Makale

ÖFKE PATLAMALARI

ÖFKE PATLAMALARI

Esra Oras
Uzman Psikolog

Her duygu, yaşam pratiğinde işlerimizi kolaylaştırmak ve nasıl harekete geçmemiz gerektiği ile ilgili bize kılavuzluk etmek için var. Hiçbir duygu gereksiz değil. Fakat bazı duygular çok yoğun yaşandığında bunun bir sonucu olarak ortaya konan davranışlardan dolayı hem birey hem çevresindekiler bedel ödeyecek noktaya geliyorlar. En fazla bedele yol açan duygu deyince eminim hepinizin aklına “öfke” gelmiştir. Bu yazıda öfkeye, öfke patlamalarına nasıl bakmamız gerektiği ve öfkeyle işlevsel şekilde başa çıkma stratejilerinden bahsetmeye çalışacağım.

Öncelikle öfkenin nasıl bir duygu olduğuna bakalım. Her duygu gibi öfke de son derece adaptif bir duygudur. Fakat bir o kadar yoğun enerjisi olan, kişiyi harekete geçmeye zorlayan, fizyolojik olarak sistemi anlamlı derecede etkileyen bir tarafı vardır. Bundan dolayı tahribatı da daha fazla ve daha keskin olabilmektedir. Lakin kişinin kendisini ve çevresindekileri korumasına, kangren olmuş sorunlarını çözmesine, sınırlarını çizmesine de ön ayak olur. Kişi işgale uğradığında yahut bir ihmal algıladığında öfke hisseder ve bu öfke sayesinde karşısındakine “dur” ihtarı çeker. Pek çokları bu ihtarı çekmesi gereken yerde çekmediği için yıpratıcı bir ilişkinin nesnesi hâline gelir. Hâlbuki her ne kadar öfke anında taraflar duygusal olarak yıpransa da öfkeyle bir şeye dur dendiğinde o sorunun, işgalin ya da ihmalin tekrarlanma ihtimali azalır. Bazı ilişkiler de bu ihtarı kaldıramaz ve sona erer. Fakat öyle ya da böyle sorun bir neticeye ulaşır.

Zaman zaman ise öfkeye sebebiyet veren durum iki yetişkin arasında çeşitli sebepler gerekçe görüldüğünden konuşulmaz ve kişi bu öfkesini başkalarına yansıtır. Kriz ve gerilim yaşamamak adına, terk edilirim korkusuyla, beni yanlış anlar kaygısıyla sınırlarını gözetmeyen ve zorlayıcı duygularını içine akıtan kişi, tüm bu duyguların yüküyle kendine öfkelenir. Artık sadece karşısındakine öfkeli değildir, bunu ifade etme hakkını kendinde görmediği ve bu denli korktuğu için kendisine de öfkelidir. Öfkeli kişi öfkesini çocuklarına, eşine, kardeşine, onu en çok seven dostuna, annesine, çalışanına doğrultur. Ve peşinden suçluluk gelir: “Neden bu kadar öfkeliyim?” sorusunun eşlik ettiği. Bu kişiler çevresine, eşine, dostuna hep bununla ilgili yakınır: “Öfke patlamalarım var, nasıl kurtulacağım?”

Bazıları içinse öfke tutunacak tek dal gibidir. Kişi, yetiştiği ailede duygularını ifade etmenin öfke dışında bir yolunu öğrenememişse ne zaman zorlayıcı bir duygu hissetse sadece öfkelenir. Kaygılansa da heyecanlansa da üzülse de bunu öfkeyle ifade eder. Başka bir yol bilmiyordur çünkü. Hele bir de kişinin öfke ile işleri halloluyor ise işin içine bir de ikincil kazançlar (hasta olunca herkes tarafından ilgi görmek gibi) eklendiğinden öfke iyiden iyiye vazgeçilmez olur. Ama öfkeye yapışan suçluluk da kişinin iç âlemine yayılır, maalesef suçlu hisseden kişi hataya daha meyilli hâle gelir ve gün geçtikçe kendisini, kendine hiç yakışmayan hataların içerisinde bulur.

Peki ne yapacağız? Eminim pek çoğunuz öfkeyle başa çıkma konusunda “Nefes al.”, “İçinden sayı say.”, “Mekânını değiştir.” gibi önerilerle karşılaşmışsınızdır. Fakat ben bir terapist olarak sizlere gelip geçici çözümler sunmak yerine sorununuza olan yaklaşımınızı değiştirmeyi ve onun dilini anlamanızı öğretmeyi yeğlerim.

Öncelikle duygunuza olan yaklaşımınızı değiştirin. Unutmayın ki öfke de dâhil hiçbir duygu, kurtulmamız gereken baş belaları değildir. Duygular bir habercidir; çözülmesi gereken kördüğüm olmuş sorunların, içsel meselelerin, ilişkilerdeki mevcut hâlin alarmlarıdır. Nasıl ki hırsız girdiğinde alarmın o can sıkıcı sesi rahatsızlık verirken çözüm o alarmı susturmak değilse yaşam yolculuğunda iyi gitmeyen şeylerden dolayı sesi yükselen duyguları da susturmak çözüm yolu olarak görülmemelidir. Bu nedenle peşine düşülmesi gereken soru, “Öfkemden nasıl kurtulacağım?” değil, “Bu öfkenin ardında neler var?” olmalıdır. Belki bu soruyu kendinize sorunca pek çoğunuzun aklına o an öfkenizi tetikleyen nedenler gelecektir; örneğin çocuğum çok yaramazlık yaptı ya da eşim eve çok geç geldi gibi. Hâlbuki çoğu zaman öfkenin o kadar keskinleşmesi bu tetikleyici olaylardan çok ardındaki hikâyeyle ilişkilidir. Uzun süredir ihmal edildiğiniz, kendinizi sürekli avuttuğunuz, kendinizi değersiz hissettiğiniz bir evlilikte yine bir sabah hayal kırıklığı yaşamışsınızdır ve var gücünüzle bu hayal kırıklığını bastırmışsınızdır. Derken çocuğunuz da hisseder gibi (ki hisseder) o sabah çok daha ele avuca sığmaz hâldedir. Bir öfke krizi geçirirsiniz ve sonra şunu derken bulursunuz kendinizi: “Bu kadar öfkelenecek ne vardı?” Kesinlikle haklı bir soru bu. Evet, bu kadar öfkelenecek bir şey yok ama aslında çok şey var; sadece muhatabı o küçük yavru değil, sizin kriz yaşamayı göze alamadığınız eşinizdir. O yüzden kendinize şunları muhakkak sorun ve çıkanları bir kâğıda not edin: “Öfkemin ardında neler var? Hayatımda neler yolunda değil? Kendimi iç dünyamda neleri düşünürken buluyorum? İlişkilerimde (evlilik, arkadaşlık, aile) kendimi nasıl biri gibi hissediyorum? Duygularımı açıkça ifade edebiliyor muyum? Gerektiğinde destek isteyebiliyor muyum? Kendime yardımcı olabiliyor muyum?”

Bu soruları kendinize şefkatle ve gerçekten anlamaya çalışarak sorun. Mümkünse alelade bir ortamda, binbir ses içinde değil de kendinizle kaldığınız ve içinize dönebilmeye uygun bir anda çıkanları not alın. Zaten çoğunun cevabı ilk anda gelmeyecektir, yavaş yavaş cevaplar dökülür içinizden; belki birkaç hafta, belki birkaç ay sürer. Nitekim bu sorular asla bir defalık değil. Her bir yoğun duygu deneyimine bu sorularla yaklaştığınızda içinizin kapıları da size açılır.

Şefkati tekrar vurgulamak isterim. Öfkeli hisseden birinin “Neden bu öfkeden kurtulamıyorum?” demesi bile içinde öfke tutar. Oysa öfke ancak şefkatli ve dingin bir hâl bulduğunda yatışır. Kendini öfkeli ve suçlu hisseden biri, bu öfkesini yansıtacak ötekileri arar ve bulur. O yüzden öfkelendiğinizde kendinizi suçlayan cümleler yerine içinizdeki şefkatli sese odaklanın. Zira öfke suçluluktan doğar, öfkelendiğiniz için suçluluk hissettiğinizde yeni öfkelere zemini ellerinizle hazırlamış olursunuz.

“Öfkelenmemeliydim, suç işledim.” diye sayıklamak yerine durun ve nefes alın. Tam bu noktada bir yastığa, bir aynaya ya da boş bir duvara sesli bir şekilde içinizdeki tüm duyguları çekinmeden sıkılmadan ifade edin. Bunu gerçekleştirdikten sonra derin derin birkaç nefes eşliğinde bununla ilgili yapabileceklerinizi gözden geçirin. Eğer haksız yere birine öfke yansıttıysanız o kişiyle telafi edici bir konuşma yapabilir, sizi o noktaya getiren meseleleri açıkça ifade edebilirsiniz. Uzun vadede yapmanız gereken ise hayatınızda öfkeye yol açan kısır döngüleri kırmak için çabalamak olacaktır. İlişkilerinizde sizi zor bir döngüye sokan davranışlarınızı keşfetmek, en derindeki duygularınızla yüzleşmek ve sorunlarla başa çıkmak için kullandığınız baş etme stratejilerini gözden geçirmeniz gerekecektir. Belki şu an size çok meşakkatli gelen bu süreç, emin olun uzun vadede büyümenize, gelişmenize ve en önemlisi kendi içsel yolculuğunuzda ileriye gitmenizde çok değerli bir yerde olacaktır. Öfkeniz işte o zaman kendi tekâmül yolculuğunuzda benzersiz bir vasıtaya dönüşecektir.