Makale

AİLE EFRADININ İHMALİ VEBAL GETİRİR

AİLE EFRADININ İHMALİ VEBAL GETİRİR
Arş. Gör. Hacer Ayaz
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi
“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

İslam dini iman etmiş bir mümine hayatın her alanında uyması gerekli kurallar, prensipler ve kaçınması gerekli olan hususlar belirlemiştir. Bir Müslüman, hayatındaki her evrede İslam rehberliğinde yaşamını sürdürüp yerine getirmesi gerekli sorumlulukları en güzel şekilde ifa etmenin bilincinde olarak hayatını devam ettirmelidir. Yaşamın doğal akışı içerisinde evlenip yuva kurmak ve evlat sahibi olmak meydana gelen en güzel olaylardandır. Nitekim yaşamın bu aşamasında da İslam bizlere, özellikle anne babalara birtakım sorumluluklar belirlemiştir. Dolayısıyla babanın ailesinin geçimini sağlaması Allah tarafından beklenen ve yüklenen önemli bir sorumluluktur. Bu konudaki “Onların (annelerin) yiyecek ve giyeceğini iyi bilinen örfe göre sağlamak, çocuğun babasına aittir.” (Bakara, 2/233) ayeti ile babaya eşinin ve evlatlarının bakımını yerine getirmesi açıkça ifade edilmiştir.

Resulü Ekrem (s.a.s.) “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Zekât 45) buyurarak aile bireylerinin ihtiyaçlarının karşılanmasının ne derece önemli olduğunu ve bunun ihmal edilmesinin ise kişiyi büyük bir vebale sokacağını ifade etmiştir. Elbette bir müminden sahip olduğu sorumlulukları ihmal etmesi değil, onu elinden gelenin en iyi ve güzel bir biçimde yerine getirmesi beklenir. İnanan bir kişinin ahlaki açıdan kendisini özdeşleştireceği ve her konuda örnek alacağı şahsiyet Hz. Peygamber (s.a.s.)’dir. Dolayısıyla bir Müslüman bu konuda da ilk olarak peygamberinin nasıl davrandığına bakmalı ve onu örnek almalıdır. Resulü Ekrem (s.a.s.) “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en iyi olanınızdır, ailesine karşı en iyi olanınız da benim.” (İbn Mâce, Nikâh,50) buyurarak aile efradına karşı sorumlulukların yerine getirilmesinin önemine değinmekte ve bu konuda kendisinin örnek alınacak tek kişi olduğunu ifade etmektedir.

Aile bireylerinin bakımı hem maddi hem de manevi olarak ele alınması gerekli önemli bir husustur. Bakmakla yükümlü kişinin bu sorumluluğunu ihmali de yine aynı şekilde iki boyutu ile ele alınması gerekli bir konudur. Maddi açıdan ihmalin nedeni İslam’ın hoş görmediği, İslam ahlakının en önemli faziletlerinden olan cömertliğin zıddı cimrilik ise durum oldukça vahimdir. Zira cimrilik Allah katında hoş karşılanmayan ve bir Müslüman’da olmaması gereken bir haslettir. Kur’an-ı Kerim’de bulunan “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 59/9) ayeti ile cimriliğin ne denli tehlikeli ve ondan kurtulmanın elzem olduğu anlaşılmaktadır.

Kişinin aile bireyleri için yaptığı harcamalarda cimri olması değil bilakis cömert davranması beklenir. Bununla beraber, kişiye ailesinin geçimini sağlamak için yaptığı işlerin ibadet konumunda olduğu bildirilmiştir. Efendimiz bu konuda “Sen ev halkına bir harcamada bulunduğun zaman şüphesiz ki ondan sevap alırsın, hatta hanımının ağzına kaldırıp verdiğin lokmadan bile.” (Buhârî, Îmân, 41) sözleri ile kişi elinden gelenin en iyisini yapmak konusunda teşvik edilmektedir. Hane halkı için yapılan harcamanın kişiye sadaka sevabı getirdiğine dair başka bir hadis ise şöyledir: “Bir adam Allah’ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa harcadıkları onun için bir sadaka olur.” (Buhârî, Îmân, 41) Tüm bu hadislerden anlaşıldığı üzere, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere Allah rızasını gözeterek bakması kişiye hayır olarak dönmektedir. İslam’da makbul olan orta yoldur.
Nitekim ailenin maddi bakımının ihmalinin sebebi Allah rızası gözetilse dahi harcamada aşırıya kaçmak da olmamalıdır. Bu hususta, Allah Resulü’nün “Sadakanın en üstünü, geriye artan maldan (kişinin malından kendi ve aile efradının ihtiyacına yetecek miktarını ayırdıktan sonra) verilen sadakadır.” (Buhârî, Zekât, 18) sözleri amaç Allah rızası dahi olsa önceliğin aile efradı olması gerektiğini göstermektedir.

Aile üyelerine bakımın bir de manevi boyutu vardır ki bu da en az onların maddi geçimini sağlamak kadar önemli ve ihmali ise ağır sonuçlar doğuracak kadar tehlikelidir. İnsan sosyal bir varlık olarak aklı ve maddi bedeninin yanında ruhu ve gönlü olan çok boyutlu bir varlıktır. Bir insanın tam anlamıyla bakımının sağlanması onun maddi ihtiyaçları yanında ruhi ihtiyaçlarının da giderilmesi ile
mümkündür. Bu ise kişiye gösterilecek sevgi ve alakadır. Babanın hane halkı olan eşi ve evlatları ile geçireceği sevgi dolu saatler hem eş hem de evlatlar için değeri ölçülemez güzelliklere vesile olur. Eşiyle uyumlu bir birlikteliği olan kadın, sorumlulukları noktasında daha özverili olur. Baba sevgisi ile büyüyen evlatlar ise sevginin verdiği değerlilik duygusu, öz saygı ve öz güven gibi kişiliği oluşturan önemli özelliklere sahip olarak büyür.

Manevi bakımın ihmali ise hanenin huzuru ve saadeti yanında hane içindeki bireylerin psikolojik durumlarını da olumsuz etkilemektedir. Sevginin olmadığı yerde nefret, kin, haset ve şiddet peyda olur. Bu ise hem bireylere hem de bu bireylerin ait olduğu topluma zarardan ötesini getiremez. Sevgiden mahrum bırakılan bireyin yaşadığı, yalnızca ihmal değil, aynı zamanda psikolojik şiddettir. Bu ise kişiliği doğup büyüdüğü evde şekillenen bir bireyin hayatı boyunca sahip olacağı karakterini menfi etkilemektedir. Allah Resulü hane halkını manevi anlamda da hiçbir zaman ihmal etmemiş ve aile üyelerinin her biri ile özenle ilgilenerek her birine sevgi ve şefkat göstermiştir.

Mümin mükellef kılındığı her durumu Allah’ın rızasını gözeterek ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak yerine getirmelidir. Bakımı ile yükümlü olunan kimselere karşı ne maddi ne de manevi boyutu ihmal edilmeyerek yerine getirilen sorumluluk sadece bireysel boyutta değil toplum için de bir kazanç ve huzur kaynağı olacaktır.