Makale

MERAK EDİYORUM

MERAK EDİYORUM

Arılar Balı Nasıl Yapar?

Çiçekli bitkiler tarafından salgılanan nektarın temel kaynağı, fotosentez sonucu oluşan besin maddeleridir. Nektar, büyük oranda sakkaroz, fruktoz ve glikoz olmak üzere amino asit, lipit, organik asit gibi maddeler içerir. Yapısındaki maddelerin türü ve miktarı, bitkiden bitkiye değişir. Toplayıcı arılar, çiçeklerden topladıkları nektarı vücutlarında “bal midesi” olarak adlandırılan bölgede depolar ve kovandaki işçi arılara aktarırlar. İşçi arılar, aldıkları nektarı yaklaşık 15-20 dakika boyunca geri çıkarıp tekrar içerler. Bu süreçte enzim içeren salgılar nektarla karışmaya ve dönüşmeye devam eder. Daha sonra nektar bal peteklerine aktarılır. İşçi arılar, kanatlarını çırparak kovanı havalandırır, bu da nektardaki fazla suyun buharlaşmasını sağlar. Böylece bitkilerin salgıladığı nektardaki su oranı %80 iken bu oran, balda %20’nin altına düşer. Nektarın bala dönüşümü 1-3 gün sürer. Bir işçi arı, ömrü boyunca bir çay kaşığının sadece 1/12’si kadar bal yapabilir.

NELER OLUYOR HAYATTA

Zeytinyağındaki Skualen Böbreklere İyi Geliyor

Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde bilim insanları, en zengin kaynakları köpekbalığı karaciğeri ve zeytinyağı olan; insan vücudu, buğday tohumu ve pirinç kabuğunda da bulunan; "A, E ve K vitamini, Koenzim Q ile benzer hidrokarbon yapıda bir ara bileşik" olarak tanımlanan skualenin böbrek hastalıkları üzerindeki etkisini inceledi. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmada, zeytinyağı kökenli skualen verilen gruplarda böbrek işlevlerindeki kaybın ve doku hasarının çok azaldığı saptandı. Araştırma sonucunda, böbreklerde işlev bozukluğuna işaret eden serum kreatinin ile idrar protein değerlerinde de azalma görüldü. Ayrıca, zeytinyağı kökenli skualenin olumlu etkisinin köpekbalığı kaynaklı skualene göre daha belirgin olduğu vurgulandı. Söz konusu bileşiğin kemik iliği hücreleri hasarını ve kalın bağırsak, akciğer, deri kanseri riskini de azalttığı belirtildi.

TAVAN ARASI

Türkiye’de İlk Nüfus Sayımı

1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan nüfusu bir bütünlük içerisinde değerlendirecek sayım, kayıt ya da araştırma verisi bulunmuyordu. İlki 1831 yılında yapılan Osmanlı nüfus sayımlarının temel amacı, vergi toplanacak ve askere alınacak kişilerin belirlenmesi olduğundan bu sayımlarda başta kadınlar olmak üzere nüfusun belirli kesimleri sayım dışı bırakılmış; tüm coğrafya kapsanmamış ya da sayım farklı yerlerde ve tarihlerde yapılmıştı. 1927 nüfus sayımı ise diğerlerinden farklı olarak o tarihte Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesi kapsamıştır. Sayım öncesinde bazı hazırlıklar yapılmıştır. İstatistik Umum Müdürlüğü kurulmuş, başına Belçikalı istatistikçi Camille Jackquart getirilmiştir. 11 Mayıs 1926’da sayımın gerekliliğini anlatan başbakanlık bildirgesi yayımlanmıştır. Sayım için Türkiye’de neredeyse bir seferberlik hâkimdir. Gazetelerde sayım hazırlıklarına ve sayım memurlarının görevlerine yer verilmiş, halk bu süre zarfındaki sokağa çıkma yasağına karşı uyarılmıştır. 28 Ekim 1927 günü sabah 08.00’de başlayan, akşam top atışı ile sona eren sayımın sonuçları 4 Kasım 1927’de, 14 milyon olarak açıklanmıştır.

TAKVİM YAPRAĞI

Fethi Gemuhluoğlu vefat etti. (5 Ekim 1977)

Ankara başkent oldu. (13 Ekim 1923)

Fotokopi icat edildi. (22 Ekim 1938)

Posta ve telgraf teşkilatı kuruldu. (23 Ekim 1840)

Verem mikrobu keşfedildi. (24 Ekim 1882)

BİR ACAYİP KELİME

Fitoplankton

Dünyadaki oksijen kaynakları nedir diye sorulsa çoğu kişinin aklına okyanuslar ve denizler gelmez. Oysa okyanuslarda yaşayan, “deniz otu” olarak da bilinen fitoplanktonlar, gezegenimizdeki oksijen üretiminin %50’sini sağlamaktadır. Fitoplankton, Yunanca “pyton/bitki” ve “planktos/gezici” kelimelerinden türetilmiştir. Fitoplanktonlar, suda yüzeye yakın bir şekilde sürüklenirler; fotosentez yapar, oksijen üretirler. Bu süreç, sudaki karbondioksit seviyesinin azalmasına yol açar. Karbondioksit seviyesi düşünce su, atmosferden karbondioksit alır ve bu da okyanusa organik karbon sağlar. Bu sayede karbon döngüsünün önemli bir adımı gerçekleşmiş olur. Fitoplanktonlar, gezegenimizdeki yaşamın devamı için son derece önemlidir.

KISA KISA

Yumurta Akının pH Değeri 8,3

Albümen olarak da bilinen yumurta akı, % 90 oranında sudan oluşur ve yaklaşık 40 farklı protein içerir. Yumurta sarısını çevreleyerek kabuğa temas etmesini önler. pH değeri 8,3’tür. Bu durum, mikroorganizmaların gelişimini olumsuz yönde etkiler.

Altın mı Gümüş mü?

Olimpiyatlarda verilen altın madalya, isminde altın kelimesi bulunmasına rağmen büyük oranda gümüşten oluşur. 556 gramlık altın madalyada yalnızca 6 gram altın vardır, geri kalanı saf gümüştür.