Makale

HAKKANİYET EKSENİNDE SİYASETNAME

HAKKANİYET EKSENİNDE SİYASETNAME
Zeynep YEŞİLDAL AKTAŞ
DİB Yazma Eser Uzmanı

Adalet, merhamet ve yönetim kavramlarının ustalıkla nakış nakış işlendiği örgüdür siyasetnameler… Arapça “siyaset” ve Farsça “mektup”, risale anlamına gelen “name” kelimelerinden türetilmiştir. Geçmişten günümüze her dönemde, yöneticilerden adil ve merhametli olmaları beklenmiştir. Kimi zaman adaletli yöneticiler ve yönetimler halkı memnun ve mutlu etmişken kimi zaman zulüm kol gezmiştir. Bu bağlamda ilim ve devlet adamları yöneticilere, iyi bir hükümdarın nasıl olması gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunmuşlardır. Böylece devlet yönetimi ile ilgili öğütler vermek amacıyla siyasetname geleneği oluşmuştur. Siyasetname denilince akla ilk gelen isim ise şüphesiz Nizamülmülk’tür.

O, yönetim alanındaki başarısı ve oluşturduğu sistemlerle adını tarihe yazdırmıştır. Oldukça şeffaf bir adalet anlayışı benimsemiş halkın hak ve hukuk karşısındaki durumuna her daim itina göstermiştir. O insanların zulüm ve haksızlığa uğramaması için çalışır ve devlet kapısının şikâyetçilere daima açık olmasını isterdi. Âlimlere ve sufilere olan saygısını her mecliste gösterir, sohbetlere iştirak etmeye gayret ederdi.

Nizamülmülk, vezirliğinin yanı sıra özellikle Büyük Selçuklu devlet teşkilâtı hakkında bilgi veren Siyasetname (Siyerü’l-müluk) adlı Farsça eseriyle tanınır. Eserde aynı zamanda İslam kültürü ve medeniyeti hakkında bilgiler de verilmektedir. O dönemde Sultan Melikşah, devlet yönetimiyle ilgili bir kitap yazılması için yarışma açılmasını istemiştir. Birçok eser kaleme alınmış olsa da hiçbiri Nizamülmülk’ün 485’te (1092) tamamladığı Siyasetname’nin önüne geçememiştir. Nizamülmülk devlet teşkilatı ve idaresiyle ilgili konuları işlediği çok faydalı bilgiler içeren bu eseri herkesin okuması gerektiğini, hiçbir hükümdarın bu esere ilgisiz kalamayacağını, bu kitap sayesinde din ve dünya işlerinin daha kolay yürütüleceğini söyler (Farsça metin, s. 1-2). Siyasetname’nin içeriğine şöyle bir göz attığımızda anlatılan hikâyelerin bir kısmının İslam öncesine ait olduğunu görmekteyiz. Fakat en önemli payı Selçuklu öncesine ve bir bölümünün de Selçuklu dönemine ışık tuttuğu aşikârdır. Nizamülmülk, bütün bu devirlerin doğru ve yanlış davranışlarını inceleyerek en hakkaniyetli yönetim tarzını bulmaya ve inşa etmeye çalışmıştır. İnşa ettiği bu eserde devletin işleyişi, alınacak tedbirler ve yapılması gereken düzenlemeler hakkında bilgiler vermektedir. Ona göre “Güzel zamanlar, adil hükümdarların hüküm sürdüğü zamanlardır.” Elli bir fasıldan oluşan eser, türünün en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. (DİA, XXXIII, 195-196.) “Siyasetname” (nasihatü’l-müluk) erken tarihlerden itibaren ilim insanlarının dikkatini çekmiş, zaman içerisinde neşir ve tercümeleri yapılmıştır. En güvenilir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı olan (Molla Çelebi, nr. 114) eserin bir diğer eşsiz ve kıymetli nüshası da Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Kütüphanesi Yazma Eser Koleksiyonları bölümünde bulunmaktadır.

Bu nüshanın süslemeleri Selçuklu okuluna ait olup 1a varağında tezhipli şemseli, ketîbeli, şemsenin içindeki yazı silinmiş, ketîbede eserin adı üstün bir sanat kullanılarak kufî hat ile yazılmıştır. Eserin en eski nüshalarından birisidir. British Museum’daki bir başka nüshasında ise 564 (1168) yılında Urmiye’de Emîr-i Hâcib Alp Cemalüddin namına yapılan bir istinsah kaydı vardır. Bu nüshanın kâğıt, yazı ve tezhip özellikleri açısından British Museum’daki nüshadan sonra en eski tarihli ikinci nüsha olduğu anlaşılmaktadır. Nüshamızın 1a varağındaki kayda göre, Fatih Sultan Muhammed Han’ın Kütüphanesinin Sultan II. Beyazıd’ın emirleri üzerine 908 (1502-03) senesinde Muhammed b. Ali el-Fenari tarafından ilk kataloglama çalışması yapılmıştır. Nüshanın 1a varağındaki bu not nüshanın Fatih Kütüphanesine ait olduğunu göstermektedir. Fatih Kütüphanesinin, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan Mahmud döneminde kataloğu yapılmıştır. Yapılan tespitlere göre bu kataloglama sırasında birkaç nüsha kaybolmuştur. Elimizdeki bu nüshanın da o kaybolmuş nüshalardan birisi olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca önemli bir detay olarak da nüshamızda Çeşmizade Mustafa Reşid (ö. 1184/1770) adına temellük kaydı notu vardır. İstanbul’da doğmuş olan Çeşmizade, medrese tahsilini bitirip mülâzımlık payesini almıştır. 1740’ta müderris olmuştur. 1750’de Valide Sultan Medresesi’ne, oradan da Recep Paşa Medresesi müderrisliğine tayin olunmuştur. Çeşitli memuriyetlerde bulunmasının ardından son olarak, Süleymaniye Darü’l-hadisi Müderrisliği görevine getirilmiştir. Vakanüvisliği, 3 Aralık 1766’dan vefat ettiği 20 Kasım 1770’e kadar sürmüştür. Yazdığı veka’i oldukça önemli olup Ahmed Vasıf Efendi, yazdığı tarihinde Çeşmizade’nin eserinden yararlandığını belirtir. Bekir Kütükoğlu tarafından 1993 yılında neşredilerek İstanbul Fetih Cemiyeti’nde basılmıştır. (Ümit Katırancı, 18.Yüzyıl Vakanüvisleri). Nüshamızın Çeşmizade’ye ait olması da kitabımızın macerasının ortaya çıkmasında önemli bir ipucu teşkil etmiştir.

Cilt özellikleri açısından bakıldığında ise nüshanın deffeleri Rumi desenli, Selçuklu üslubuna ait şemseli, sırtı kahverengi deri kaplıdır. Bu unsurlar da nüshamızın değerine değer katmasını sağlamıştır. Nizamülmülk’ün bu kıymetli eseri günümüzde hâlâ devam eden etkisi açısından araştırmaya değer bir yapıttır.

Nizamülmülk’ün diliyle bu eser, “Hem nasihat, hem hikmet, hem destan, hem Kur’an tefsiri, hem peygamber sözleri, hem peygamber kıssası, hem geçmiş adil padişahların maceralarıdır. Bizden evvelkilerden haber verirken kalanlardan meyveler devşirir. Uzun olmasına uzun, lakin özlüdür ve adil hükümdarlara yaraşır yazılmıştır”.