Makale

TAKDİM - HEVESLERİN İSTİSMARI: POPÜLER KÜLTÜR

TAKDİM

HEVESLERİN
İSTİSMARI:
POPÜLER KÜLTÜR

Dr. Elif Arslan

Yüzyıllar boyunca insanlar ihtiyaçları kadar tüketerek, tükettikleri kadar üreterek yaşam ve ihtiyaç arasındaki dengeyi büyük ölçüde korudular. Modern çağda denge, şirketlerin lehine, insanların aleyhine bozuldu; makas giderek açıldı. Gıdadan barınmaya, eğlenceden giyinmeye çok geniş alanda üretim çeşitliliğinin artması ve bu ortamda kendine yer bulan kapitalist ihtiras, kâr için tarihin hiçbir döneminde eşine rastlanmayan yöntemler bulma yoluna gitti: Üründen önce o ürüne olan ihtiyaç duygusunu üretmek... Bunu yaparken insanların zaaf ve yönelimlerini, ilgi ve meraklarını kullanmaktan hatta maniple etmekten imtina etmedi. Bu sürecin tüketim lehine kusursuz bir şekilde işleyebilmesi için gerekli olan çarpan etkisini ise popüler kültür sağladı. Tüketim odaklı ihtiyaçlar, zevkler, beğeniler, yönelimler insanların sosyal hayatlarında özendirici şekilde dolaşıma sokuldu; herkes aynı üretim bandının önünde bir örnek tüketiciye dönüştürüldü. İnsanın gerçek ihtiyaçlarıyla ona dayatılan ihtiyaçları arasındaki uçurum açıldıkça bireysel özgünlük ve toplumsal huzur zedelendi.

İslam dini, müminlerin yerken, içerken, tüketirken daima ölçülü olmaları gerektiğini, aksi hâlde israfa düşebileceklerini, Allah’ın (c.c.) ise israf edenleri sevmeyeceğini belirterek nefislerine karşı bir dikkat ve temkin geliştirmelerini öğütler. Üstelik asıl israf, ömür sermayesini heba etmektir. Diyanet Aile Dergisi olarak bu sayımızda “Pencere”mizi insanın zaaflarını kullanarak başta zamanını, ardından maddi ve manevi varlığını istismara yeltenen popüler kültüre açtık. Kaan H. Süleymanoğlu, “Zaaf Avcılığı: Popüler Kültür” başlıklı yazısında popüler kültürün; gündelik hayata egemen olan söylemleri, alışkanlıkları, beğenileri, ilgi ve yönelimleri içine alan, içine aldığı her şeyi kendi iktidarının devamı için yeniden üreten bir çark olduğunu belirterek insanoğlunun, hayatını şirketlerin satış uygulamalarının, moda yöneticilerinin emirleri doğrultusunda geçirdiği takdirde bu çarkın dişlileri arasında öğütülmekten kurtulamayacağının altını çizdi.

Dr. Öğretim Üyesi Sema Çelem, “Arınmanın En Kolay Yolu: İyilik” yazısında En’âm suresi 160. ayeti açıkladı: “Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır; kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.”

Kültür Sanat köşemizde Aydın Hız suyun dilinden konuştu: “Bir damlaydım yokluk denizinde. Bütün kâinat benden yaratıldı; ağaçlar, çiçekler, hayvanlar ve insanlar... Toprakla kardeşliğimiz o günlere dayanır. Birlikte yoğrula yoğrula şekillendi insan sureti. Ve Allah kendi ruhundan üfledi beşere…”

Bu ayki söyleşimizi Yaşlılara Saygı Haftası vesilesiyle 2003’te emekliye ayrılan ancak talebe yetiştirmeyi, Kur’an’a hizmeti bir an olsun bırakmayan Artvin Eski Müftümüz Sadık Uysal ile gerçekleştirdik. Uysal, “Kur’an hizmetinden, çalışmaktan, gayretten, talebe yetiştirmekten emekli olunmaz, emekli olunan şey memuriyettir.” dedi.

Mart sayımızda da burada içeriğine değinemediğimiz, birbirinden kıymetli yazılarımızla dopdolu olan dergimizi, siz kıymetli okurlarımızın beğenisine sunuyor, bu vesileyle Miraç ve Berat kandillerinizi kutluyorum.