Makale

UTANMIYORSAN DİLEDİĞİNİ YAP!

UTANMIYORSAN
DİLEDİĞİNİ YAP!

Dr. Öğretim Üyesi Sema ÇELEM

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

“Ey iman edenler! Size izin verilmedikçe Peygamberin evlerine girip de yemeğin hazırlanmasını beklemeyin; fakat yemeğe çağrıldığınızda girin; yemeğinizi yiyince de hemen dağılın, söze dalıp oturmayın. Bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez.”

(Ahzâb, 33/53)

Türkçede utanma duygusunun, edep ve ar kelimelerinin karşılığı olarak kullanılan hayâ, dinî bir kavram olarak insanın kötülüklerden sakınması ve onları terk etmesidir (Rağıb el-İsfehânî, Müfredat, 323). Kur’an-ı Kerim’de hayâ kelimesi geçmez. Bu kökten türeyen istihyâ kelimesi çekinme anlamında üç ayette yer alır. Bunlardan Mushaf sırasına göre ilki Bakara suresinde Allah için kullanılmış ve Allah’ın kitabında örnek verdiği şeylerden çekinmesinin mümkün olmadığı dile getirilmiştir (Bakara, 2/26). İkincisi Kasas suresinde, Hz. Şuayb’in kızlarından birinin Hz. Musa ile konuşmaya giderken ki tavrının utangaç olduğunu dile getirmektedir. Yukarıda metnine ve mealine yer verdiğimiz Ahzâb suresi 53. ayette istihyâ kelimesi hem Yüce Allah’ın hem de Hz. Peygamber’in aynı olaydaki tutumunu ifade etmektedir. Ayetin iniş sebebi olarak İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre ashaptan bir kısmı Hz. Peygamber’in evine yemeğe davet edildiklerinde ya erken gelerek yemek pişene kadar ya da yemekten sonra hemen kalkmayıp sohbete dalarak uzun süre oturuyorlardı. Sevgili Peygamberimiz bu durumdan rahatsız oluyor ancak utandığı için misafirlerini uyaramıyordu. Oysa eve izinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranların çıkarılması haktır (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 332). Allah inananları Hz. Peygamber’in şahsında uyararak ev sahibini zora sokacak davranışlardan uzak durmalarını emretmektedir. Ayet Hz. Peygamber’in insanları incitmekten geri durduğuna değinerek güzel ahlakına, utanıp çekinen kişiliğine, nezaket ve zarafetine dikkat çekmektedir (Kur’an Yolu Tefsiri, DİB).

Yüce Allah hakkı söylemekten, onu açıklamak ya da ortaya çıkarmaktan çekinmez. İstihyâ kelimesi Allah için kullanıldığında “utanma, sıkılma” gibi insanlara mahsus bu duyguyu Allah’tan uzaklaştırır, daima iyi olanı yapma anlamına gelir. Ashabın hanımları Hz. Peygamber’e soru sorarken Allah’ın bu özelliğine işarette bulunur, kendi özel hâllerine dair konuları çekinmeden sorarlardı (Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, XVII, 207). Hz. Âişe de onların bu yönünü överek “Ensâr hanımları ne iyi kadınlardır. Hayâları, onları dinî meseleleri derinlemesine öğrenmekten alıkoymamıştır.” (Müslim, Hayız, 61) der.

Kendisinden utanılmaya en layık olan Allah’tır. Kimsenin görmediği yerde kulunu gören, içinden geçirdiklerini dahi bilen Allah’tan hayâ göstermek insana değer katar. Hz. Peygamber “Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz” (Müsned, I, 387) buyurarak açıkta ve gizlide edep üzere bulunmayı, Allah’tan hayâ ederek duyu organları, akıl ve bedeni günahlardan korumayı tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber yaratıcısına saygı gösterme konusunda da ümmetin örneğidir. Hoşlanmadığı bir şey yüzünden anlaşılacak kadar utanma duygusuna sahip olan Sevgili Peygamberimiz “Arsızlık nerede ve kimde olursa olsun çirkinleştirir; hayâ ise nerede ve kimde olursa olsun zarifleştirir.” buyurmuştur (Tirmizî, Birr, 47).

Hayâ kaybolduğu zaman insanı en çok zarara uğratacak ahlaki özelliklerden biridir. Yaratılıştan kaynaklanmakla birlikte kişinin içinde yaşadığı toplumun dinine, örf ve âdetlerine, yaşam tarzına göre şekillenir. Bu nedenle toplumdan topluma değişiklik gösterebilir. Değerlerin önemsenmediği bir ortamda tamamen yok olması da mümkündür (Hadislerle İslâm, III, 219).

Hayâ insanlık tarihi boyunca değer gören bir üstünlük olmuş, “Eğer utanmıyorsan istediğini yapabilirsin!” (Buhârî, Edeb, 78) hadisi peygamberlerin ortak söylemleri olarak insanlığa yol göstermiştir. Bu söz kötülüğü yapmaya teşvik anlamı taşımaz, tam tersine hayânın kötülüğü engelleyen bir yeti olduğunu işaret eder. Özgürlük adı altında insanın arzu ettiği her şeyi yapabileceği düşüncesi ile oluşan zihin yapısı hayâ duygusunu reddeder. Bu duygunun insanı kısıtladığını düşünür. Hz. Peygamber’in hadislerinde imanla birlikte anılan utanma duygusu imanın varlığına işaret eden bir göstergedir. İman Allah’ın yasaklarından sakınmayı icap ettirirken kullara karşı sorumlulukları da benimsetir. Hz. Ali’ye atfedilen “Allah’tan korkmayanın kuldan utanmayacağı”na dair sözü de bu anlamdadır. Benzer bir ifade ile “Hayâdan mahrum olmuş insanı artık kötülükten alıkoyacak, haramdan uzaklaştıracak bir engel kalmaz; bu kişi dilediğini yapar, istediği gibi yaşar.” denmiştir (Mustafa Çağrıcı, “Hayâ” DİA).

Hayâ insanın hakkını aramasına, ihtiyaç ve isteklerini dile getirmesine engel olmamalı, öz güven, medeni cesaret gibi olumlu özelliklerle birlikte her yaşta teşvik edilmelidir. Bu yaklaşım ebeveynde cinsiyeti kız ya da erkek olsun bebeklikten itibaren çocuğunun mahrem yerlerini gizlemekle başlayıp, dili, gözü, kulağı başta olmak üzere bütün bedeni korumaya yönelik davranışlarla devam etmelidir.