Makale

MÜFTÜ MUHAMMED HALİS EMEK

MÜFTÜ MUHAMMED
HALİS EMEK
Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL
Milletleri ayakta tutan, geçmişten getirdiği tarih şuuru ve manevi değerlerdir. Bu iki değeri ayakta tutan ise ilim ve irfan geleneğini nesilden nesile aktaran öncü âlimlerdir. İşte bu öncü âlimlerden birisi de Müftü Muhammed Halis Emek Hoca’dır. Aslen Erzurum ili Tortum ilçesi Serdarlı beldesinden olan Muhammed Halis Emek, babasının imam hatiplik görevi sebebiyle bulunduğu Erzurum Çat ilçesi Çögender köyünde 1918 yılında dünyaya gelir. Babası Yusuf Saim Efendi, annesi Muteber Hanım’dır.

Muhammed Halis Emek, sekiz yaşında hafızlığa başlar ve sekiz ayda hafızlığını ikmal eder. İlkokulu da doğduğu ve babasının imam hatiplik yaptığı Çögender köyünde tamamlar. Daha sonra babasından Muhammediye, Ahmediye, Babadaği, Mevkûfât gibi o devrin meşhur kitaplarını okur. Ayrıca genç yaşına rağmen aklâm-ı sitte diye bilinen rika, sülüs, nesih, tevki, reyhani ve muhakkak yazı çeşitlerini öğrenir.

Muhammed Halis Emek’in bitmek bilmeyen bir ilim aşkı vardır. Bu aşk Halis Hoca’yı medreselerde ilim tahsil etmeye yönlendirir. Halis Hoca, ilk olarak Sefkârlı Müderris Abdurrahman Efendi’den sarf ilminin sıra kitapları ile nahiv ilminin Molla Câmi’ye kadar olan sıra kitaplarını okur. Molla Câmi isimli eseri ise devrin önemli ilim ve irfan ehli zatlarından biri olan Babadereli Seyyid Ahmet Has Efendi’de kısa sürede tamamlar.

Muhammed Halis Emek’in ilmin irfanla kemale ereceğine olan inancı, Erzurum’un manevi mimarları arasında yer alan ve Efe Hazretleri olarak bilinen Muhammed Lütfi Efendi ile yollarının kesişmesine vesile olur. Efe Hazretleri Halis Efendi’yi evinde ağırlar. Ona şerbet ikram eder ve manevi rehberlik yapmak üzere onu yanına alır.

Halis Efendi, Gaziantep ve Urfa’da üç buçuk yıl süreyle askerlik yaptıktan sonra 1945 yılında terhis olur. Erzurum’a döner dönmez medresede ilim elde etmeye devam eder. O, klasik medrese usulündeki tahsilini, üç yıl gibi kısa bir sürede tamamlayarak icazet alır. Bu süreçte kendi gayretiyle Farsçayı da öğrenir.

Halis Efendi, icazetini aldıktan sonra sırasıyla Çat’ın Kızılhasan, Yavi ve Çögender köylerinde imam hatiplik yapar. Görev yaptığı köylerde ise klasik medrese usulünde talebe okutmaktan bir an olsun geri durmaz. Onun görev anlayışını şu meşhur sözü özetlemiştir: “Esas olan cami cemaatidir. Cemaatten maksat ise Müslümanların yeryüzündeki varlığını çoğaltmak ve göstermektir. Bu esastır. Onun için camide kılınan namazın sevabı evde kılınan ile bir olmaz.”

1957 yılına gelindiğinde Halis Hoca, dönemin Erzurum Müftüsü Muhammed Sadık Solakzade Efendi’nin huzurunda, müftülük sınavına girer. Üstün başarı gösterir ve yıllarca imam hatip olarak görev yaptığı Çat ilçesine müftü olarak atanır. İlmî ve idari özellikleri sebebiyle bir süre sonra Diyanet İşleri Başkanlığınca kendisine il müftülüğü teklif edilir. Ancak Çat’ta ikamet eden annesinin hizmete muhtaç olması mazeretini beyan ederek Çat müftülüğü görevine devam eder.

Halis Efendi, müftülük görevini sürdürürken uğradığı bir iftira sebebiyle cezaevine girer. Cezaevinde de bir an olsun okutmaktan geri durmaz. Sekiz aylık hapis hayatı süresince mahkûmlara dinî bilgiler öğretir, onlara sohbet ve nasihat eder.

Cezaevinde bulunduğu günlerde hakkında yürütülen soruşturma tamamlanır ve beratına karar verilir. Müftülük görevinden tenzil ettirilerek merkeze bağlı Güzelova (Tufanç) köyüne imam hatip olarak atanır. Halis Efendi, başına gelen her musibetten dersler çıkaran kâmil bir insandır. Başına gelen sıkıntılardan dolayı kimseye darılmamış, kimseden incinmemiştir. Hiçbir zaman hayata küsmemiş kendisine verilen görevleri hakkıyla yerine getirmiştir. Nitekim beş yıl görev yaptığı bu köyde onlarca talebe yetiştirir. Halis Efendi ve kendisinden sonra imam hatip olarak görev yapan Abdulgafur Efendi’nin gayretleri o kadar bereketlenir ki günümüzde Güzelova (Tufanç) köyü, kız ve erkek Kur’an kursuyla Erzurum ilimizin hafızlık merkezleri arasındaki yerini alır.

Halis Efendi, beş yıllık imam hatiplik görevinden sonra Erzurum merkez vaizliğine görevlendirilir. Dönemin Erzurum Müftüsü Osman Bektaş Hoca, ilmî birikiminden dolayı Halis Efendi’ye vaizlikten ayrı olarak müftülüğe gelen fetvaları cevaplandırmak üzere fetvahanede ikinci bir görev daha verir. 1968 yılında ise Trabzon’un Of ilçesinin Uğurlu köyünde Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Hoca’dan aşere okuması için gönderilir. Eğitimini tamamladıktan sonra dönemin Diyanet İşleri Başkan Vekili Lütfi Doğan’ın iştirak ettiği törende aşere icazetini alır. Erzurum’a döndükten sonra iki grup hâlinde talebe okutur ve onlara icazet verir.

Halis Efendi, 1982 yılında emekliye ayrılır. Ancak ilim öğretmeye olan aşkı asla tükenmez. Erzurum Muratpaşa Camii ve yanı başında bulunan Ahmediye Medresesi’nde, Yukarı Mumcu Camii’nde ve kendi evinde aralıksız talebe okutmaya devam eder. Esasen öncü âlimlerin en belirgin özelliği ilme olan iştiyaklarıdır. Bu özelliklerine kendilerini tanıyan herkes şahitlik etmiştir. Bunlardan birisi de Kırgızistan’dan ziyaretine gelen bir kişidir. Halis Hoca bu ziyarette ona şu nasihati yapar: “Aziz milletimiz tarih boyunca İslamiyet’e samimiyetle sarılıp ırki duygularını dinin potasında eritmiştir. Bu sebeple Allah bu milleti ilelebet muzaffer kılacaktır. Selçuklu ve Osmanlı gibi büyük saltanatların verilmesi de bundandır. Diğer Müslüman milletler dinî duyguları ırki duygularının içinde erittiklerinden bize verilen saltanat onlara verilmemiştir. Bugün de merkez yine biziz. Onun için sizler Allah’ın dinine sarılın kendinizi de unutmayın. İnşallah yine kurtuluş olacaktır.” Bu sohbeti dinleyen şahıs oradakilere dönerek şu ibretlik sözü söyler: “Bizler Ahıska’dan sürülmeden önce içimizde Halis Hoca gibi aklı başında ve tecrübeli bir ak sakallımız olsaydı belki bu kadar derbeder olmazdık.”

Halis Efendi, bütün öncü âlimler gibi ilimle meşgul olmaktan asla vazgeçmedi. Onun ders halkasına katılan, rahle-i tedrisatından geçen nice talebesi, hâlihazırda Diyanet İşleri Başkanlığımızın farklı kademelerinde ve ilahiyat fakültelerinde hizmet vermeye devam etmektedir.

Muhammed Halis Emek, 21 Ocak 2011 Cuma günü salalar verilirken Hakk’ın rahmetine kavuştu. Lalapaşa Camii’nde kılınan öğle namazını müteakip Erzurum Asri Mezarlığına defnedildi. Yüce Rabbim, başta Halis Efendi olmak üzere, insanlığa rehberlik eden tüm öncü âlimlere rahmet eylesin! Onların açtığı kutlu yoldan yürüyebilmeyi cümlemize nasip eylesin!