Makale

MİLLÎ MÜCADELE’NİN ÖN SAFLARINDA BİR MÜFTÜ AHMET HULUSİ EFENDİ

MİLLÎ MÜCADELE’NİN
ÖN SAFLARINDA BİR MÜFTÜ
AHMET HULUSİ EFENDİ
Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL

Hayatını ilme ve Millî Mücadele’nin başarısına adamış öncü bir âlim. “Düşmana karşı koymak farz-ı ayndır yani dinimizin emrettiği ve kadın erkek demeden her bir mükellefin yerine getirmesi gereken bir vazifedir.” fetvasını veren bir müftü, Ahmet Hulusi Efendi.

Anadolumuzun bağrında yetişmiş âlim ve ariflerimiz, her ne zaman ülkemiz işgal girişimiyle karşı karşıya kalmış ise işte o zaman cephenin en ön safında yer almışlardır. Bu âlimlerimizden birisi de Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’dir. Ahmet Hulusi Efendi, 1861 yılında Denizli’de dünyaya gelir. Babası bölgenin sayılı âlim ve müderrislerinden Denizli Müftüsü Osman Nuri Efendi’dir. Ahmet Hulusi Efendi ilköğrenimini Denizli’de Tekelizade Bekir Efendi’de tamamlamıştır. Daha sonra babasının müderrisliğini yaptığı medresede babasından arapça ve fıkıh, abisi Mehmet Tahir Efendi’den mantık, edebiyat ve fen bilgisi, Abdullah Efendi’den ise hadis dersleri almıştır. Ahmet Hulusi Efendi, medreseden icazet aldıktan sonra 1885 yılında fahri olarak müftü müsevvitliği yani müftü yardımcılığı göreviyle memuriyet hayatına başlar. 1910 yılına gelindiğinde ise aynı kadroya asaleten atanır. Bu arada mezun olduğu medresede müderrislik vazifesini icra eder. Ayrıca Aydın Vilayeti İl İdare Meclis Üyeliği görevini ve Mekke-i Mükerreme’ye akan ve Ayn-ı Zebin olarak bilinen suyolunun tamiri için kurulan komisyonun da başkanlığını yürütür.

1918 yılında Ahmet Hulusi Efendi, abisi Mehmet Tahir Efendi’nin vefatı üzerine Denizli müftülüğüne seçilir. O günlerde Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşında yenilgiye uğramış, Osmanlı coğrafyası üzerinde İtilaf Devletleri hesap yapmaya ve vatanımızı kendi aralarında parça parça bölüştürmenin uğraşı içine girmişlerdir. Nihayetinde 15 Mayıs 1919 günü Yunanistan İzmir’i işgal eder. Bu acı haber Denizli’ye ulaşır. Artık Ahmet Hulusi Efendi için yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem Anadolu’nun ruhunu da ifade eden Millî Mücadele’dir.

Âlimlerimiz, Millî Mücadele’nin başında gelen kahramanlardır. Nitekim İzmir’in işgal edildiği günlerde İzmir Valisi İzzet Bey’in işgal girişimine karşı çıkılmaması emri üzerine İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, milletimizin her bir ferdinin gönlünde var olan hissiyatı şöyle haykırmıştır: “Vali Bey! Bu sakalım kanımla kızarabilir ama bu alına Yunan alçağını sükûnetle selamlamış olmanın karasını sürmem ve ben bu günahla huzur-u ilahiye asla çıkmak istemem.” Ahmet Hulusi Efendi de Rahmetullah Efendi gibi düşünmektedir. Zaman, korku ve endişe vakti değildir; toparlanma ve harekâta geçme zamanıdır. Ahmet Hulusi Efendi hemen işe koyulur. Denizli’de belediye binasının bulunduğu Bayramyeri’nde bir miting düzenleme kararı alınır. Miting günü gelince Ahmet Hulusi Efendi, yanında din görevlileri, eşraf, öğretmenler ve subaylar olan grupla müftülük binasının önüne gider. Müftülüğün yakınında bulunan Ulu Cami’deki Sancak-ı Şerif’i asılı olduğu yerden tekbirler ve salavat-ı şerifeler eşliğinde indirir. Grubun önüne geçer. Hep birlikte miting alanına doğru ilerlerler. Ahmet Hulusi Efendi miting alanına gelindiğinde kürsüye çıkar ve gür sesiyle halka şöyle hitap eder: “Muhterem Denizlililer! Bugün sabahın erken saatlerinde İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak din ve devlete ihanettir. Vatana karşı işlenecek cürümlerin affı Allah ve tarih önünde imkânsız büyük bir günahtır. Cihad, tam manasıyla teşekkül etmiş dinî bir farz olarak karşımızdadır. Fetva veriyorum! Silah ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman mücadeleye mani teşkil etmez. Elimizde hiçbir silahımız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiilî mukabelede bulununuz. İstiklal aşkı, vatan sevgisi, haysiyet şuurumuz ile kalbimizdeki imanla mücadelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazidir. Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. Korkmayınız! Üzüntüye kapılmayınız! Sancağımızın altında toplanınız ve mücadeleye hazırlanınız. Müftünüz olarak cihad-ı mukaddes fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum.”

29 Mayıs 1919’a gelindiğinde Denizli’de varlığını sürdüren Millî Mücadele ruhu artık kurumsal bir yapıya dönüşür. Siyasi ve askerî örgütlenmenin temelini atacak bir teşkilat kurulur. Bu teşkilatın adı Denizli Müdafaa-i Hukuk Redd-i İlhak Cemiyeti, başkanı ise Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’dir. Ahmet Hulusi Efendi’nin Denizli’den başlayarak Anadolu’ya yayılan bu gayretinin son bulması için İngilizler Denizli’ye bir heyet gönderir. Heyet başkanı olan şahıs Ahmet Hulusi Efendi’ye, “Yunanlılar, İzmir’e İtilaf Devletlerinin emriyle çıkmıştır. Sizin yaptığınız bu harekât sadece Yunanlılara karşı değil tüm devletlere yapılmış demektir. Dolayısıyla bundan vazgeçiniz. Yoksa sizin için iyi olmaz.” der. Bunun üzerine Ahmet Hulusi Efendi, “Bizim dinimiz ‘Cihad ediniz!’ diye emir buyurur. Biz cihada mecburuz. Bu cihad kime karşı ve nerede olursa olsun mutlaktır. Biz esir olmayız. Düşmanla çarpışacağız.” diye karşılık verir. Bunun üzerine heyet başkanı biraz şaşırarak biraz da şımarıkça bir edayla “Bizimle de mi?” der. Bunun üzerine Ahmet Hulusi Efendi şu sözleriyle şanlı milletimizin tercümanı olur: “Bizim için hiçbir devletin farkı yoktur. Hangi devlet olursa olsun! Miralay cenapları hatırlar ki tarih bizim küçük bir aşiretten büyük imparatorluklar kurduğumuzu yazar. Biz harplerle azalsak da o harika günleri yeniden yaşayacağız.”

Yunanistan’ın işgalinden sonra birçok il ve ilçeden Denizli’ye göçler başlar. Şehir nüfusu her geçen gün artmaktadır. Ahmet Hulusi Efendi, Denizli’ye gelen misafirlerin iskân ve iaşe edilmesi noktasında komisyon üyelerine gönderdiği bir talimatla arkadaşlarının bu hususa ehemmiyet göstermelerini şöyle istemiştir: “Efendiler! Din ve ırkımızın yegâne düşmanı olan Yunanlıların zulüm ve taarruzlarında hayat ve namuslarını kurtarmak için her türlü sefalet ve mahrumiyetlere katlanarak terk-i diyar eden muhacir kardeşlerimizin hâlleri cidden merhamete muhtaçtır. Bu kardeşlerimizin hayatlarını kurtarmak, elemlerini azaltmak ve ihtiyaçlarıyla alakadar olmak biz Denizli ahalisinin üzerinde dinî bir vecibedir.” Ahmet Hulusi Efendi, Millî Mücadele günleri başladığında 57 yaşında idi. 70 yaşında Hakk’a yürüyene kadar hep bu mücadelenin öncüsü oldu. Afyonkarahisar’da 23. Fırka Kumandanı Albay Ömer Lütfi Bey’in ifade ettiği üzere, “Başında sarık, kafasında vatan muhabbeti ve istiklal haysiyeti, ileri yaşı ve mesleğine rağmen, cümlemize numune olan bu mübarek din adamını minnet ve hürmetle teşyi ettim.”

Soyadı kanunu ile Müftüler soyadını alan Ahmet Hulusi Efendi, 22 Kasım 1931 tarihinde ahirete irtihal eyledi. Kılınan cenaze namazının ardından İlbadı kabristanlığına defnedildi. Bu vesileyle başta Ahmet Hulusi Efendi olmak üzere Millî Mücadele’ye katılmış tüm öncü âlimlerimize, bu yolda canla başla gayret eden isimsiz kahramanlarımız; müezzin kayyım, imam hatip, vaiz ve müftülerimize, i’layı kelimetullah uğrunda canından geçen aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize Cenab-ı Hak rahmet eylesin.