I RÛM

Umut GÜNER

Türk ve İslam tarihi içerisinde meydana gelen siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin hemen hemen her safhasında kadınlarımızın büyük bir katkısı olduğu aşikârdır. Türk tarihinde, var olduğu konum itibarıyla kadınlarımıza her zaman büyük sorumluluklar ve görevler yüklenmiştir. Binlerce yıllık tarihî geleneğimiz ve tecrübemiz göz önünde bulundurulduğunda ise kadınlarımızın ortaya koyduğu değerler, medeniyetimizi inşa eden unsurların başında gelmektedir.

İslamiyet öncesi Türk tarihinde kadınlarımızın ürettiği değerler, İslami dönem ile birlikte daha da gelişerek ve ulvileşerek devam etmiştir. Bilhassa Kur’an-ı Kerim’in kadınlara verdiği değer ile birlikte Hz. Peygamber’in (s.a.s.) söz ve eylemlerinde kadınlar önemli bir yere sahip olmuştur. İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren kadınlar, hem siyasi hem sosyal hem de ekonomik alanlarda söz sahibi olarak ön plana çıkmışlardır. Müslüman kadınların Kur’an ve Hz. Peygamber’in uygulaması ile birlikte geliştirdikleri sosyal etkinlik, zamanla daha da ilerleme kaydetmiştir. Özellikle de tarihimizin Anadolu safhasında bu toprakları bize yurt kılan gelişmeler içerisinde en önemli katkı, kadınlarımız ve onların ürettikleri medeniyet inşa eden değerleri ile olmuştur. Bu hususta Selçuklular Dönemi’nde temeli atılan ve Osmanlı Dönemi’nde de varlığını muhtelif alanlarda sürdüren Bacıyân-ı Rûm teşkilatı, insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir destansı hikâye olmuştur. Kadın kardeş anlamına gelen “bacı” kelimesi ile Anadolu anlamına gelen “Rum” sözcüğünden müteşekkil olan Bacıyân-ı Rûm Türk ve İslam tarihinin medeniyet inşa eden en önemli dinamiklerinden biridir.

Bacıyân-ı Rûm, Türk ahiliği ve İslam fütüvvet geleneğinin bir uzantısı olarak Anadolu topraklarında kadınların eliyle kurulmuş ve yönetilmiş bir teşkilat olarak varlığını sürdürmüştür. Bacılar Teşkilatı, esas itibarıyla Ahi teşkilatının kadınlar veya genç kızlar kolu olarak kabul edilebilir. Ahilik teşkilatının önderi ve kurucusu Ahi Evren, Kayseri’de 32 çeşit esnafın içerisinde bulunduğu tarihin en eski ve en önemli çarşılarından birini kurmuştur. Aynı zamanda kadınlar için de Kayseri’de Debbağlar Mahallesi yanında Külahduzar Mahallesi (Örgücüler Mahallesi) kurulduğu, Türkmen kadınlarının bu çarşıda organize edilerek örgücülüğe, dokumacılığa yönlendirildiği bilinmektedir. Böylelikle Anadolu’da ilk defa Kayseri’de başlayarak daha sonraki süreçte diğer il ve ilçelere yayılarak kadınların çalışacağı ve üretim yapabileceği alanlar tesis edilmeye başlanmıştır. Özellikle Ahiler, erkeklerin yapacağı işler yanında kadınların da yapacağı işler ve sanatlar olduğu düşüncesi ile kadınları organize ederek bu teşkilatı oluşturmuşlardır.

Bacıyân-ı Rûm teşkilatının diğer bir önemli özelliği de Anadolu topraklarında yetim veya dul durumda olan kadınları himaye etmek olmuştur. Teşkilat mensupları, yetim ve dul kadınları da himaye etmiş, onları iş, aş, ev-bark sahibi yapmış, aynı zamanda evlenmelerini de sağlamışlardır.

Bu teşkilatların Kayseri’de kurulmasının siyasi, ekonomik ve sosyal birçok nedeni bulunmaktaydı. Bir dönem Türkiye Selçuklu Devleti’ne başkentlik de yapmış olan Kayseri, o dönem Anadolu’nun ilim, sanat ve ticaret merkezi durumundaydı. Anadolu için erken sayılabilecek bir dönemde Kayseri’de cami ve medreseler inşa edilmiş, ilmî müesseseler kurulmuştu. Ayrıca o dönemde sadece Anadolu’da değil dünyada da büyük bir üne sahip olan "Yabanlu Pazar" denilen pazar yeri de Kayseri’de bulunmaktaydı.

Ahi teşkilatına mensup esnaftan kimseler, sefer zamanı ordunun ihtiyacını karşılamak için sefere çağrılırdı. Şehit, gazi ve sefere katılan kimselerin kadınları, uzun süre yalnız kalırlar ve geçimlerini kendileri sağlamak zorunda olurlardı. Bu vesile ile beldelere “kadınlar pazarı” denilen yerler kurulmuştu. Alıcı ile satıcıların tamamı kadınlardan oluşan bu çarşıya kadınlar, kendi bahçelerinde yetiştirdikleri sebzeleri, süt, yoğurt ve yumurta gibi ürünler başta olmak üzere evlerinde el emeği ve göz nuru olarak yaptıkları eşyaları da getirip satarlardı. Böylelikle kadınların hiçbir zarara uğramadan, rahat ve tehlikesiz bir şekilde alışveriş yapmaları ve ürünlerini satmaları sağlanırdı. Buralara asla erkek satıcı ve alıcılar giremezdi. Bu pazarların önemli olan hususlarından biri ise buralara asla tüccar malı sokulmaması idi. Böylece yerli malların alınıp satılması teşvik edilmiş olunurdu.

Bacıyân-ı Rûma mensup olan kadınlar sadece örgücülük ve dokumacılık yapmaz muhtelif sanat kollarında da faaliyet yürütürlerdi. Bunun dışında teşkilat mensubu olan kadınların askerî ve dinî eğitim aldıkları da bilinmektedir. Bu teşkilatın eğitim ve öğretim hususunda da aktif rolü bulunuyordu. Askerî eğitimi sadece erkekler yapmaz, bu teşkilata mensup olan kadınlar da binicilik, atçılık, ok ve kılıç kullanma gibi eğitimler görürlerdi. Nitekim 1243 yılında Moğolların Kayseri’yi muhasarası sırasında Ahi mensupları ile birlikte Bacı teşkilatı mensuplarının da mücadele edip savaştıkları, dönemin tarihî kaynaklarında ifade edilmektedir. Özellikle de Dulkadiroğulları Beyliği’nin kadınlardan oluşan bir Türkmen askerî gücüne sahip olduğu yabancı kaynaklarda dahi ifade edilmiştir.

Bacıların bilinen diğer faaliyetleri ise Ahi tekke ve zaviyelerinde misafir edilenlerin barındırılması ve ağırlanması ile ilgili hizmetleridir. Bu dönemde Ön ve Orta Asya’dan kitleler hâlinde Anadolu’ya gelen Türkmen zümrelerini ağırlamak, onlarla ilgilenmek ve onlara yardımcı olmak büyük bir sorun teşkil etmişti. Bu sebeple bu Türkmen zümrelerin kısa süre de olsa barındırılmaları ve yeni ortama uyum sağlamaları amacı ile Ahi tekke ve zaviyeleri böyle bir hizmet görmekteydi. Özellikle bu dönemde Anadolu’ya gelen seyyah İbn Battuta da Anadolu’nun birçok yöresinde Ahilerin misafirperverliğine şahit olduğunu ifade etmektedir. İbn Battuta’nın bahsettiği bu misafirhanelerde ağırlama ve konaklama işleri Ahiler ile birlikte Bacı teşkilatı mensupları tarafından yapılıyordu.

Tüm bunların haricinde Bacı Teşkilatının dinî ve tasavvufi bir niteliği de bulunmaktaydı. Bacılar dinî ve kültürel faaliyetlerini bir tarikat disiplini ve metodu içerisinde sürdürmekteydiler. Bu teşkilatın kadın manevi önderleri bulunmaktaydı. Teşkilat mensubu kadınlar, kendilerine ait tekke ve zaviyelerde manevi eğitimler alırlar ve İslami ilimler alanında da kendilerini geliştirirlerdi. Bu mekânlarda başta Kur’an olmak üzere İslami ilimler alanına ait dönemin önemli hadis, fıkıh, kelam ve siyer kitapları okunurdu.

Anadolu Bacıları teşkilatının Ahiliğin bir kolu olarak başlattıkları girişimin tohumları büyüyerek ve gelişerek uzun yıllar faaliyet göstermeye devam etti. Sadece Anadolu topraklarında değil, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’dan Avrupa’ya doğru başlattıkları kutlu yürüyüşlerinin bir parçası olarak da kadınlar her zaman ön planda olmuşlardır. Balkan topraklarının da Türk ve Müslüman beldesi olarak inşa ve ihya sürecinde kadınlar aktif olarak rol almışlardır.

Nitekim Bacıyân-ı Rûm ruhuna ve felsefesine sahip olan kadınlar, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında vermiş olduğu büyük muharebelerde de cephede ve cephe gerisinde faaliyetlerde bulunarak yer almışlardır. Bilhassa Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdikleri büyük fedakârlıklarla da kazanılan büyük zaferlerde en önemli pay sahiplerinden olmuşlardır.