Makale

DİNİ DÜNYEVİ MENFAATLERE ALET EDENLER

DİNİ DÜNYEVİ MENFAATLERE ALET EDENLER

Macintosh HD:Users:imac:Desktop:Aile Dergisi Temmuz 2020 Folder:tasarım:Links:bir ayet bir yorum.psd

“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o, hasımların en yamanı olduğu hâlde kalbinde olana Allah’ı şahit de tutar.” (Bakara, 2/204)

Ahiret yurdunun tarlası olan dünya hayatında insanların, karakterlerine göre farklı farklı tutum ve davranış içerisine girdikleri açık bir şekilde görülmektedir. Kimi dünya hayatını asıl amacına uygun şekilde sürdürmeye gayret ederken kimi de tamamen dünyayı merkeze alan ve ahireti arka plana atan yahut tamamen zihin dünyasından çıkaran bir hâldedir. Bu insan tipi her ne kadar insanların yararına çaba gösteriyormuş gibi gözükse ve kendisini adanmış olarak nitelese de netice itibariyle ikiyüzlülük yapan bir aldatıcıdan başkası değildir.

Kur’an-ı Kerim, dünya hayatını merkeze alan, bu uğurda insanları aldatan, insanları aldatırken de tüm mukaddesatı fütursuzca kullanabilen anlayışlara set çekmiş, bunların karşısında durmuştur. Bilindiği üzere Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuştur (Müslim, Îmân, 164). Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk inananları aldanmamaları üzere şu ayeti kerime ile uyarmıştır: “Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.” (Fâtır, 35/5).

Din istismarını “Allah’ın rızası dışında rıza ve onaylar almak uğruna dinî değerleri feda etmek, dini metalaştırmak ve dünyevi bazı menfaatleri gerçekleştirebilmek için dinin özünü ve mukaddes değerleri araçsallaştırmak” olarak tanımlayabiliriz.

Din istismarının özel olarak farklı farklı amaçları taşıdığı da görülmektedir. Bunlar; itibar ve nüfuz elde etmek, müminlere karşı duyulan hıncı ve öfkeyi bu şekilde dışa vurmak, ekonomik ve maddi çıkar sağlamak, ilmî yetersizliği örtbas etmek, makam ve şöhret elde etmek suretiyle insanlar nezdinde saygın bir konuma gelmek şeklinde özetlenebilir.

Din İstismarcıları

Tarih boyunca dini kullanarak din hassasiyeti olan insanları etkilemeye çalışan, onları sömüren ve dinî değerleri sadece bir sömürü aracı olarak kullanan kimseler olagelmiştir. Müslümana düşen vazife de Allah’ın “eleddu’l-hısâm/hasımların en yamanı” olarak tanıttığı bu kimselere aldanmamak bilakis onları düşman bilmek olmalıdır.

İlk Din İstismarcısı Şeytandır: Din istismarı meselesine Kur’an-ı Kerim çerçevesinden bakıldığında Allah’ın adını kullanarak insanları aldatma çabası içinde olanların başında şeytanı görürüz (Lokmân, 31/33). O, Hz. Âdem ve Havva’ya yasak ağaçtan yemeleri hususunda vesvesede bulunurken “Onlara, ‘Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim.’ diye de yemin etti.” (A‘râf, 7/21) Burada Allah’ın adı ile yemin etmesi, açık bir istismar örneğidir (Taberî, XII, 350).

Allah’ın Ayetlerini Satan Yahudiler: Kur’an’da, görebildiğimiz bir din istismarı türü de Allah kelamının tahrife uğratılması ve az bir paha karşılığında satılmasıdır. Bu da dünyevi menfaatler uğruna Allah’ın hükmüyle amel etmeyenlerin ve istismarcıların başvurduğu bir yöntemdir. Nasıl ki İsrailoğullarından bir kısım, kitaplarını tahrif edip heva ve heveslerine tabi olmuşlarsa bugün Kur’an ayetlerinin manasını çarptırmak ve onları bağlamları dışında kullanmak suretiyle istismar edenler de mevcuttur.

Hristiyanların Uluhiyet Anlayışı: Hristiyanların Hz. İsa’ya, ondan kiliseye, kiliseden de din adamlarına aktarmış oldukları uluhiyet düşüncesi de bir nevi din istismarıdır. Kur’an’da bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa tek bir Tanrı’ya kulluk etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka tanrı yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.” (Tevbe, 9/31)

En Açık Din İstismarcıları Münafıklardır: Münafıklar, gücü ve menfaati kimin yanında görürlerse onlara yakınlık kurar ve Müslümanları alaya aldıklarını düşünürler. Kendilerine bozgunculuk yapmayın dendiğinde ise ıslah edici olduklarını söylerler (Bakara, 2/11, 14). Onlar Mescid-i Nebevi’ye mukabil paralel bir mescit inşa etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim bu mescidi Mescid-i Dırâr olarak nitelendirmiştir: “Bir de şunlar var ki, zararlı eylemler gerçekleştirmek, inkârcılıklarını pekiştirmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve resulüne savaş açmış kişi lehine fırsat kollamak üzere bir mescit yapmışlardır. ‘Amacımız sadece iyi bir şey yapmaktı.’ diye de yemin edecekler. Allah şahit, onlar kesinkes yalancıdırlar.” (Tevbe, 9/107).

Peygamberlik İddiasında Bulunanlar: Hz. Muhammed (s.a.s.) hayatta iken Mekke’de birçok zorluğa göğüs germiş, bu süreçte yanında yer alan ashab-ı kiram da aynı zorluğa katlanmışlardır. Medine döneminin sonuna doğru ise rahata kavuşmuş, ganimetler elde etmişlerdir. Bunu gören karakteri bozuk, gözünü dünyevi menfaat bürümüş bazı kimseler, kendilerine de peygamberlik verildiği iddiasında bulunmuşlardır. Hz. Peygamber daha hayatta iken nübüvvet meselesini istismar ederek ortaya çıkanlar olduğu gibi insanları aldatmayı meslek edinen kimseler günümüze kadar gelen süreçte zaman zaman ortaya çıkmıştır.

Mehdilik İddiasıyla İstismar: İslam toplumunu parçalama ve sömürü amacıyla en çok kullanılan kavramlardan biri de mehdiliktir. Kurtarıcılık iddiasıyla insanları aldatan, kıyamet alametlerine dair bazı hadisleri istismar eden, kendilerini dinin yegâne temsilcisi olarak gösteren bu kişiler, kimi zaman maddi açıdan rahata erme kimi zaman da insanlar üzerinde nüfuz sağlama amacını gütmüşler; peşlerine takılan birçok insanı da kendileri gibi yanlışa ve dalalete sürüklemişlerdir.

DAEŞ: Kur’an-ı Kerim’de yer alan cihada ve dinin hükümlerine dair ayetleri bağlamlarından kopararak İslam’ın hoşgörü, barış ve ahlaka dair temel dinamiklerini kökünden sarsmaya yönelik Batı güdümlü bir terör grubu olarak güncel din istismarcılarının başında gelmektedir.

FETÖ: Günümüzde din istismarı denince akla ilk gelen oluşum, dini sermaye olarak görüp darbe girişiminde bulunan bu terör örgütüdür. Başta dinî bir cemaat görünümü sergileyip asıl hedeflerini 15 Temmuz gecesi ortaya koyan bu örgüt “cemaat”, “himmet”, “tarikat” gibi kavramların itibar kaybına sebep olmuşlardır. “Zekât” ve “Kurban” gibi ibadetleri istismar etmişler soru çalmak torpil yapmak gibi İslam’a uygun olmayacak şekilde hareket ederek emek hırsızlığı yapmışlardır.

Dine dair istismar edilen kavramlar bu kadar değildir. Bunların yanı sıra, sahabe, tasavvuf, zekât ve yardım, ehl-i sünnet gibi tertemiz kavramlar da zaman zaman istismarcılar tarafından kullanılmıştır. Sonuç olarak bizler ne olursa olsun istismarcılara fırsat vermemek, aldatmamak gibi aldanmamakla da sorumluyuz.