Makale

EDİTÖRDEN

Editörden

Dr. Fatih Kurt

İslam’ın ilk yıllarından itibaren din hizmetlerinin yürütülmesi önemli bir konu olmuştur. Başta imamlık ve hatiplik olmak üzere din hizmetlerini yürütenlere “Hademe-i Hayrat”, yani hayra hizmet edenler denilmiştir. Aslında hayra hizmet, ihtiva ettiği geniş anlam bakımından cami hizmetlerinin dışına da taşan, geniş kapsamlı bir ameldir. Nitekim hayra hizmet için yer, zaman ve unvan bir ön şart değildir. Ana ilkelerinden biri, “iyiliği emredip kötülükten sakındırmak.” (Hacc, 22/41.) olan İslam dini, vazettiği inancın ve ahlaki değerlerin toplumsallaşması, cemiyetin kalbinde mayalanması için din hizmetlerinin aralıksız sürdürülmesini tavsiye eder.

Modern zamanlara gelindiğinde toplumda dinin ve din hizmetlerinin önemi daha da artmıştır. Nurettin Topçu, “İslam ve İnsan” kitabında, din görevlisini tanımlarken ondan ahlak yaralarımızın doktoru diye bahseder: “Onun en başta görevi, insanların sefaletlerinin yanında yaşamak, ister vücutta ister ruhta gözüksün, lakin her hâlde ruhu sefalete sürükleyecek olan acıların yıktığı varlıklara uzanıp onları yerden kaldırmaktır. Din görevlisi ruhların kurtarıcısı, ahlak yaramızın doktorudur.”

Bütün yeryüzü müminlere mescit kılınmış ve müminler iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla memur edilmiştir. Her Müslüman kendi imkân ve kabiliyeti ölçüsünde bu büyük ve kesintisiz sorumluluğu elinden geldiğince yerine getirir. Tarihimiz, çok zor şartlarda bile dinî eğitim faaliyetlerine aralıksız devam eden azimli, sebatkâr, muhlis âlimlerle doludur. Onlar kimi zaman bir dağ köyünde kimi zaman şehirde durmadan dinlenmeden talebe yetiştirmeye devam etmişler, samimiyetleriyle gelecek nesillere örneklik ve öncülük etmişlerdir.

Hademe-i hayratın literatürde imam hatiplik çerçevesine oturtulması hem imam hatipliğin ehemmiyetini, hem de imam hatipliğin cami hizmetlerini aşan yanını tazammun eder. İslami müesseseler, tarihsel süreçlere kolayca intibak edecek dönüşüm ve değişim hüviyetlerini bir kabiliyet olarak özlerinde taşırlar. Çünkü hiçbir müessese kendini amaç olarak ortaya koymaz. Nihai gaye, Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmaktır.

Diyanet Aylık Dergi olarak bu ay, aynı zamanda Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın teması olan “Din Hizmetlerine Adanmış Ömürler” konusunu gündemimize taşıdık. Bünyamin Albayrak, “Din Hizmetine Adanmış Ömürler”; Prof. Dr. Cağfer Karadaş, “Camide Olmak”; Rıfat Oral, “Mescitlerde Namaz Kılmak ve Takva Sahibi İmam Olmak”; Prof. Dr. Suat Cebeci, “Din Görevlisinin Gençlerle İletişim Becerileri”; Neşet Bodur, “Cami Merkezli Din Hizmetleri ve Din Görevlileri”; Prof. Dr. Ejder Okumuş, “Toplumun İnşasında Dinin ve Din Görevlisinin Yeri” yazılarıyla dosyamıza katkıda bulundular. Bu ay söyleşi bölümümüzün konuğu Necmettin Nursaçan Hoca.

Bu vesileyle bütün görevlilerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı tebrik ediyor, ahirete irtihal edenlere Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere. İyi okumalar.