Makale

EVLİLİĞİ YARALAYAN DAVRANIŞLAR

EVLİLİĞİ YARALAYAN DAVRANIŞLAR

F. Betül YILMAZ EMİNSOY
Aile Danışmanı

Ne kadar iyi bir insan olursak olalım, ne kadar iyi bir eş bulmuş olursak olalım, her şey ne kadar harika başlamış olursa olsun öyle davranışlar var ki bunlarla en güzel ilişkiyi bile azar azar zehirleyip öldürebiliriz. Köken ailelerimizden getirdiğimiz, ilk çocukluk yıllarımızdan itibaren modellemiş olduğumuz için bu zehirli davranışların önemli bir kısmının farkına varmamız hiç kolay değildir. Bir şekilde farkına vardıysak panzehirleri uygulamak da emek ve sabır isteyecektir. Zaten evlilik baştan sona emek, sabır, sebat işidir. Evlilikte varılacak nihai bir mutluluk tablosu yoktur, mutluluğu her an yeniden inşa etmemiz gerekir.

Evliliklerini güçlendirmek, mutluluklarını devam ettirmek ya da yara almış ilişkilerini iyileştirmek isteyen çiftler için uzak durulması gereken birkaç başlıktan ve alternatif davranışlardan bahsetmek istiyorum.

Eleştiri

Davranıştan ziyade kişiliğe, fiziksel özelliklere yöneltilen ve aşırı genelleme içeren yıkıcı eleştirilerden bahsediyoruz burada. Yıkıcı eleştiride problemi eşimizin kusuru olarak tanımlarız. Örneğin “Nasıl bu kadar duyarsız, bencil olabiliyorsun!” dediğimizde soruna odaklanmıyor, saldırıya geçmiş oluyoruz. Üzerine bir de genelleme yapıp “Sende zaten hiç merhamet yok!” dedik mi gerilimi zirveye taşımış oluruz. “Sen zaten hep…” ya da “Sen zaten hiç…” şeklinde başlayan eleştiriler ilişkiyi yıpratır. Peki eşimize hiçbir şey söyleyemeyecek miyiz? Elbette söyleyeceğiz. Sağlıklı bir evlilik, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımızın karşılıklı ve dengeli bir biçimde karşılanmasını gerektirir. Sakince, nazikçe, saygıyı ve insafı elden bırakmadan, genelleme yapmadan şikâyetimizi de ihtiyacımızı da dile getirebiliriz. Bunun en etkili yolu, sözlerimize yumuşak bir üslupla başlama yöntemidir. Örneğin “Bana hiç yardım etmiyorsun.” demek yerine “O kadar yorgunum ki, yapmam gerekenlere yetişemiyorum, yardımına ihtiyacım var.” diyerek söze başladığımızda eşimize sesimizi duyurma ihtimalimiz artacaktır.

Savunmacılık

Olumsuz etkisinin farkına varılması en güç davranışlardan biridir, bu sebeple ilişkimize ne kadar zarar verdiğini anlamamız da savunmayı bırakmamız da zaman alabilir. Savunma davranışı eleştirinin sonucu olarak ortaya çıkar, eleştirilen kişi hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmez, hatasını görmez, karşısındakini haksız çıkaracak söylemlerle iletişimi iyiden iyiye zora sokar. Eşimizin şikâyetini, suçlamasını anlamaya çalışmadan, sürekli kendimizi savunmamız ilişkide sorumluluktan kaçtığımızın göstergesidir. “Yaptım ama sor bakalım neden yaptım?”, “Önce sen başlattın.”, “Abartıyorsun” gibi savunmalarla hatanın sorumluluğunu üzerimizden atmak yerine ortaya sürülen olumsuz durumdaki payımızı görmeye çalışmak, sözel olarak da kabul etmek eleştiri-savunma-eleştiri-savunma döngüsünü kırıp evliliğimizi bir savaş meydanına dönmekten kurtaracaktır.

Aşağılama

Aşağılama, hor görme, küçümseme bir evliliği öldürmeye tek başına yetebilir. Aşağılayıcı, iğneleyici konuşmalar, göz devirmeler, ağız burun yamultmalar, kötü sıfatlarla hitap etme ya da isim takma; tüm beşerî ilişkilerde hele ki evlilik içerisinde kabul edilemez davranışlardır. Aşağılama, evliliklerde boşanmanın en büyük habercilerinden biridir ve çok tehlikelidir. Öyle ki araştırmalar, eşlerden birinin diğer eş tarafından sık sık aşağılanmaya maruz kalmasıyla bulaşıcı hastalıklara daha kolay yakalanması arasında bir bağlantı olduğunu göstermekte. Evliliğimize bu zehrin karıştığını fark ettiğimiz anda panzehiri devreye sokmalı ve bir takdir kültürü oluşturmalıyız. Küçük büyük ayırmadan olumlu her gelişmeyi her davranışı takdir ederek “Seni görüyorum, seni duyuyorum, varsın ve kıymetlisin.” mesajını vermeliyiz.

Duvar Örme

Özellikle tartışma şiddetinin yükseldiği sırada eşlerden birinin diğerini dinlememesi, ortamı terk etmesi, zihinsel olarak kendini eşine kapatması, küsmesi, yok sayması gibi davranışlarla iletişimi kesmesi duvar örmekdir. Kişinin fiziksel ve zihinsel olarak gerginliği o kadar yükselmiştir ki bir anda iletişim, etkileşim durur. Tam bu sırada tartışılan meseleye yirmi dakika kadar ara verilmelidir. Tartışmaları iletişimi kesecek boyuta gelmeden önce bir mola ile yavaşlatmak daha da iyi bir yoldur. Bu molada fizyolojik ve zihinsel olarak rahatlamaya, gevşemeye çalışır ve yirmi dakika kadar birbirimizden uzaklaşabilirsek döndüğümüzde tartışmamızın harareti düşmüş olacaktır.

Zihin ya da Niyet Okuma

Eşinizin size ya da ilişkinize yönelik düşünceleri hakkında deliliniz olmadığı hâlde onların ne düşündüklerini bildiğinizi düşünmektir. “Özür dilerim dedin ama biliyorum umurunda değilim.” ya da “Aile senin için hiçbir şey ifade etmiyor, tek derdin işin.” ya da “Benimle yürüyüşe geldin ama istemeyerek.” gibi zihin okuma, niyet okuma davranışı eşimizi zamanla yıldırır ve kendisini ifade etmekten, iletişim kurmaktan vazgeçer. Hiçbir şey anlatmadığından, paylaşmadığından şikâyet ettiğiniz eşiniz belki de “Anlatacak ne var, sen nasıl olsa benim söylediklerime değil kendi zanlarına, çıkarımlarına inanacaksın.” diyor olabilir. Zihin ya da niyet okumak yerine eşimizin beyanını hakikat kabul etmek ya da “Ben bu şekilde düşündüğünü hissediyorum, doğru mu?” demek iletişimi daha sağlıklı bir boyuta taşıyacaktır.

Kıyaslama

Eşinizi herhangi biriyle kıyaslamak evliliğin en önemli düşmanlarından biridir. Eşinizi bir başkasıyla kıyaslamanın onu şu ankinden daha iyi biri olmaya teşvik edeceğini düşünüyorsanız büyük bir hata içindesiniz. Kıyaslanmak her yaşta ve her ilişkide öz güvenimizi sarsar, öfkemizi ve hırçınlığımızı tetikler, kendimizi değersiz, yetersiz hissettirir, bizi olduğumuzdan farklı görünmeye yönlendirir, hem kıyas yapana hem kıyaslandığımız kişiye karşı olumsuz, sevimsiz duygular hatta nefret uyandırır. Eşimizde olmayan ve başkasında olduğunu düşündüğümüz şeyleri kıyaslamak yerine eşimizin sevilesi yanlarını, olumlu özelliklerini, evliliğimizle ilgili çabalarını görmemiz ve bunları takdir etmemiz evlilik huzurumuzu artıracaktır.

Negatif Bakış Açısı

Olumsuz şeyleri seçip daima onlara odaklanmak ve olumlu şeylerin farkına varamamaktır. Negatif bakış açısı insanı bir kez esir aldı mı o kişinin duası, dileği bile umuttan, iyilikten uzağa düşer. Evliliğimizin selameti için eşimizin iyiliklerini, güzelliklerini keşfetmek ve onları çoğaltmak durumundayız. İnsan çoklukla karşısındakinin hatalarına, kusurlarına odaklanır da kendi kusuruna kör, sağır kalır. Oysa eşler birbirinin aynasıdır, eşinizde en kızdığınız şey kendinizde sevmediğiniz neyin yansıması olabilir hiç düşündünüz mü?

Ötekinin İhtiyacına Körleşme

“Sevilmeye ihtiyacım var, ilgiye ihtiyacım var, dinlenmeye ihtiyacım var.” derken eşimizin de bu ihtiyaçlara sahip olduğunu ve bizden beklentileri bulunduğunu unutmaktır. Talepkâr durumda takılı kalmayıp eşimizin ihtiyaçlarına da duyarlı olmalıyız. Evlilik bir veriş-alış sistemidir. Ancak bir taraf hep talep ediyor hep alıyor, diğer taraf hep feda ediyorsa dengeler bozulur. Her eş vermeyi almanın önüne koyabilse anlayış ve huzur o evliliğe hâkim olur.

Eşini Psikolojik Olarak Analiz Etme, Teşhis Koyma

Son zamanlarda sıklıkla karşımıza çıkan bu yıkıcı tutumda eşlerden biri diğerini psikolojik olarak analiz eder; eşinin hatalarını çocukluk yaşantılarına, anne-baba tutumlarına bağlar ve eşini bunlarla acımasızca yüzleştirir, kişisel gelişimini tamamlamadığını ve/veya tedaviye ihtiyacı olduğunu ima eder hatta söyler. Eşine narsist, borderline, paranoid, obsesif, bağımlı gibi teşhisler koyar ve buna inanır. Oysa bu tür tanılar ancak bir uzman tarafından, psikiyatrik muayene, aile görüşmesi, psikiyatrik test ve ölçekler, gerekirse EEG, MR gibi görüntüleme teknikleri kullanılarak koyulabilir. Hiç kimse okuduğu kitaplar, izlediği film ya da belgeseller, kulaktan dolma bilgiler ile hiç kimseyi etiketleyemez. “Teşhis koymak” hakikaten görüş belirtmek niyetiyle yapılsa bile suçlama, yargılama içerir ve eşinize “Ben senden üstünüm.” mesajı verir. Eşlerimizin ebeveyni, öğretmeni, patronu değiliz, olmamalıyız; eş olma dengesini muhafaza etmeliyiz. Eşinin psikolojik yardıma ihtiyacı olduğunu düşünen kişi, uygun bir yolla eşini uzmanla görüşmeye ikna etmelidir.

En mutlu ilişkilerde bile çatışmalar, tartışmalar yaşanır. Evliliğimizin mutluluk derecesini belirleyen şey, çatışmaların olmaması değil, onları nasıl yönettiğimizdir. Tüm çatışmalarımızdan, tartışmalarımızdan birbirimizi anlamaya, iletişimimizi güçlendirmeye ve ilişkimizi daha güvenli hâle getirmeye uzanan yollar vardır. Çatışmalar işlevseldir ve çatışmayı lehimize çevirecek şey niyetimizdir, üslubumuzdur, iletişim becerimizdir. Yolunda gitmeyen evliliklerde mucizeyi küçük adımlar çağırır.