Makale

HELAL VE TEMİZ GIDA

HELAL VE TEMİZ GIDA
Dr. Abdülkadir ERKUT
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
یَـٰۤأَیُّهَا ٱلنَّاسُ كُلُوا۟ مِمَّا فِی ٱلۡأَرۡضِ حَلَـٰلا طَیِّبا وَلَا تَتَّبِعُوا۟ خُطُوَ ٰتِ ٱلشَّیۡطَـٰنِۚ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّ مُّبِینٌ
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.
(Bakara, 2/168.)

Yüce Allah gökleri ve yeri, geceyi ve gündüzü, karayı ve denizi, bulutları, rüzgârları, ölmüş toprağa can veren yağmurları, bir bütün olarak varlık âlemini yaratarak insanın hizmetine sunmuştur. İnsanoğlu bu oldukça hassas nizam dâhilinde kendisine ihsan edilen nimetlerle hayatını sürdürebilmektedir. Cenab-ı Hak bu nimetlerden istifade imkânını sadece inananlara değil yeryüzündeki ayetleri görmezden gelen, başka varlıkları kendisiyle bir tutan inkârcılara da vermektedir. (Bakara, 2/164-167.) Bu nimetleri var ederek insanlara kendini tanıtmak isteyen Yaratıcı, onlardan istifade etmek için koyduğu kurallarla da kendisine itaat edilmesini istemektedir. İnsanların beslenme ihtiyaçlarını temin ettikleri gıdalarla ilgili temel kurallar ayet-i kerimede şöyle ifade edilmektedir: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/168.) Allah’ın insanlara ihsan ettiği nimetlerden istifade etmenin temel kuralı, helal yiyeceklerle beslenmektir. Zira yeryüzündeki gıdalardan bir kısmı haram kılınmıştır. Domuz eti gibi bazı yiyecekler bizzat haram iken bazı gıdalar da kendileri helal olsa da hırsızlık gibi haram bir yoldan elde edildiklerinden dolayı haram kılınmışlardır. Allah’ın helal kıldığı gıdalar ise bu her iki olumsuz özellikten uzaktır. Nimetlerden istifade etmenin ikinci kuralı da onların temiz (tayyib) olmalarıdır. Ayette geçen “tayyib” kelimesinin manasına dair iki görüş vardır. Birinci görüşe göre tayyib kelimesi helal kelimesini tekit için gelmiştir. Bu kelime “helal” kelimesinin sıfatı olarak onunla aynı anlama gelmektedir. Helal olan bir şey tayyib olarak nitelenir. İkinci görüşe göre tayyib kelimesi helal kelimesini tahsis etmiştir. Bu durumda tayyib kelimesi helal kelimesinden farklı bir anlama gelmektedir. Çünkü bu kelime helale hamledilirse tekrar olmuş olur. Buna göre tayyib kelimesi fıtraten lezzetli bulunan, temiz, her türlü şüpheden uzak yiyecekler için kullanılır. O yiyeceklerin, yiyen kişinin ne akıl ve ruh ne de beden sağlığına bir zararı vardır. Bu yüzden Allah helal olan yiyecekleri yemeyi emrettiği gibi helal olanlardan da gücü yettiği oranda tayyib olanlarını yemeyi emretmektedir. Çünkü yiyecek, temiz, lezzetli ve hoş olduğu oranda kıymeti ve değeri artar. Böylece kul o nimetleri ikram edene şükretmeyi ve O’na tazimde bulunmayı ister. Bazı âlimler helal ile tayyib kelimelerinin farklılığını; “Helal müftünün cevaz verdiği, tayyib ise kalbin helalliğine şahit olduğu şeydir.” diye ifade etmişlerdir. (Ebu Hayyan, el-Bahru’Muhit, II, 100.)

Nimetlerden istifade konusunda dikkat edilecek diğer bir husus da beslenme konusunda aşırılıklara düşmekten sakınmaktır. Buna göre Allah’ın yasaklamadığı yiyecekleri yasaklayarak haramlar icat etmek doğru değildir. İslam’dan önce bazı kabileler hayvanları putlara adar, onların etlerini yemeyi kendilerine haram sayarlardı. (Maide, 5/103; Enam, 6/138-139.) Ayetin hükmü Allah’ın haram kılmadığı şeyi kendisine haram kılan herkesi içermektedir. İnsanların haramlar uydurarak kendilerini meşakkate sokmaları, güzel nimetleri kendilerine haram kılmaları akılsızlıktan başka bir şey değildir. Beslenme konusunda diğer bir aşırılık da yeme içmeyi terk etmektir. Zira “yiyin!” emri, meşru yiyeceklerden yemenin mübah kılındığını ifade etmektedir. Bu yüzden bünyeyi ayakta tutacak kadar yemek vacip olarak değerlendirilmektedir. Rivayetlerde iyi yiyecekler yemeyi kendilerine haram kılıp nahoş yiyecekler yiyen, eski püskü elbiseler giyen bir topluluktan söz edilmektedir. Cenab-ı Hak bu tür bir aşırılıktan da insanları sakındırmaktadır. (Maturidi, Tevilatü Ehli’s-Sünne, I, 617.)

Ayetin, bütün insanlara yönelik genel bir hitap cümlesi ile başlaması dikkat çekicidir. Zira hitabın tüm insanlara yöneltilmiş olması Allah’ın rahmetinin ifadesidir. Bu hitap tarzı ile Yüce Allah’ın yeryüzündeki her şeyi insanların tümü için yarattığı ifade edilmiştir. Allah her zararlı olanı haram, her faydalı olanı da helal kılmıştır. Bu yüzden, iman etmeseler de helal ve temiz yiyeceklere yönelmek inkârcıların da maslahatınadır. Eğer akıllarını kullanırlarsa helal ve temiz yiyeceklere yönelmelerinin kendi maslahatlarına olduğunu göreceklerdir. Bu şekilde mümin/kâfir her beşere rububiyetin lütfu tezahür etmiş olmaktadır. (Şaravi, Tefsir, II, 697.)

İnsanoğlunun helal ve temiz yiyeceklere yönelmesinin önünde bir engel vardır ki o da şeytandır. Allah helal ve temiz olan yiyecekleri yemeyi emrettikten sonra şeytanın izinden yürümekten sakındırmaktadır. Çünkü şeytan, insanlar kendisine tabi olduğunda onları şüpheli alanlara çeker, aşırılıklara davet eder. (Maide, 5/87; Buhari, İman, 39.) Bu yüzden şeytan, insanın kötülüğünü gözetleyen bir düşman olarak tasvir edilmiştir. Bunu bildiğinde o, şeytana muhalefet etme gücünü ortaya koyabilecek; kötü duygularla karşılaştığında onları iyi duygular zannedip aldanmayacaktır.

Ayet-i kerimeden anlaşıldığına göre Cenab-ı Hak kullarından helal, temiz, şüpheden uzak, akıl-ruh ve beden sağlığına zararı olmayan yiyecekler yemelerini istemektedir. Çağımızda, önceki yüzyıllardan farklı olarak teknolojinin gelişmesiyle birlikte gıdaya müdahale imkânı ortaya çıkmıştır. Gıdanın uluslararası ticaret yoluyla kolayca yayılabilmesi, maddi refahın görece artması, reklam sektörünün etkisi ile tüketim alışkanlıklarının değişmesi de konuyla ilgili diğer hususlardır. Bütün bu gelişmeler sonucu gıda bozulduğu takdirde, bu sadece insanın sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmesine değil Yaradan’ın yeryüzünde koyduğu nizamın da bozulmasına yol açacaktır. Bu yüzden helal ve temiz gıda konusundaki ilkeli yaklaşım özellikle günümüzde hayli önem kazanmıştır. Şeytanın izinden gidenlerin, imkân bulduklarında hırs ve tutkuları uğruna insanlığı türlü felaketlere giriftar etmekten çekinmeyeceğine dair Rabbimizin şu uyarısı oldukça anlamlı değil midir: “O hâkimiyeti ele aldığında yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 2/205.)