Makale

BEKLENEN SENSİN

BEKLENEN SENSİN

Söyleşi: Mahir KILINÇ

Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğu günden bugüne kadar dini irşad ve tebliğin yanı sıra milletimizin ve ülkemizin sıkıntılarına bigâne kalmamış ve en ön safta mücadelesini sürdürmüştür. Türkiye’nin dört bir yanındaki görevlisi ile her yaraya merhem olmaya çalışmıştır. Şu son zamanlarda yaşadığımız covid-19 salgını nedeniyle Başkanlık çalışanları toplumun her alanında kendilerini âdeta seferber etmişlerdir. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında görevli olan personelimiz, insanların maddi ve manevi tüm sıkıntılarının çözümüne dair elinden gelen her türlü gayreti gönüllü bir şekilde yerine getirmeye çalışmaktadır.

İstanbul Sarıyer’deki Dedeman Camii imam hatibi Abdussamed Çakır da binlerce gönüllü görevlimizden biri. Kendisiyle gönüllü yaptığı faaliyetlerini konuştuk:

Camilerin sadece ibadet edilen yer olmayıp hayata dokunan bir yer olduğunu gösterdiniz. Sizde bu fikir nasıl oluştu ve bunu nasıl hayata geçirdiniz?

Caminin aynı zamanda mahallenin imamı olarak etrafımızdaki ihtiyaç sahibi kimseleri biliyor, gerek evlerine giderek gerek kira ve faturalarını ödeyerek onlara normal zamanda da yardımları ulaştırıyorduk. Koronavirüs pandemisinden sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” ve Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamızın “Beklenen Sensin” çağrısına uyarak ekonomik açıdan zor durumda olan ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin yüzünü güldürecek, aynı zamanda camiyi canlandıracak ve salgında da olsa camiyi tekrar hayatın merkezine alacak şekilde neler yapabileceğimizi düşündük. Osmanlı dönemindeki “Sadakataşı” geleneği aklımıza geldi. Evde eşimle ve görev arkadaşım, camimizin de müezzini Aziz Erdal Hocamla, ayrıca hayırseverlerimizle istişare ettim. İlk gün yani 6 Nisan’da kendi çabalarımızla birkaç raf doldurduk. Üçüncü günümüzde Sarıyer müftümüz Oğuzhan Kadıoğlu’nun da desteğiyle “Sadakataşı Hayır Köşemiz” TDV Sarıyer şubemizin projesi hâline geldi. Sonrasında da hayırseverlerimizin desteğiyle ve Rabbimizin bereketlendirmesiyle “İmkânı olan ikram etsin, ihtiyacı olan alsın.” çağrımız sosyal medyada dalga dalga yayıldı. Hayırseverler bazen kendi elleriyle ikramları getirdi bazen de sosyal medyadan bizlere ulaşarak yardım etmek istediklerini söylediler. Yurt içi ve yurt dışından gelen desteklerle çalışmamız daha da bereketlendi. Camiyi merkeze alarak yürüttüğümüz bu çalışmayla 2000’e yakın kardeşimize ulaştık.

Veren el ile alan el arasında köprü kuran hocalarımızın yanı sıra milletçe dayanışmanın bir örneğini sergileyen, Düzce Müftülüğüne bağlı Kur’an kursunda görev yapan Hatice Dertli Hocamızla örnek davranışı üzerine konuştuk:

Evinizde 3D yazıcı ile yaptığınız yüz koruyucu maskelerle millî dayanışmanın somut bir örneğini sergilediniz. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Dünyayı ve ülkemizi etkileyen bu salgın nedeniyle okullar tatil edilince makine mühendisliğinde okuyan oğlum Furkan eve geldi. Oğlum 3D yazıcıyla yüz siperi yaptı ve onları hastane çalışanlarına gönderdi. Ben de oğlumdan nasıl yapıldığını öğrendim. Gece gündüz demeden yüz siperi yapmaya başladık. Yaptıklarımızı hastane çalışanlarına ve çevremizde kronik rahatsızlığı olan kimselere ulaştırdık. Bu salgın dolayısıyla önemini milletçe daha iyi anladığımız sağlık çalışanlarımıza ve çevremizdeki insanlara faydalı olabildiysek ne mutlu bize. Bu, bize, millet olarak böyle zor zamanlarda her bireyin üzerine düşen bir vazife aslında. Bu sıkıntılı günlerde kendimizi, birbirimizi korumalıyız ve birbirimize destek olmalıyız.

Bu zor zamanda yaşlılarımıza dağıttığı sütle onların bizim kültürümüzde hürmete layık kişiler olduğunu gösteren, Sakarya ili Ferizli ilçesine bağlı Nalköy imam hatibi Niyazi Bayraktar’a sorduk:

Süt ikramında bulunarak yaşlılarımıza verilen önemi göstermiş oluyorsunuz. Bu davranışınızın yansımaları olarak neler söylemek istersiniz?

İmam hatip olarak bizler etrafımızdaki insanlara karşı sorumluluk sahibi kimseleriz ve sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz. Ayrıca Müslüman olarak da insanın doğumundan ölümüne kadar sosyal dayanışma içinde olması ve “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” düsturuyla hareket etmesi gerektiğini bizatihi biz uygulamalıyız. Koronavirüs salgını nedeniyle evinden çıkamayan yaşlı ve kronik hastalarımıza eşimin yetiştirip baktığı hayvanlarımızın sütünü dağıtmayı düşündüm. Bununla bizim medeniyetimizde baş tacı olan ve evlerimizin bereketi yaşlılarımızın yüzünde bir tebessüm oluşturmak ve bu sıkıntılı zamanlarda yalnız olmadıklarını hissettirmek istedim. Büyüklerimizin memnuniyetlerini görmek beni fevkalade mutlu etti. Etraftan bunu gören ya da bundan haberdar olan kimseler beni tebrik etti. Ancak benim için mühim olan yaşlılarımıza yönelik bu mütevazı ikramımın, onların toplum nezdinde olması gereken değere dikkat çekmesi. Bunu başardıysam Allah’ın izniyle büyüklerimize yönelik güzelliklere vesile olmuşum demektir.

Yaşlılarımızın yanı sıra gençlerimize yönelik online yarışmalar düzenleyen ve dereceye girenlere hediyeler ulaştıran Sivas Karainci Camii imam hatibi Efendi Tek Hocamıza sorduk:

50 öğrencinin katılım sağladığı dinî bilgiler yarışması düzenlediniz ve dereceye girenlere ödüller verdiniz. Bu zamanlarda gençlere yönelik yapılan çalışmaların önemine dair neler söylemek istersiniz?

Malum dönemde oluşan birçok olumsuzluğun yanı sıra bir de gençlerimizin ve çocuklarımızın içine düştüğü tedirginlik ve korku durumu söz konusudur. “Korku imparatorluğu” diye adlandırdığımız görünmeyen bir düşmana karşı gençlerimizin ve çocuklarımızın inançlarını daha da kuvvetlendirecek ibadetlerin yanı sıra çeşitli aktivitelerin gerekliliğinin bilinci ile neler yapabiliriz diye düşündük. Sonrasında böyle bir yarışmayı yapmaya karar verdik. Sivas Müftülüğü gençlik koordinatörü olarak görevli bulunduğum Karainci Camii’nin Diyanet gönüllüsü gençleriyle yapmış olduğumuz canlı sohbet ve toplantılar neticesinde bir program keşfettik ve Youtube kanalımız üzerinden bilgi yarışmamızı yaptık. Yarışmamız gençlere yönelik olmasına rağmen ailecek katılabileceğimiz, eğlenirken öğreneceğimiz bir yapıdadır. Bu etkinlikler sayesinde artık tek gündemimiz koronavirüs değil. Bu da bizim için en büyük başarıdır.

Türkiye’nin dört bir yanında Vefa Destek Grubuna kayıtlı 61 bin kişiden biri olan, Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, Yeni Mahalle Camii’nde imamlık yapan Dursun Açıl’a sorduk:

Vefa Destek Grubu olarak Türkiye’nin en ücra köşelerine uzanan ellerimizden birisiniz. Yapmış olduğunuz çalışmalar sürecinde unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Kaymakamlık tarafından gönüllü sosyal vefa destek görevlisi olduğum tebliğ edildi, çok mutlu oldum. Görev mahallimdeki vazifemin ardından yaşlıların, engellilerin ve sosyal destek alan vatandaşların adreslerine maaşlarının teslim edilmesi görevi Kaymakamlık tarafından bizlere tebliğ edildi. Bozkurt ilçemizin en uzak dağ köyüne, en ücra yerlerine gerekli yardımları ve emeklilerin maaşlarını götürüyorduk. Bu dağ köylerinden birinde 88 yaşında bir teyzemiz yanıma geldi. “Evladım haberlerde duydum bir yardım kampanyası varmış. Telefondan yardım oluyormuş, ben telefondan anlamıyorum, bana yardım ediverir misin?” dedi. İsminin sonradan Safiye olduğunu öğrendiğim Safiye Teyze “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasından söz ediyordu. Ben telefonu elime alınca “Oğlum, onlar 10 lira diyorlar, sen 50 yatırıver. Bu topraklar, bu toprağın üstündekiler hep bizim evladımız. Biz ne yapsak azdır bu vatan için.” deyince duygulandım. O zaman anladım ki yaşlılarımızdaki birliktelik bilinci, vatan, millet aşkından alacağımız çok ama çok ibretler var.