Makale

SEVGİ DOLU BİR TEMAS BEBEĞİMİZİN GEN AKTİVİTESİNİ DEĞİŞTİRİYOR

SEVGİ DOLU BİR TEMAS BEBEĞİMİZİN GEN AKTİVİTESİNİ DEĞİŞTİRİYOR

Büşra T. Kazan

Genetik Uzmanı

Anne karnındaki sıcak, sıkışık ve karanlık ancak Rahîm ismi tecellisiyle bir o kadar da koruyucu ve güvenli olan o alandan, bir anda soğuk, geniş ve aydınlık bir dünyaya gözlerini açan bir bebek düşünelim. Ne kadar tedirgin değil mi? Tüm bu korku ve heyecan, annesinin koynuna verildiği an yerini nasıl da güzel bir huzura ve güven duygusuna bırakıyor. Bu huzurlu temas, bebeğin sadece ruhuna dokunmuyor, genlerine de dokunuyor. Peki ama nasıl?

Sarılmak, doğduğumuz günden bu yana bize derin bir güven duygusu hissettirir ve dolayısıyla hayatımıza tesiri de yadsınamaz. Birer yetişkin olduğumuzda bile sevdiğimiz birine sarılmak, aynı bebekliğimizdeki o huzuru yaşamamıza sebep olur. Bu etkileri bildiğimizden bebeğimizin doğduğu ilk günden itibaren onunla aramızda güvenli bağlanmayı sağlamak ve ona sevgimizi hissettirmek için elimizden geleni yaparız. Zaten bebekler de doğdukları andan itibaren ebeveynlerinin sıcak ve sevgi dolu temaslarına ihtiyaç duyar. Yapılan çok sayıda bilimsel çalışma, bu fiziksel temasın onların zihinsel ve bedensel gelişimine dair olumlu etkiler meydana getirdiğini ispatlamış durumda.

Genetik biliminin de hızla ilerlemesiyle beraber genlerimizdeki işleyiş farklılıklarının hayatımızdaki etkileri günbegün ortaya çıkıyor. Şefkat dolu bir sarılma ile bebeğimizde moleküler düzeyde farklılıklara sebep olabildiğimiz de gün yüzüne çıkan gerçekler arasında yerini alıyor. Evet, doğru okudunuz; sevgi dolu bir temasla bebeğimizin DNA’sını değiştirebilmemiz mümkün.

Deoksiribonükleik Asit kısaltılmış hâliyle DNA, canlı organizmaların özelliklerini belirleyen genetik koddur esasen. Hücresel boyutta yaşam için gerekli talimatların belirtildiği bu genetik kod, hemen hemen her hücremizde aynıdır. Ancak her birimizin DNA’sı da birbirinden farklı ve kendimize hastır.

Gen dizilimini dışarıdan bir etkenle değiştirmek mümkün değil. Fakat “epigenetik” olarak adlandırdığımız, gen dizilimini değiştirmeden gen işleyişinin değiştiği mucizevi bir sistem daha var. Bu sistemde biyokimyasal reaksiyonlarla DNA’nın yapısında meydana gelen farklılıklar, genin işleyişini değiştirebilir ve bu değişimlere sebep olan şeyler de tamamen çevresel faktörler olur. Hayatımızı idame ettirebilmemiz için genetik faktörler ne kadar önemliyse çevresel faktörler de bir o kadar mühim. Bu sebeple çocuklarımıza anne baba olarak kalıtım mirasımızı, genlerimizi bırakmak dışında, onlara verdiğimiz sevgi dolu bir aile ortamı, samimi bir kucaklaşma, söylenecek güzel sözler sadece beden ve ruh sağlıklarını etkilemekle kalmayacak, genetik yapılarını bile etkileyebilecek.

Sarılmanın genler üzerindeki yıllar süren etkisini ortaya çıkaran çalışma, doksan dört sağlıklı bebeğin yaklaşık beş yıl boyunca izlenmesiyle gerçekleştirildi. Çalışmaya göre, daha az fiziksel temasta bulunulan bebeklerin erken yaşta daha stresli bireyler olduğu görüldü. Aynı zamanda bebeklerin bağışıklık sistemi ve metabolizma ile ilişkili gen bölgelerinde de ciddi farklılıklar tespit edildi.

Bebekler henüz beş haftalıkken anne ve babalarından bebeklerin davranışları, uyku düzenleri, ağlama nöbetleri ile beraber onlara sarılma sıklıklarını not ettikleri bir günlük tutmaları istendi. Ebeveynler de herhangi bir müdahale olmaksızın kendi rutinlerini not etmeye başladılar.

Bebekler dört buçuk yaşına geldiğinde her birinden DNA örnekleri alındı ve gen aktivitelerini etkileyen metilasyon seviyeleri ölçüldü. Çalışma sonunda çarpıcı bir sonuç elde edildi. Daha fazla fiziksel temas kurulan çocuklarla, daha az fiziksel temasa kurulan çocukların beş ayrı DNA bölgesinde spesifik farklılıklar görüldü. Bu beş bölgeden birinin bağışıklık ile alakalı diğerinin ise metabolizma ile ilişkili gen bölgeleri olduğu belirlendi. Bununla beraber, daha az temas kurulan çocukların hücrelerinin olması gerekenden daha az olgunlaştığı ve bu durumun bebeklerin gelişimini olumsuz etkilediği belirtildi. Çalışma yürütücüleri, bebekleri izlemeye devam edeceklerini ve temas düzeyinin ilerleyen yaşlarda bebekleri hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan olumlu ve olumsuz anlamda nasıl etkileyeceğini görmek istediklerini belirttiler.

Bir bebeğin bağışıklığı, metabolizması, hücresel olgunlaşması bizim onları sevgiyle sarmamızla bu denli ilişkiliyken evlatlarımızı sevgiden, güzel sözden, samimi bir temastan mahrum bırakmamamız dileklerimle.