Makale

EV ALMA KOMŞU AL

EV ALMA KOMŞU AL

Zeynep Demir

Semtin en güzel sokaklarından biridir bizimkisi. Bahçelerinden yazın leylakların, hanımellerinin sarktığı, kışın çam ağaçlarının bembeyaz elbiselerle süslediği, sakin kendi hâlinde, mütevazı bir sokak. Biz, sokağın başında Baki Bey Apartmanı’nda oturuyoruz. Otuz yılı aşkın bu sokakta, bu binada yaşıyorum.

Binanın altında mahalle bakkalımız var. Emekli olduktan sonra hemen yanındaki şirin dükkânı tutarak mahalleli için bir atölyeye çevirdim. Yıllarca iş teknik öğretmenliği yapınca mesleğimden de el işlerimden de uzak kalmak istemedim. Mahalledeki kadınlarla bir araya gelir, elimizin emeğiyle ürettiğimiz şeyleri dükkânda sergileriz. Öyle çok gelenimiz gidenimiz olmaz belki ama hem oyalanır hem de sohbet etme, sosyalleşme imkânı buluruz. Bütün günümü ya evde ya dükkânda ama her halükârda bu binada geçirdiğimden emekliliğimin ardından yöneticilik görevini bana verdiler. Elimden geldiğince binamızla ilgilendim. Eski bir bina olmasına rağmen pek fazla sorun yaşadığımızı söyleyemem. Fakat dile kolay otuz yıl. Asıl değişim, zamanın getirdikleri ve tabii götürdükleriydi. Neler değişmedi ki bu otuz yılda. Anne babalar, dede nine oldu; çocuklar büyüyüp kendi yuvalarını kurdu... Kimi komşularımız hoş bir seda bırakıp bu dünyadan göçüp gitti. Kimi kiracılar ev sahibi olmanın mutluluğuyla ayrıldı. Ve hep yeni insanlara yeni hikâyelere ev sahipliği yaptı yaşlı binamız.

Ben bu apartmanın aile apartmanı olmasını önemsedim hep. Öyle gelen geçene kiraya verilmesine göz yummadım. Hırlı mıdır, hırsız mıdır, arlı mıdır, arsız mıdır... Ev alma komşu al, diye boşuna söylememişler. Son dönemde başta bütün binanın ardından da benim başımı ağrıtan bir olay yaşadık. Giriş kattaki 1 numaralı dairenin sahibi, evi öğrencilere kiraya vermiş. Çok söyledim bir aileye ver kiraya, diye dinlemedi. Dört tane delikanlı, Somalililer miymiş, Cibutililer miymiş neymiş. Dillerini bilmiyoruz ki anlaşalım. Üçüncü kattaki Fatma Hanım da geldikleri günden beri şikâyetçi. Kullanıkları baharattan olsa gerek, her akşam dairelerine ağır yemek kokuları doluyormuş. Pek de gürültücülermiş, ta yukarıya kadar çıkıyormuş sesleri. Hem o kadar bekâr erkeğin aile apartmanında ne işi varmış. Üstelik sık sık misafirleri geliyormuş. Dörtken beş, beşken yedi oluyorlarmış. Hele geçen ramazanda sabaha kadar sesleri hiç kesilmemiş.

Fatma Hanım seksenine merdiven dayamış bir kadın. Şimdi ne desem anlamaz. Yazık gençlere desem onları kayırıyorum diye bana darılır. Gençleri uyarsam yahu hangi dilde derdimi anlatacağım ki ben bu delikanlılara. O da zor iş. Ev sahibini arayıp durumu izah ettim. Bakın kiracılarınızdan şikâyet var, zaten öğrenciye ev vermenizi istemiyorduk, artık uyarır mısınız, evden mi çıkartırsınız siz bilirsiniz, dedim. Dedim ama vicdanım da sızım sızım sızladı. Arada kalmak ne zor şey. Onlara da üzülüyorum elimden ne gelir?

Biraz Hoşgörü

Tayinimiz Ankara’ya çıktığında ben de çocuklar da pek sevinmiştik. Aile büyüklerimiz oradaydı. Artık sadece yaz tatillerinde yahut bayramlarda değil istediğimiz her an onları görebilecektik. Çocuklar dede nine dizinde büyüyecekti. Eski mahallemde, doğup büyüdüğüm semtte ev aramaya koyuldum. İşlek bir caddenin arkasına düşen sessiz sakin bir sokakta ev buldum. Hemen arkasında da ilkokul vardı. Büyük kızım üçüncü sınıfa geçmişti. Oğlan daha küçüktü. Çarşıya pazara yakın, temiz bir muhitti burası. Üç dört sokak ileride sağlık ocağı ve yürüme mesafesinde de bir araştırma hastanesi vardı. Ayrıca dört bir yanında çocuklar için güzel mi güzel parklar... Çocuklu bir aile olunca okula, hastaneye, parka, bahçeye yakın bir ev tercih ediyorsunuz. Çok şükür aradığım gibi bir daire bulmuştum. Bina oldukça eskiydi ama artılarının yanında bunu dert etmedim. Hemen altında bir bakkal vardı. Bu da işlerimi oldukça kolaylaştırıyordu. Taşınır taşınmaz bina yöneticisi olduğunu söyleyen bir kadın tanışmaya geldi. Bakkalın yanındaki o şirin dükkânı işletiyormuş meğer. Tek sorun alt kattaki dairenin boş olmasıydı. Önümüz kış ya kiraya verilmezse... O zaman ne yapsam ısınmaz bu ev. Eve bakmaya gelen çok oldu ama beğenmediklerinden midir yoksa kirayı yüksek bulduklarından mı bilemem, kimse tutmadı. En sonunda yabancı uyruklu birkaç öğrenci yerleşti. Yöneticimiz önce durumdan rahatsız oldu. Hatta üst komşusu olarak bir şikâyetimin olup olmadığını sordu.

Yabancı kültürlerde büyüyüp yetişmiş insanların bir arada yaşaması zordur elbet ama bu öğrencilere kimse ev vermezse eğitimlerini nasıl tamamlayacaklar. Arada ufak tefek gürültüleri oluyor tabii ama genç insanlar, hangimiz gençliğimizde şöyle yüksek sesle müzik dinlemedik, üç beş arkadaşımızla bir araya gelip gülüşmedik sanki. İkinci katta oturan Fatma Hanım şikâyet etmiş geçen ramazanda sabaha kadar sesleri kesilmedi diye. Yahu o kadar sesleri çıksa küçük çocuklu bir aile olarak önce ben rahatsız olurum. Adı öğrenci evi olunca gençlerin her yaptığı göze batar oldu. Üzüldüm hâllerine. Hâlbuki ramazan akşamlarında o güzel sesleriyle ne de güzel mukabele okumuşlardı...