Makale

JENNY MOLENDYK DİVLELİ İLE HİDAYET YOLCULUĞU ÜZERİNE...

JENNY MOLENDYK DİVLELİ İLE HİDAYET YOLCULUĞU ÜZERİNE...

Şule TÜZÜN

Jenny Molendyk Divleli Kanada’da doğmuş ve yetişmiştir. Hayatının çoğunluğunu engelli bireylerle geçirdikten sonra eğitimine “İşitme Engellilerle İlgili Çalışmalar ve Amerikan İşaret Dilinin (ASL) Yorumlanması” konularında devam etmeye karar vermiştir. Manitoba Üniversitesi ve Red River Kolejine gitmiş, burada Dil Bilimi ve Amerikan İşaret Dili üzerine çift ana dal yapmıştır. 2011’de eşi ve çocukları ile birlikte Türkiye’ye taşınmıştır. Türkiye’de, oyuna dayalı eğitime odaklı İngilizce dersleri ve eğitim danışmanlığı sunan Early Bird English’i açmıştır. Tenzile Erdoğan Yetimhanesinde İngilizce yaz dil eğitimi programı için eğitim danışmanı olarak görev yapmıştır.

Divleli, evde veya okulda dinamik bir öğrenme ortamı oluşturma konusunda tutkuludur ve düzenli olarak diğer eğitimcilere ve ailelere seminerler vermektedir. Hâlihazırda kamu sektöründe ve özel sektörde öğretmen olarak çalışmaktadır. İlk çocuk kitabını yayımlama süreci içindedir.

Gençliğin sağlam bir Müslüman kimliği edinebilmesi amacıyla gençler/genç yetişkinler için bir sosyal merkez kurmayı planlayan Jenny Molendyk Divleli, eşi ve beş çocuğu ile birlikte İstanbul’da yaşamaktadır.

Sizi blogger, öğretmen, mühtedi olarak tanıyoruz fakat bir de sizi sizden dinlemek isteriz. Jenny Molendyk kimdir; onun tercihlerine yön veren, yaşamını şekillendiren amiller nelerdir?

Jenny Molendyk; Müslüman bir kadın, kocasına eş, çocuklarına anne, ağabeyine kardeş, öğrencilerine öğretmen ve hayatta bir öğrencidir.

Kendime bakınca sıradan bir insan görüyorum. İnancımla ilgili kısmını dışarıda tutarsak yaptıklarım ve yapıyor olduklarım aslında vasat işler. İslamla müşerref olmam hayatımın sıra dışı tarafı. Paylaşım yaptığım dijital platformlardaki içerikler, İslami kimliğimin bir parçası. Eğer mühtedi bir insan olmasaydım insanlar bir Müslüman olarak söylediklerime bu kadar ilgi göstermeyebilirlerdi. Bu da hissettiğim sorumluluğu artırıyor. Bu sorumluluk, çocuklarımı nasıl yetiştirmem, öğrencilerimi nasıl eğitmem, nasıl paylaşımlar yapmam gerektiğini bana öğütlüyor.

Müslüman olma serüveninizi anlatır mısınız?

Müslüman olmak gibi bir niyetim hiç olmamıştı aslında. Sadece bilmediğim bir inançla ilgili bilgi sahibi olmak için araştırıyordum İslam’ı. Araştırmalarım, okumalarım ve tanıştığım Müslümanlarla konuşmalarım, kendi dinim olan Hristiyanlıkla ilgili şüphelerim olduğunu bana gösterdi. Evde yalnız olduğum bir gece Tanrı’ya dua ettim: “Ey Tanrı’m, hangi dinin Tanrı’sı isen, Hristiyanlığın veya İslam’ın, bana kendini açık et.” Öyle bir noktaya gelmiştim ki samimi olarak doğru yolu bulmayı arzu ediyordum. Bu süreçte şunun farkına vardım: İçtenlikle “gerçek” olanı işitmeye ve öğrenmeye yöneldiğimde Allah kalbimi açık bir şekilde gerçeği görmeye meylettirdi. Fakat bu süreçte birçok zorluk da vardı. Bütün zorluklara rağmen öğrenip inandıklarımı inkâr edemezdim. Artık öyle bir noktadaydım ki madem İslam’ı reddedemiyorum, Allah’ın emirlerini de reddedemezdim. Bu da şu demek oluyordu: Müslüman olduysam hayatımda büyük değişiklikler de olacaktı. Karar vermiştim, Kur’an’ın hakikat olduğuna inanıyorsam içindeki emirleri inkâr edemem. Dolayısıyla Müslüman olma kararımla beraber, tesettüre girme, haram yiyecek ve içeceklerden kendimi alıkoyma kararım da beraberinde geldi. İslam’ı kabul etmek, şehadet getirmekle bitmiyordu. Aksine her gün, yeni kararlar almayı mecbur kılıyor ve İslam’la şereflenmeyi hafife almamamı gerektiriyordu. Sıklıkla aklıma şu ayet-i kerime gelir: “… yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmrân, 3/103)

Peki İslam ile müşerref olduktan sonra aileniz yahut yakın çevrenizle ilişkilerinizde ne tür farklılıklar yaşadınız? Müslüman olduktan sonra hayatınızda en çok neler değişti?

Ailem ve arkadaşlarımın büyük çoğunluğu, İslam hakkında araştırma yaptığımı bilmiyorlardı. Müslüman olduğumu bir süre birkaç yakın arkadaşım hariç kimseye söylemedim. Bir süre kendime zaman ayırıp kendimi Müslüman olarak daha kuvvetli hissetmek istedim. Biliyordum ki bu haber etrafımdakiler için hiç kolay olmayacaktı, benim için de. Açıkladıktan sonra ailemin her bireyi kararıma farklı farklı tepkiler verdi. Ağabeyim kararımla ilgili olumsuz bir tepki göstermedi. Bana olan sevgisinin koşulsuz olduğunu yineledi. Babam aramızda en dindar olanımızdı. Polis teşkilatında görev yapıyordu. İslam’ın nefret ve terör dini olduğunu zannediyordu. Kısacası Batı’da medyanın İslam algısı neyse babamınki de oydu. Annem, bir kadın olarak haklarım konusunda endişeliydi. İslam aleyhtarı filmlerdeki algı neyse annemin İslamla ilgili düşüncesi de aynıydı. Okyanus ötesine göç edeceğimi, rehin olarak yaşamak durumunda kalacağımı ve ailemi bir daha göremeyeceğimi düşünüyordu. Ağabeyim, Müslüman olduğum sene gerçekleşen düğünüme gelen tek aile bireyimdi. Müsmüman olduktan sonra ailemle ilişkimin normale dönmesi çok uzun zaman aldı, özellikle de babamla olan ilişkimiz. Annem İslam’ı anlamak (beni anlamak) için araştırmalar yapıyordu artık. Kararımı anlamak ve ona saygı duymak için çok çaba sarfetti. Her zaman tercihime olan saygısını korudu ve sonraki sene Türkiye’de yapacağımız düğün yemeğimize de geldi. Son senelerde, seçimlerimiz ve yaşantımızdan dolayı ilişkilerimizde bir problem yaşamıyoruz, elhamdülillah. Ailem nihayetinde kararıma saygı duyma noktasında adım atmış oldu, Allah’a şükürler olsun. Şimdilerde tek duam, bir gün onların da İslam’ı kabul etmeleri.

Aile yaşantınızla da örnek olduğunuzu görüyoruz. Mahzuru yoksa, İslam’ın aile yaşantısına verdiği önemden yola çıkarak hanenizde yaşadığınız, yaşatmaya çalıştığınız Müslüman aile ortamınızdan bahseder misiniz?

Yapmayı umduğum işler, geliştirmeyi düşündüğüm yollar, çocuklarımın öğrenmesini istediğim konular hakkında düşünerek çok zaman harcıyorum. İslam’ı seven çocuklar yetiştirme fikri çok motive edici benim için. Sonuçta çocuklarımızın “gölgesinden başka gölge olmadığı gün Allah’ın gölgelediği yedi kişiden biri… Allah’a ibadetle büyüyen bir genç…” olmasını ve ebeveyn olarak onlara haklarını vermeye çalıştığımızı Allah’a söyleyebilmek istiyorum.

Eşim ve ben evimizde her zaman İslam’ın hava durumu kadar doğal tartışıldığı bir ortam oluşturmaya çalıştık. Biz onu sadece “uygulanan” bir din değil, daha ziyade bir yaşam tarzı yapmak istiyoruz. Verdiğimiz kararlar, yediğimiz yemekler, izlediğimiz programlar, giyinme şeklimiz, seyahat ettiğimiz yerler, komşularımıza davranış şeklimiz… Tüm bu eylemleri İslam’ın dikte ettiğini çocuklarımızın bilmesini istiyoruz. Bu bakış açılarından bahsediyoruz, çocuklara sorular soruyoruz ve bize sormalarını sağlıyoruz. Diyalog/iletişim, öğretimin büyük bir parçasıdır. İslam’ı çocuklarımızın günlük yaşantılarında karşılaştıkları faaliyetlerin bir parçası olduğunu yaşayarak göstermeye çalışıyoruz. Kur’an’ın onlar için anlamı olan ayetlerine odaklanıyoruz. Onlara Kur’an’da bahsi geçen hayvanları öğretiyoruz. Peygamberimiz (s.a.s.) ve sahabilerinin hikâyelerini anlatıyoruz.

Çocuklarınızın İslam ahlakıyla yetişmesine çok önem veriyorsunuz. Bu bağlamda evde ne tür etkinlikler yapıyorsunuz?

Çocuklarla birçok el işi çalışması yapmaya çalışıyorum. Bazen bütün üniteleri planlıyorum, diğer zamanlarda sadece tekil aktiviteler yapıyoruz. Çocukların dâhil olması ve bir kavramı hayata geçirmesi için çok etkili bir yol oluyor. El işi çalışmalarını test etmek ve işe yarayacağından emin olana kadar fikirleri eşimle tartışmak için çok zaman harcadığım anlar oluyor. Bir konuyu öğrettiğimiz ve çocukların istediklerini yapmalarına izin verdiğimiz başka zamanlar da var. Bir aile olarak bizim için çok önemli olan diğer bir şey de dinî bayramları büyük bir olay hâline getirmek. Batı kaynaklı tatillerin çocuklarımız için aşırı derecede ilgi çekici ve eğlenceli göründüğü konusunda gerçekçi olmalıyız. Çocuklarımızın mahrum kaldıkları hissine kapılmalarını istemiyorsak o zaman İslam’daki önemli olayları kutlamalıyız. Bu yüzden ramazan ayını ve bayramları gerçekten anlamları kadar büyük bir şevkle kutlamaya çalışıyoruz. Ayrıca İslami ayların her birinin de özel yönlerini ikrar etmeye çabalıyoruz. Çocuklar camiyi Covid sırasında deneyimleyebilsinler diye geçen yıl salonumuzun bir bölümünü camiye çevirdik. Ayrıca geri sayımlar ve süslemeler yapıyor, hediyeler veriyor ve özel yemekler pişiriyoruz hep beraber.

İslamofobi hakkında ne düşünüyorsunuz ve yaşadığınız ülkede bunu hissettiniz mi?

İslamofobi, küresel olarak çok ciddi ve açıkça görmezden gelinemeyecek bir konudur. Kanada’da küçük çaplı sorunlar tecrübe etmiştim; insanlar giyimim konusunda yorumlar yapıyorlardı. Türkiye’de aslında daha büyük zorluklar yaşadım. Kendim ve çocuklarım hakkında Kanada’da yapıldığından çok daha fazla yorum yapılmıştı. Şunu söyleyebilirim, bazı Batı ülkelerinde sistematik İslamofobi var ama ülkemizde bireyselleşmiş bir İslamofobi ile karşı karşıyayız. Bunu inanılmaz derecede trajik buluyorum. Evet, İslamofobi bir sorun ama aynı zamanda içselleştirilmiş İslamofobinin de aynı derecede büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Müslümanlar ya kendilerinden nefret ediyorlar ya da bizim olmayan bir anlatıyı benimsiyorlar. Bunun pek çok nedeni olduğunu düşünüyorum. Korku, bilgi eksikliği, dinimizle gurur duymama, yetersizlik duyguları... Evet, hükümetler ve kuruluşlar tarafından İslamofobiyi durdurmak için adımlar atılmalıdır ama Müslümanların da kimliğimizdeki güç ve gururu bulması gerekiyor. Allah (c.c.) ümmetimizi korusun ve bize ilim, bu ilimle hareket etme şeref ve kabiliyetini versin. Âmin.