Makale

DİYANETE SORALIM

DİYANETE SORALIM

Namazda Fatiha suresi okunduğunda “Âmin” demenin hükmü nedir?

“Âmin”, Yüce Allah’ın kabul etmesini temenni amacıyla duanın sonunda söylenen sözdür. Hz. Peygamber (s.a.s.), duanın sonunda “âmin” denilmesini tavsiye etmiştir. (Buhari, Ezan, 111; Müslim, Salât, 72, 74, 75; İbn Mâce, İkâmetu’- Salât, 14.) Hanefî mezhebine göre Fatiha’nın sonunda “âmin”in gizli söylenilmesi sünnettir. Bu konuda imam, cemaat ve yalnız başına kılanlar arasında fark yoktur. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 172.) Şâfiî mezhebine göre ise “âmin”, açık kıraatli namazlarda açıktan, gizli kıraatli namazlarda gizlice söylenir. (Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 139-140.)

Kılınmakta olan namaz henüz tamamlanmadan önce vakit çıkarsa bu namaz bozulur mu?

Sabah ve cuma namazı dışında namaz kılarken vaktin çıkmasının o namazı bozmayacağı konusunda âlimler görüş birliği içindedir. Sabah namazında ise güneş doğarken namaz kılmayı nehyeden hadislere dayanan İmam Ebu Hanife, güneşin doğmasının kılınmakta olan namazı bozacağını söylemiştir. Bunun yanında İmam Ebu Yusuf ve Muhammed son oturuşta teşehhüd miktarı oturulmuşsa namazın bozulmayacağını ifade etmişlerdir. (Kâsânî, Bedâî’, I, 124; İbnü’l-Hümâm, Feth, I, 397.) Diğer mezhepler ise Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sabah namazının bir rekâtı kılındıktan sonra güneş doğar veya ikindi namazının bir rekâtı kılındıktan sonra güneş batarsa o namazın tamamlanacağını ve geçerli olacağını bildiren hadisine (Buhari, Mevâkit, 27.) dayanarak namaz kılarken vaktin çıkmasının o namazı bozmayacağını belirtmişlerdir. (İbn Rüşd, Bidâye, I, 95; İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 16-17.) Buna göre sabah namazında ihtilaf bulunmakla birlikte bir vaktin namazı kılınırken diğer vaktin girmesi ile kılınmakta olan namaz bozulmaz.

Ölen kimsenin çocukları ve karısı varsa kardeşine miras düşer mi?

Ölenin birinci derecedeki yakınları varken ikinci derecedeki yakınları mirasçı olamazlar. (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 453.) Şöyle ki; “Allah’ın kitabına göre, yakın akrabalar birbirlerine (varis olmaya) daha uygundur.” (Enfal, 8/75.) mealindeki ayet, usul veya füru olma bakımından aynı çizgi üzerindeki yakın akrabanın, uzağını mirastan mahrum edeceğini göstermektedir. Ancak ölenin erkek evladı, oğlunun oğlu veya babası yoksa erkek kardeşi asabe olarak mirasta pay sahibi olur. (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 446.)

Abdestin sadece farzlarıyla yetinildiğinde abdest geçerli olur mu?

Bir Müslüman’ın, yerine getirmekle yükümlü olduğu herhangi bir ibadetin sorumluluğundan kurtulması için o ibadetin farzlarını ve vaciplerini yerine getirmesi yeterlidir. O ibadetin sünnetleri, elde edilecek sevabın artmasına vesile olur, terk edilmeleri hâlinde ise bir sorumluluk doğurmaz. Ancak abdest alırken sünnetleri kasten terk etmek mekruhtur. (Krş. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 219-221.)

Farz namazlarda ilk oturuşu unutan kimse namazını nasıl tamamlar?

İlk oturuş, namazın vaciplerindendir. Vacibin unutulması durumunda son oturuşta sehiv secdesi yapılması gerekir. İlk oturuşun kasten terk edilmesi ise tahrimen mekruhtur dolayısıyla namazın iade edilmesi gerekir. (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 310; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 157.)

Kıraatin bazı namazlarda açık bazılarında gizli olmasının sebebi nedir?

İbadetler tevkifidir; yani farz oluş gerekçelerinin ve yapılış şekillerinin akılla bilinmesi mümkün değildir. Allah emrettiği için ve Hz. Peygamber (s.a.s.) nasıl yaptıysa öyle eda edilir. Namaz da böyledir. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Benim namazı nasıl kıldığımı gördüyseniz siz de öyle kılınız.” (Buhari, Ezan, 18.) buyurmuştur. Bu sebeple gündüz kılınan farz namazlarda kıraatin gizli, gece kılınan farz namazlarda ise açıktan olması Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetine ve dini ondan öğrenip sonrakilere öğreten sahabe-i kiramın uygulamasına dayanmaktadır. (Buhari, Salat, 96-105; Ebu Davud, Salat,131, 134, 137.)