Makale

RADİKALİZM

RADİKALİZM

Prof. Dr. Ali ERBAŞ
Diyanet İşleri Başkanı

Tarih boyunca büyük savrulmalara ve sosyal sorunlara neden olan radikalizm zihinsel olarak ötekileştirmeyi, eylem olarak ise kendinden olmayana karşı tahammülsüzlüğü ve şiddete başvurmayı ifade eden bir kavramdır. Gerekçeleri farklılık gösterse de fikirde benmerkezcilik, duyguda fanatizm, davranışta ise şiddet, radikalizmin en dikkat çekici özellikleridir. Siyasi, iktisadi, dini ve bireysel birçok alanda haklarının ihlal edildiğine, ayrımcılığa maruz kaldığına, kendisini ifade edemediğine ve kendisinin temsil edilmediğine inanan toplulukların radikalizme yönelmesi insanlığın genel bir sorunu olarak hep var olagelmiştir. Ayrıca küresel emperyalist politikaların, toplumları ve devletleri dizayn etmek için radikalizmi araç haline getirmeleri de onu güçlendiren ve perçinleyen bir etken olmuştur.

Geçmişten günümüze kendini merkeze koyan, kendinden olmayanı dışlayan, geçmişe özlem duyarak ve geleceğe dair devrimci bir idealizmi benimseyerek, bu uğurda ötekinin can, mal, din, dil ve düşünce gibi evrensel haklarını ihlal ve istismar eden radikal kişi ve gurupların var olduğu bir gerçektir. Örneğin İslam coğrafyasında, geçmişte metinci ve tekfirci anlayışın savunucusu Hariciler ve ezoterik anlayışın temsilcisi Batiniler bu durumun tipik örneklerindendir. Günümüzde ise batıni düşüncenin ve takiyyeci zihniyetin takipçisi FETÖ ve dışlayıcı, tekfirci yaklaşımın savunucusu DEAŞ gibi yapıların varlığı ortadadır. Birçok sebebin bileşeni olarak zuhur eden söz konusu yapıların Yüce dinimiz İslam’dan meşruiyet bulması mümkün değildir. İslam’ın en temel kavramlarını bile batıl amaçları için kullanmaktan çekinmeyen bu örgütler, radikalizme varan düşünce ve eylemlerini de hep masum Müslüman coğrafyada sergilemişlerdir. Maalesef zaman zaman, cehaletten kaynaklı veya bilinçli algı operasyonları ile radikal, marjinal düşünce ve davranışlar İslam ile ilişkilendirilmekte ve böylece bir din, coğrafya ve medeniyet tümden hedef gösterilmektedir. Aynı zamanda planlı ve maksatlı bir şekilde radikalizmin küresel odakları perdelenmektedir. Örneğin insanlığı felakete sürükleyen evanjelizm, siyonizm gibi sapkın inançların peşinden gidenler radikalizmin en marjinal örnekleri olarak ortadadır. Bir İslam düşmanlığı olarak sürekli islamofobiyi gündeme getirenler, mensuplarının terör ve anarşi faaliyetlerinden dolayı Judaizmofobi, Hristiyanizmofobi, budizmofobi gibi kavramsallaştırmara gitmemektedir.

Diğer yandan İslam’ın ana kaynakları ve temel referansları dururken birtakım örgütler üzerinden bir İslam imajı oluşturulmaya çalışılması da kasıtlı bir İslam düşmanlığının somut göstergesidir. Esasen İslam coğrafyasında şiddet ve terör uygulayan FETÖ, DEAŞ gibi maskeli ve radikal örgüt mensuplarının küresel merkezlerle ve kirli çıkar odaklarıyla ilişkisi ,radikalizm kavramının ifade ettiği anlamı da aşan bir amaca sahip olduğunu göstermektedir.

Bugün Avrupa’da ve dünyanın değişik bölgelerinde Müslümanları dışlayan, onlara şiddet uygulayan ırkçı ve dini görünümlü birçok fanatik örgüt bulunmakta ancak bunlar radikal örgüt olarak görülmemektedir. Emperyalistlerin amaçlarına ulaşmak için Orta Asya, Balkanlar, Ortadoğu, Asya, Afrika gibi bölgelerde hakları kısıtlanan Müslümanları tahrik eden ve terörize etmeye çalışan söylem ve hareketlerinin varlığı da herkesin malumudur.

İçinde bulunduğumuz çağda radikalizm, yerellik ve bölgesellikten çıkmış küresel bir boyut kazanmıştır. Bugün radikalizm karşısında yapılacak en doğru ve rasyonel davranış, insanlığı İslam’ın evrensel değerleriyle buluşturmaktan geçmektedir. Zira yüce dinimiz İslam’ın temel kaynakları Kuran ve sünnet; hürriyet, barış, adalet, merhamet, paylaşma ve güzel ahlak gibi evrensel ilkelere sürekli dikkat çekerek insanları ötekileştiren her türlü radikal anlayışa karşın ideal bir Müslüman bilinci inşa etmeyi hedeflemektedir. Nitekim Rabbimiz Kuran’ı Kerimde “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara, 2/256.), “Dileyen inansın dileyen ise inkâr etsin.” (Kehf, 18/29.), “Sizin dininiz size benim dinim banadır.” (Kafirun, 109/6.) ayetleri ile inanç ve düşünce hürriyeti hususunda müminlerin nasıl bir anlayışa ve bakış açısına sahip olmaları gerektiğini bildirmektedir. Ayrıca Yüce Allah “Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide, 5/32.) buyurarak yaşam hakkının kutsallığını ve dokunulmazlığını dikkatlerimize sunar. Kur’an’ı Kerim’de Yüce Allah “Kendiniz, anne babanız ve akrabalarınız aleyhine de olsa adaleti ayakta tutun.”(Nisa, 4/135.) “…Hep birden barışa girin.”(Bakara, 2/208.), “…İyilik ve takva hususunda yardımlaşın. Günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın.”(Maide, 5/2.) hatırlatmaları ile her türlü fanatizme ve radikalizme karşı Müslümanın uyanık olmasını ister. Allah Resulü’nün “Mümin, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Tirmizi, İman, 12.) “Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Davud, Edep, 58.) tavsiyeleri de Müslümanca bir hayatın hangi bilinçle yaşanması gerektiğini ortaya koyar.

Geçmişten günümüze kişilerin ve gurupların radikalleşmesine ve şiddete başvurmasına sebep olan birçok etken olmuştur. Ancak yüzyılın son çeyreğinde radikalleşmeyi küreselleştiren yeni bir olgu ile karşı karşıyayız. Birey ve toplumların kimlik ve kişilik inşasında her geçen gün etkinleşen bu olgu dijitalleşen dünya ve sosyal medya olgusudur. Fiziksel sınırları ortadan kaldıran bu baş döndürücü alan, geçmişte pasif bir dinleyici ve izleyici olan insanı bugün aktif ve katkıda bulunan bir duruma getirmiştir. Dijital dünya ve sosyal medya olumlu yönleri bir tarafa aynı zamanda fanatik ve radikal kişilerin kimliklerini gizleyerek kitleleri yönlendirmek ve şiddete sevk etmek için sürekli aktif olduğu ve propaganda yaptığı bir zemindir. Dolayısıyla Müslümanlar olarak sosyal medya ve dijital dünyanın birey ve toplumların zihinlerini iğdiş eden gücünü ve etkisini göz önünde bulundurmak zorundayız. Yazdığımız bir düşünceden beğendiğimiz ve paylaştığımız bir görsele kadar her şey Müslüman kimliğimize ve ahlak anlayışımıza uygun olmalıdır. Bütün bunlarla beraber bilinçli ve kontrollü bir kullanıcı olmak dijital dünyanın radikal üyesi olmaktan bizi koruyacağı gibi Müslüman kimliğimizi de muhafazada bizi güçlü kılacaktır.