Makale

EVET, Wİ-Fİ DEĞİL, Lİ-Fİ

EVET, Wİ-Fİ DEĞİL, Lİ-Fİ

Teknolojinin gelişimi ile bilgiye erişim hızımız muazzam bir biçimde arttı. Bu hız artışına paralel olarak bilgi verileri de büyüdü. Verilerin büyümesi hızı arttırdı, hız verileri büyüttü…

Veri büyüklüğü-hız döngüsü bugün hepimizin malumu. Henüz birkaç yıl önce yanızca 1 megapiksel olan telefonlarımızın kameralarına hayranlık duyarken şimdi 8K teknolojisinden bahsediyor, ortalama bir fotoğrafın 40-50MB büyüklüğe sahip olmasına hiç şaşırmıyoruz.

Bu denli büyük verileri radyo dalgaları aracılığıyla Wİ-Fİ (Wireless Fidelity - Kablosuz Bağlantı Alanı) ile şimdilik aktarabiliyoruz. Ama zaman zaman yavaşlama/kesilme gibi problemler de yaşıyoruz. Bu yavaşlama/kesilmeler de doğal olarak canımızı sıkmıyor değil.

Tam bu noktada devreye henüz deneme aşamasında olan Lİ-Fİ teknolojisi giriyor. Işık Bağlantı Alanı olarak tercüme edebileceğimiz Light Fidelity teriminin kısaltması olan Lİ-Fİ, adı üzerinde veriyi ışık üzerinden aktarıyor. Işık üzerinden aktarılan veri ise tam anlamıyla ışık hızına ulaşabiliyor. Şöyle ki: Günümüz en gelişmiş Wİ-Fİ teknolojisi ile saniyede maksimum 2GB hıza ulaşılabilirken Lİ-Fİ laboratuvarlarında 224GB/saniye hıza ulaşılmış durumda. Yani hâlihazırda kullandığımız internetten yüz kat daha hızlı.

Yaklaşık 10 yıllık bir geçmişe sahip Lİ-Fİ, Edinburgh Üniversitesinde profesörlük yapan Harald Haas tarafından bulundu. Haas, ışık ile internet bağlantısı kurulabileceği fikrinden hareketle yaptığı çalışmalar sonucunda bu hızlı veri aktarma sistemini icat etti.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Işıkla veri iletimi sandığımız kadar uzak bir teknoloji de değil aslında. Hatta hepimiz bu teknolojiyi neredeyse her gün evimizde kullanıyoruz. Nasıl mı? Televizyon kumandası ile. Tuşa bastığınızda kumandanızdan çıkan kızılötesi ışın, televizyondaki sensör tarafından algılanıyor ve kanal değişiyor. İşte bu kadar yakın ve basit.

Lİ-Fİ, temelde LED ışıklar üzerinden veri aktarımı prensibine dayanıyor. Bu teknolojiye uygun olarak tasarlanıp üretilmiş yeni jenerasyon LED lambalarla hem aydınlatma sağalanıyor hem de veri aktarımı mümkün kılınıyor. Bu lambaların insan gözünün algılayamayacağı bir frekansta açılıp kapanması ile veri; çok hızlı bir şekilde lambadan bilgisayara, telefona veya internete bağlanabilen herhangi bir aygıta aktarılabiliyor.

Özellikle fabrika ve ofis gibi kapalı mekânların veri aktarım yükünü ciddi anlamda hafifletecek bu teknoloji açık alanlarda da çalışmaya uygun. Işığın belli bir dalga boyu ve frekansa ayarlanması ile açık alanlarda ve gündüz güneşli vakitlerde dahi Lİ-Fİ üzerinden veri aktarımı sağlanabilecek. Bu da akıllı otomobiller, sürücüsüz metrolar, insansız hava araçları ve ışığın girebileceği derinlikte çalışan denizaltılar dahil pek çok aracın birbiri ile anlık ve kesintisiz iletişime geçmesi anlamına gelecek.

Lamba ışığının ulaşabildiği her yere veriyi aktaran bu teknolojinin önündeki en büyük handikap ise duvarlar. Bilindiği gibi ışık duvardan geçemez, bu da verinin transferinin duvar ötesi aktarımda mümkün olmayacağının kanıtı. Öte yandan bu özellik verinin yalnızca kullanılan oda “içinde” kalması hâlinde başlı başına büyük bir güvenlik problemini de ortadan kaldırıyor. TV kumandası örneğinde olduğu gibi, ışığı göremeyen sensör veriyi okuyamıyor. Yani kısacası ışığın ulaşmadığı dış ortamlardan içeriye sızma yapılamıyor.

Yakın gelecekte Wİ-Fİ teknolojisinin yerini alması düşünülen Lİ-Fİ, henüz geliştirilme aşamasında olan bir teknoloji. Afaki bir fikir gibi geliyor ama küçük bir hatırlatma ile yazıyı bitirelim. Bugün hepimizin cebinde olan dokunmatik ekranlar ilk tanıtıldığında “çılgınca ve gereksiz” olarak nitelendirilmişti.