Makale

HUZUR VE BEREKET VESİLESİ SELAM

HUZUR VE BEREKET VESİLESİ SELAM

Arş. Gör. Hacer Ayaz
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

“Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman selam ver. Bu, sana ve ev halkına bereket olur.” (Tirmizî, İsti’zân, 10

Evvela göğe yükselen minarelerdir, girilen bölgenin İslam’la müşerref olduğunun kanıtı. Ardından caddelerde ve sokaklarda, yaşlısıyla genciyle mütebessim çehrelerden yükselen selamlar, Müslümanlar arasında olunduğunun bir nişanesi olarak gösterir kendini. Zira, müminlerin birbirini selamlaması, onların diğer dinlere mensup kişilerden ayrılması adına önemlidir. Nitekim Allah Resulü (s.a.s.) “Bizden başkasına benzeyen bir kimse bizden değildir. Yahudilere ve Hristiyanlara benzemeyeniz zira Yahudiler parmak işareti ile selam verirlerdi, Hristiyanlar da avuçlarıyla selam verirlerdi” (Tirmizî, İsti’zan, 7) buyurarak selamın Müslümanlara özgü olduğu ve öyle de kalması gerektiğinin altını çizmektedir. Selam ve selamlaşma, hem Kur’an’ı Kerim’de hem de nebevi sünnette üzerinde ihtimamla durulan bir husustur. Müminler için selamlaşma “Size bir selam verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile cevap verin. Allah her şeyin hesabını eksiksiz bilmektedir” (Nisâ, 4/86) ayetinden anlaşılacağı üzere bir emr-i ilahidir. Yüce Allah bu ayette bizlere kuru kuruya selamlaşmanın doğru olmadığını, bir selam verildiğinde ona daha güzeli ile karşılık vermemiz gerektiğini buyurarak selam verirken ve alırken bunu özenle yapmamız gerektiğini bildirmektedir. “Birisi ya Resulallah, İslam’ın hangi ibadeti hayırlıdır? diye sordu. Resulüllah, ‘Aça yemek yedirmen ve bildiğine, bilmediğine selam vermendir.’ diye cevap verdi.” (Buhârî, Îmân, 6) hadisi ise selamın ibadet boyutunu gözler önüne sererek selamlaşmanın bir ibadet şuuru ile yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Hiç şüphesiz İslam, müminler arasında sevgi ve saygıya dayanan bir kardeşlik inşa etmiştir. Selam ise müminler arasında tesis edilen bu sevginin bir anahtarı olarak durmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir işi size haber vereyim mi, aranızda selamı yayınız.” (Müslim, Îmân, 93) ifadesi ile müminler arasında gerçekleşmesi istenen muhabbet ve sevginin hem önemini hem de yolunu bizlere göstermiştir. Selam, dünya ve ahiret sıkıntılarından kurtulmak ve esenliğe kavuşmak anlamına gelir. O hâlde birbirini selamlayan iki mümin arasında tatlı bir dualaşma meydana gelmektedir. Birbirinin dünya ve ahireti adına duacı olan kimselerin arasında sevgi ve muhabbetten başka ne olabilir? Allah Resulü (s.a.s.) bir başka hadisinde ise “Selamı yayınız, fakir ve yoksulları doyurunuz. Böylelikle aziz ve celil olan Allah’ın size emrettiği şekilde kardeşler olunuz.” (İbn Mâce, Et’ime, 1) buyurarak müminler arasındaki sevginin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Selam, Müslümanlar arasında özel bir nezakettir de aynı zamanda. Nezaket ve görgü ise bireyler arasında sevgi ve saygının yerleşmesini sağlayarak toplum hayatında dayanışmayı sağlayan kurallardır. Resulüllah (s.a.s) “Muhakkak ki görgü ve nezaket, her nerede olursa orayı güzelleştirir, her nereden uzaklaşırsa orayı çirkinleştirir.” (Müslim, Birr, 78) buyurarak nezaket ve görgü gibi sosyal hayatı düzenleyen kuralların önemini belirtmektedir. Selamın bir adabımuaşeret kuralı olarak nasıl kullanılacağı ise yüce Allah tarafından bizlere “Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selam vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız” (Nûr, 24/27) ayeti ile bildirilmiştir. Buna göre bir Müslüman bir eve girmeden önce kendini tanıtıp ardından müsaade istemeli en sonunda ise selam vererek içeri girmelidir. Bir Müslüman kendi evine girdiğinde de birtakım kurallara uymak zorundadır. Buna göre, Kur’an’ı Kerim’de “Evlere girdiğinizde, Allah katından mübarek ve güzel bir selamlama ile kendinize (birbirinize) selam verin. Düşünesiniz diye Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor.” (Nûr, 24/61) ayeti bizler için nasıl davranmamız gerektiğini açıklayan bir rehberdir. Hanelere girilirken nelere dikkat edilmesi gerektiği hususuna Allah Resulü de önem vermiş ve bu konuda, uzun süre yanında kalarak kendisinin tedrisinden geçmiş olan Hz. Enes’e, “Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman onlara selam ver. Bu sana ve ailene bereket getirir” (Tirmizî, İsti’zan, 10) buyurmuştur. Resulü Ekrem’in bu hadisi bizlere hane içinde selamlaşmanın, aile için maddi ve manevi anlamda kazanç sağladığını göstermektedir. Zira evine giren kişinin ilk olarak aile fertlerini selamlaması, aile bireyleri arasındaki muhabbetin ve saygının artması hususunda bir vesiledir. Muhakkak ki sevgi ve saygının olduğu bir yuvanın atmosferi huzur ile kaplıdır. Huzurun hâkim olduğu ortam ise maddi ve manevi olarak bereketlenir. Eşlerin birbirlerine, ebeveynin çocuğa verdiği selam, özünde, “Sana değer veriyorum.” anlamına gelmektedir. Üstelik selam, seni önemsiyorum ve senin için hayır diliyorum demenin de bir başka hâlidir. Tüm bunlar ise aile bireyleri arasında kurulu gönül köprüsünün parçalarıdır. Selam yalnızca dünya hayatının değil cennet hayatının da kurtuluş ve esenlik ifadesidir. Nitekim cennette meleklerin inananları selamlayacakları “Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: "Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi! Ebedî kalmak üzere buraya girin.” (Zümer, 39/73) ayeti ile aynı şekilde inananların da birbirlerini selamlayacakları “İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulacaklar ve orada selamla karşılanacaklardır.” (İbrâhîm, 14/23) ayeti ile bildirilmiştir. Selam, insanlar arasında sevginin, dostluğun ve barışın yaygınlaştırılması, müminlerin kalplerinin birbirlerine ısındırılması açısından büyük önem arz eden, bir yanı ile ibadet bir yanı ile de sosyal hayatın idamesinde gözetilmesi gerekli bir nezaket ifadesidir. Bu nedenle, Allah Resulü’nün “İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selam verendir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 133) düsturuna uygun olarak selam vermede samimi ve aceleci olmak gereklidir.