Makale

Bir Seyyahın Yol Hikâyeleri

Bir Seyyahın Yol Hikâyeleri

İçine doğduğu toplumun dışında başka insanların ve kültürlerin varlığı, yeni yaşam alanlarını keşfetme arzusu geçmişte insanların merak duygusunu kamçılamış ve uzun seyahatlere kapı aralamıştır. Günümüzde ise dünya üzerinde keşfedilmemiş bir yer, ayak basılmadık bir toprak parçası neredeyse kalmadı. Yine de seyahat etmek pek çok insanın hayatında önemli bir yere sahip. İş için, eğitim için, tatil için sürekli yer değiştiren insanoğlu bu gezileri seyyahlık tadında gerçekleştirmese bile farklı kültürlerle tanışmanın, başka insanlarla temas kurmanın keyfini sürebiliyor. Fakat seyyahlık bütün bunların ötesinde bir hüviyete sahip. Bir şehrin, bir ülkenin coğrafi özelliklerinden fiziki yapısına kadar seyyahın zihninde bulduğu karşılık hele ki yazıya döküldüğünde gerçek bir hazineye dönüşebiliyor. Geçmişte seyahatname olarak karşımıza çıkan bu edebî eserler aynı zamanda insanların günlük yaşamlarına, giyim kuşamlarından yeme alışkanlıklarına kadar kültürel tarihe de ışık tutan kayıtlara dönüşebiliyor. Şimdilerde gezi notları şeklinde karşımıza çıkan paylaşımlarda görselliğin ön plana çıktığını fark ediyoruz. Yine de bir seyyahın dilinden gördüklerini, duyumsadıklarını dinlemek etkileyiciliğini sürdürüyor. Şehirler kentler insanı içine alıp bütün duyularıyla varlığını kuşatırken onlar hakkında bir yazı hazırlamak, görüntülerden kelimelere, fotoğraf karelerinden cümlelere evrilerek duyumsadıklarını yazıya aktarmak kolay olmasa gerek. Diyanet Aile Dergisi’nin gezi köşesini renklendiren yazar Seher Meriç, seyahatlerini kalemiyle buluşturan bir gezgin. Onun kalemini konuşturan ise kimi zaman sanatkârlara ilham veren bir cami kimi zaman görenleri mest eden bir vadi. İshak Paşa Sarayını da, Tapduk Emre Türbesini de masal kenti Prag yahut renklerin ülkesi Fas’ı da yola revan olmuş bir yüreğin dilinden anlatıyor Bir Seyyahın Yol Hikâyeleri. Akıcı dili ile samimi bir anlatıma buyur ediliyor okur. Seyahat etmek isteyenlere küçük ama önemli ipuçları veriyor. Keyifli yolculukların haritasını sunuyor okura. Her gezi bir hikâyeye dönüşüyor böylece. “Tarih ve Doğa Harikası: Ihlara Vadisi”, Nallıhan Kuş Cenneti”, “Beyaz ve Kırmızı Suların Diyarı: Denizli” Yaradan’ın insanoğluna bahşettiği doğal güzellikler olarak hikâyeleriyle kitaba misafir oluyor. “Maddeyle Mananın Ölümsüz Aşkı: Selimiye”, “İsmiyle Müsemma Ulu Camii”, “Müziğin ve Su Sesinin Şifada Buluştuğu Mekân: Edirne Şifahanesi” Türk İslam medeniyetinin eşsiz örnekleri olarak kitapta yer alıyor.

Hikâyelerle Değerlerim

Çocuklara değerler eğitiminin sağlıklı bir şekilde verilmesi için hikâyeler, masallar ve bir edebî tür olarak fabllar eşsiz birer kaynaktır. Farklı mizaç yapılarına sahip çocukların karakterlerinin gelişip olgunlaşması için hikâyeler empati kurmanın yollarını öğretmek, diğerkâmlık duygusunu geliştirmek kimi zaman da kötü huyların ne tür olumsuz sonuçlar doğurabileceğini göstermek açısından etkili bir yöntemdir. Her çocuk dinlediği, okuduğu masallarla kendi zihin dünyasını inşa eder. İyilerin kazandığı, kötü huyların insanın başına türlü dertler açtığı masallar çocuklara tecrübe birikimi sağlayan ilk kaynaklardır. Diyanet İşleri Başkanlığı Çocuk Yayınlarından çıkan Hikâyelerle Değerlerim serisi içerdiği kısa fakat çocuk dünyasına girebilen, onların minik kalplerini etkileyebilen hikâyeleriyle değerler eğitimine katkı sağlıyor. “Aslanın Gerçek Arkadaşı”nda dostluk ve vefa duyguları anlatılırken “Kısa Boylu Zürafa”da farklılıklara saygı teması işleniyor. Engin Nigar’ın kaleme aldığı, çizimlerini ise Murat Tanhu Yılmaz’ın yaptığı seride ormanın sakinleri kendi hikâyeleriyle minik okurlara sesleniyor. Kahramanları hayvanların arasından seçilen bu masallarda bir aslanla sivrisineğin kavgasına şahit olabilir, kedi ile köpeğin o muhteşem dostluğunu görebilirsiniz. Fabl türünün etkili bir şekilde kullanıldığı kitapta “Salyangoz ile Karınca”nın masalında iyiliğin her zaman kazandığını öğrenen çocuk, “Dedektif Kaplan”da dürüstlüğün önemini idrak ediyor. Sabır ve kanaatin ne denli güzel hasletler olduğu, sabırsızlık gösterip aza kanaat etmediği için ormandan kovulan tilkinin hikâyesinde işleniyor. Oburluğun olası zararları boğazına düşkün bir kurbağanın üzerinden, dedikodu yapmanın ve laf taşımanın arkadaşlıkları nasıl da bozduğu ağzını sıkı tutamayan karganın hayatından örneklerle anlatılıyor.