Makale

Uzmanına Sorduk

Uzmanına Sorduk

Diyanet Aile Dergisi olarak bu ayki gündemimiz “Din İstismarı”. Her çağı ve coğrafyayı farklı maskelerle etkisi altına alan din istismarcılarını ve onlardan korunma yollarını Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Bülent Baloğlu’na sorduk.

Din ve maneviyatın tarih boyunca insanoğlunun hayatında önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Bu açıdan insan ve din arasındaki bu kadim ilişki hakkında neler söylemek istersiniz?

İnsan ve din arasındaki ilişkinin hikâyesi çok eskidir. Akıl melekesi, yüksek algı ve idrak düzeyi ile insan, bir yüce Yaratıcı’ya bağlanmakla hayatın endişe ve korkularından korunacağına inanmıştır. Dert ve sıkıntılarını, ruhunun buhranlarını kudret, sevgi ve şefkatin kaynağı olduğunu düşündüğü bir mutlak varlık ile dindirmeyi hedeflemiştir. Bu inancın gölgesinde, kendi varlığını, şahsiyetini, haysiyetini korumak ve geliştirmek istemiştir.Kendi irade, duygu ve zekâsını bu yüce varlık ile birleştirmek ve O’nun rehberliği ile yolunu aydınlatmak emeli gütmüştür. Dolayısıyla bu hikâyenin tarihi, insanın yeryüzüne ayak basış tarihine denk düşer.

İnsanın maneviyat ihtiyacı, istismar odakları tarafından da daima cezbedici bir zaaf olarak görülmüş. İnsanların bu istismarcılardan korunması için nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Dinî bilginin en doğru ve güvenilir adresini arayanlara tavsiyem Diyanet İşleri Başkanlığı olacaktır. İstismarcıların tuzağına düşmek istemeyenler kendilerine din ve maneviyat kisvesi altında yaklaşan kişi ve grupların kendi çıkarlarına hizmet edip etmediklerini iyi gözlemlesinler. Kendilerini İslam’ın temel kaynaklarına, akla ve mantığa aykırı safsatalarla, cennet vaatleriyle, sahte rüyalarla oyalayıp oyalamadıklarına iyi baksınlar. Anlamsız çelişkilerini hikmet diye yutturmalarına aldanmasınlar. Paranın yanında evlatlarını ve hayatlarını da sorgusuzca kendi ellerine teslim etmelerini talep edenlere lütfen aldanmasınlar.

Din istismarının hemen her çağda ve coğrafyada maske değiştirmesi gibi bir durum söz konusu. Bu da doğal olarak onun fark edilmesini zorlaştırıyor. Her zaman ve zeminde istismarcıların ortak davranışları nelerdir?

Din istismarcısı için din, kazanç amaçlı rastgele takılmış bir maskedir. Hakikat arayışı içindeki kimsenin arayışını bulandırmak, onu amacından saptırmak ister. Ağzı iyi laf yapar, saçmalıkları hakikat diye yutturmada ustadır; sözleri ağdalı ve mübalağalıdır. Tavırları alaycı ve aşağılayıcıdır; kibirli mizacını sahte bir tevazu ve alçakgönüllülüğün ardına saklar. İstismar ettiği kişinin ne iman ne akıl ve ne de amel bakımından kendisinin dengi olmadığı düşüncesi onda bir saplantıdır. İmam-ı Azam Ebu Hanife, el-Âlim ve’l-Müteallim adlı eserinde mümin kimsenin imanının meleklerinin imanına denk olduğunu söyler. “Çünkü” der, “biz meleklerin görüp inandıkları, Allah’ın akıllara hayret veren ayetlerinin hepsine görmediğimiz hâlde tamamen iman etmiş bulunuyoruz.”

İstismarcının ruhsuz vicdanından pervasız yalanlar fışkırır. Örgütleme becerisi üst düzeydedir. O, kendi etrafında katı bir itaat mekanizması kurmada mahirdir. Sorudan ve sorgulamadan hoşlanmaz. Kendisini hakikatin tek ve yanılmaz elçisi olarak sunar. Hezeyanlarını, şeytani hislerini rüyalar, gaipten haberler diye takdim eder.

Eric Hoffer, Kesin İnançlılar isimli eserinde, iyi niyetin insanları doğruya ulaştırma noktasında yeterli olmadığını, aksine bizdeki anlamıyla ihlas ve samimiyetin daha kolay istismar edilebileceğini söylüyor ve tarihten örnekler getiriyor. Sizce, bu değişen saldırılar karşısında değişmez bir çözüm var mıdır? Varsa nelerdir?

Eric Hoffer’in bununla bağlantılı bir tespiti de şudur: Aldatıcı bir kitle hareketi, önemli sayıda insanı peşine takabilmek için öncelikle grup bağlarını yıkmayı hedefler. Aile, kabile, vatan aidiyetlerini ve bağlarını zayıflatmayı amaçlar. Böyle bir kitle hareketi, bugün yeryüzünde aile yapısını bozarak, ailevi ve kültürel değerleri yozlaştırarak, cinselliğin ahlaki sınırlarını yıkarak nüfusu tam da kendi istediği hacim ve kıvamda yeni baştan üretmek isteyen küresel güçlerin maşası, taşeronu işlevini de görür. Bu güç odakları, her türlü kontrolünü elinde tuttuğu bir “yeni kuşak” yaratmanın peşindedir. Sağlam ve doğru bilgiyle donatılmamış ihlas ve samimiyet, tam da onların aradığı şeydir. Bu ihlas ve samimiyeti kendi çıkarlarına araç kılacak din kisveli örgütler kurarlar. Ortadoğu’nun sözde selefi ama alabildiğine radikal, şiddet yanlısı örgütleri, FETÖ vb. bu yapılanmaların tipik örnekleridir. O hâlde burada iki hususa değinmek isterim. Birincisi; aileyi, aile değerlerini, vatanı koruyacak güçlü bir sosyal yapının inşası ve ihtimamla muhafazasıdır; bunu yapacak olan eğitimdir. İkincisi, din sizden yalnızca ihlas ve samimiyet istemez, bunu taşıyacak bir bilgi donanımı da ister. Bunları tamamlayan ise şahsiyetli, onurlu, kendine yeten, varlığının bilincinde bir Müslüman kimliğidir.

Bugün içinde yaşadığımız dünya, hızlı bir değişimin içinden geçiyor. İnsanlar ilgilerini, zevklerini ve bilgilerini dijital mecralardan edinmeye ve doyurmaya başladı. Bu realite göz önüne alındığında “bilgi kaynaklarının güvenilirliği” hususunda insanlara neler tavsiye etmek istersiniz?

Bugün insanlık adına kirlenen o kadar çok şey var ki maalesef bu kirlilik ortamında bilgi de kirlenmiştir. Ve elbette bilginin bir parçası olan dinî bilgi de bu kirlenmeden yeterince nasiplenmiştir. Din namına, Müslümanlığı pekiştirmek adına bilgi alırken pür dikkat kesilmek gerekir. Sağlık, temizlik ve besleyicilik adına organik gıdanın peşine nasıl düşüyorsak aynı hassasiyet ve titizliği ruhlarımızı beslerken de göstermemiz lazımdır. Dinî bilginin en saf ve temiz hâli yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve insanlığın gelmiş geçmiş en büyük ahlak numunesi sevgili Peygamberimizin hayatında ve sünnetindedir. Şayet dinî bilgi adına verilen şeyler katı bir bağnazlığı, kuru ve sığ bir şekilciliği, yersiz bir kin ve nefreti, anlamsız bir öfke ve şiddeti teşvik ediyorsa kesinlikle kirlidir. Müslüman’ı kendi onur ve haysiyetinden vazgeçmeye ve başkalarına sınırsız, gözü kapalı bir itaate teşvik ediyorsa kirlidir. Bu bilgi Mesiyanik, Batınî, ezoterik bir gizemciliğin peşinden sorgulamaksızın gitmeyi söylüyorsa kirlidir. Fitne ve fesada sebep olacak bir imtiyazlı, hiyerarşik, tekelci Müslümanlığı telkin ediyor, dışlayıcı, radikalist, tekfirci bir anlayış ve tutumu fısıldıyorsa mutlak surette kirlidir. Özgürlük ve özgünlük adına ailevi, toplumsal, kültürel, millî değerleri ret ve inkârı dayatıyorsa elbette kirlidir. Genel anlamda, sorumsuz ve aşırı bir tüketim ve israfa, zevk ve eğlence adına ahlâksızlığa teşvik ediyorsa yine kirlidir.