Makale

BİR HADEME-İ HAYRAT: ABDULLAH USTAOSMANOĞLU

BİR HADEME-İ HAYRAT:
ABDULLAH USTAOSMANOĞLU
Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL
Ülkemizde binlerce hafızın yetişmesine ve bir o kadar kişinin Kur’an öğrenmesine vesile olan bir din görevlisi, hayatının sonuna kadar talebe okutmaktan vazgeçmeyen idealist bir mümin, yetiştirdiği her bir talebesinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaktan bir an olsun geri durmayan bir hademe-i hayrat, hizmetleriyle her kesimden insanın muhabbetini kazanmış öncü bir âlim: Abdullah Ustaosmanoğlu.

Abdullah Ustaosmanoğlu, 1936 yılında Trabzon’un Of ilçesinin Tavşanlı köyünde dünyaya gelir. Babası Hüseyin Efendi, annesi Ayşe Hanım’dır. Abdullah Ustaosmanoğlu, alnında büyük bir şeref tacı olarak taşıdığı Kur’an hizmetinin ilk basamağı olan hafızlık eğitimini kendi köyünde amcasının oğlu İsmailağa Camii emekli imam hatibi Mahmut Efendi ve Hafız İsmail Özer Hoca’nın rahle-i tedrisinde almaya başlar. Hıfzının yarısını burada, geri kalan kısmını ise Of’un Kuruç köyünde İstanbul emekli vaizi İlyas Vanlıoğlu Hoca’da tamamlar.

Kısa bir dönem, Of’un Uğurlu köyünde Şeyhü’l-Kurra Hafız Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Hoca Efendi’den talim dersi alan Abdullah Ustaosmanoğlu, daha sonra bir ilim yuvası hâline gelmiş olan Çalek köyüne giderek Osmanlı medreselerinden mezun, aynı zamanda dersiam olan Hacı Dursun Efendi’de yaklaşık iki yıl eğitim görür. 1957 yılının Haziran ayında 18 arkadaşıyla birlikte Hacı Dursun Efendi’den icazet alır. Bu yıllarda ise edep, hayâ ve iffetiyle köyünde temayüz etmiş olan Fatma Hanım ile evlenir. Abdullah Hoca ve arkadaşları eğitimlerini sürdürürken haftada bir gün annesi Ayşe Hanım ve eşi Fatma Hanım büyük bir vefa örneği göstererek kendi köyleri Tavşanlı’dan Çelek köyüne ilim ocağı sönmesin diye talebeler için sırtlarında sepet ile mısır ekmeği ve odun götürürler.

Abdullah Ustaosmanoğlu, yaz mevsimini imkân buldukça İstanbul’da geçirir ve Sultan Selim Camii imam hatibi Reisü’l-Kurrâ Hamdi Efendi ve Gönenli Mehmet Efendi’den talim, tecvit ve tashih-i huruf dersleri alarak bu fırsatı değerlendirir. Aynı zamanda İsmailağa Camii imam hatibi Mahmut Efendi’den de İslami ilimlerden fıkıh, tefsir, hadis-i şerif vb. dersleri alarak ilim yolculuğunda kendini yetiştirir. Abdullah Hoca’nın ilim hayatını özetleyen ve talebelerine sıkça tekrarladığı şu sözü ilim elde etmek isteyen her bir talebeye hâlâ ışık tutmaktadır: “İnsan kendi kendini yetiştirir. Okullar, hocalar ancak ona yol gösterir, rehberlik eder ve yardımcı olur.”

1957 yılına gelindiğinde Abdullah Ustaosmanoğlu, İstanbul’da girmiş olduğu sınavda Şehzadebaşı Camii imam hatipliğini kazanır. Ancak hocasının isteğiyle Küçükköy Merkez Camii’nde fahri olarak görev yapar. Fakat Abdullah Hoca’nın gönlünde bitmek tükenmek bilmeyen talebe yetiştirme arzusu vardır. Bu arzusu altı yıl sonra gerçekleşir. 1963 yılı başlarında temeli henüz yeni atılmış olan Bayrampaşa Yeşil Camiinde fahri olarak imam hatiplik görevine başlar. 1965 yılında ise aynı görev yerine kadrolu imam hatip olarak ataması gerçekleştirilir.

Abdullah Ustaosmanoğlu, Bayrampaşa Yeşil Camiine imam hatip olarak atanır atanmaz bir Kur’an Kursu’nun açılması için var gücüyle çalışır. Hocalarından aldığı dua, feyz ve bereket ile yıllarca hayalini kurduğu ömrünün projesi Bayrampaşa Yeşil Camii Kur’an Kursunun hizmete başlamasına öncülük eder. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere il ve ilçe müftülerinden, ilim adamlarından ve devlet erkânından büyük takdir görür ve önemli destekler alır.

Abdullah Hoca, Gazi Magosa’da K.K.T.C. Din İşleri Başkanlığına bağlı bir cami, erkek ve kız Kur’an kursu, Kazakistan’da Almaata Merkez Camii başta olmak üzere beş ayrı caminin daha yapılmasına öncülük eder.

Yurtdışında yapımına vesile olduğu camilerin heyecanı ve başarısı ile Abdullah Hoca, 1996 yılında İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde yetmiş dönüm arazi üzerine Taşoluk Yeşil Camii ve Kur’an Kursunun temelini atar. Bu hizmeti başlatırken yakınında bulunanlar kendisine “Hocam! Cami ve külliye inşaatı başlattınız ama burası, kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. Siz gelin bu işten vazgeçin.” derler. Abdullah Hoca bu söz üzerine yanındakilere şu cevabı verir: “Bu cami ve külliyeyi yapmak benim değil amcazadem aynı zamanda hocam olan Mahmut Efendi’nin teklifidir. Kendisi ile Karadeniz sahiline doğru bir yolculuk yapmıştık. İstanbul’a dönüşte akşam namazı için caminin bulunduğu bu arazide durmuştuk. Bana ‘Abdullah Hoca! Burası çok güzel aynı zamanda çok havadar bir yer. Buraya güzel bir cami yakışır.’ diyerek cebinden çıkardığı bir miktar parayı zarf içinde bana uzattı ve sözünü şöyle bitirdi: ‘İlk parayı da ben veriyorum. Haydi, bismillah, planını yap ve camiye başla.’ İşte o tavsiye ve o parayla bu külliye inşaatı başladı ve elhamdülillah bugünlere kavuştu.”

Abdullah Hoca, 42 yıllık imam hatip ve Kur’an kursu öğreticiliğinden sonra 2001 yılında yaş haddinden resmî olarak emekliye ayrılır. Ancak o, emekliye ayrıldıktan sonra da Kur’an’a hizmet etmekten bir an olsun geri durmaz. Onun din hizmetine bakışını özetleyen “Bir Müslümanın, hele hele bir hoca efendinin emeklisi yoktur ancak rahmetlisi vardır.” ve “Hocanın görevi, saate bağlı olamaz.” sözlerini hayatının her safhasına uygular. Zira onun hayatında iki anahtar kelime vardır: İlki “İ’lâ-yı Kelimetullah”, ikincisi ise “çalışmak”tır.

Abdullah Hoca, şartlar ne olursa olsun,daima sabreder ve talebelerine de daima şu iki tavsiyeyi söyler: “Evlatlarım! Birincisi, her ne olursa olsun asla devlete karşı gelmeyin. İkincisi ise milletimize hizmetten asla geri durmayın. Bizim işimiz kavga değil hizmettir. İçinde bulunduğumuz müesseseler milletimizin yardımlarıyla yapıldı ve ayakta durmaktadır. Bizler bu müesseseler vesilesiyle okuduk ve okutmaya devam ediyoruz. Nerede bir fırsat bulursanız, bu aziz millete hizmet edin; müftü, vaiz, Kur’an kursu öğreticisi, imam hatip, müezzin kayyım olun. Kur’an öğretin, vaaz verin, sohbet edin; başta aziz milletimiz olmak üzere tanıdığınız tanımadığınız herkese manevi rehberlik yapmaktan bir an olsun geri durmayın. İşte böyle yaparsanız devletimiz ve milletimizin üzerinizdeki hakkını ödemiş olursunuz.”

Abdullah Ustaosmanoğlu’nun 1999 yılından beri yürüttüğü çok hayırlı bir projesi de yetim, öksüz ve fakir çocukları özel olarak tespit etmesi, eğitim öğretimleri için onlara destek olmasıdır. Hayatının son anına kadar yürüttüğü bu hizmetler vesilesiyle üç bine yakın yetimin istekleri karşılanmıştır. Hocamızdan miras kalan bu hizmetler onun vefatından sonra da aksatılmadan sürdürülmekte, hâlihazırda 800 kadar çocuğa destek verilmeye devam edilmektedir.

Abdullah Ustaosmanoğlu’nun bir derdi vardı. Onun derdi topluma faydalı insanlar yetiştirmekti. Bu husustaki şiarı şu cümlede saklıdır: “Derdimiz, cemaate adam yetiştirmek değil. Cemiyete yani topluma insan yetiştirmektir.”

Abdullah Ustaosmanoğlu, 16 Mart 2020 Pazartesi gecesi vefat etti. Binlerce talebesi ve seveninin katılımlarıyla Fatih Camii’nde hem mahdumu hem de talebesi olan Bahattin Hoca’nın kıldırdığı cenaze namazının ardından Edirnekapı Sakızağacı Şehitliğinde toprağa verildi. Bu vesileyle başta Abdullah Ustaosmanoğlu Hocamız olmak üzere bu güzide hizmetlerin yürütülmesine gayret gösteren tüm hademe-i hayrata Yüce Rabbim rahmet eylesin.