Makale

ZAMAN GEÇER KONAN GÖÇER

ZAMAN GEÇER KONAN GÖÇER

Gülşen Ünüvar
Pedagog

Bilmediğin işe bilirmiş gibi kalkışma. Büyük vaatlerde bulunup kendi boyunu aşma. Tutamayacağın sözler verme mesela insanlara. Mahcup olursun da bakamazsın bir daha onlardan yana. Sen sen ol, konuşmalarında abartıya kaçma. Yapabileceğin kadarını söyle, etrafına boşa ümit saçma. Yeteneklerinin farkındaysan eğer, sadece onları ortaya çıkar. Lokmayı yutacağın kadar kopar. Büyük lokmalarla ne yaparsın? Nefesin tıkanır da soluksuz kalırsın. Ne geriye koyabilirsin, ne de yutabilirsin. Üstesinden gelebileceğin yüklerin altına gir. Sadece cürmün kadarını koy ortaya, üç beş ya da bir. Verdiğin sözü yerine getiremeyip de dönmek yakışır mı hiç sana. Ne çok şey kaybedersin düşünsene, itibardan yana. Söylediklerim ne ders ne öğüt ne de musibet. Söz ki kişiden kişiye değişen bir ibret. Ezcümle, lokmanı cüssene göre kopar ki ağrımasın başın. Gel sen bu söylediklerimi enine boyuna iyice bir düşün taşın.

Çabuk çabuk gideyim, mutlu sona ereyim dersin. Henüz yolun başındayken neticeyi merak edersin. Aceleciliğin sana bir faydası olmaz. Hızlı koşmakla, torban ağzına kadar dolmaz. Daha başlamadan, bitirmeyi düşünürsün. Hesap kitap yapmadan, kazma kürek götürürsün. Ağzına kadar dolu testiyle koşmaya kalkarsın. Ulaşacağın yere varmadan, anca suyu çalkalarsın. Ayağın tökezler, kırılır testin. Söyle, çalışkanlıktan bu mudur kastın? Sanır mısın ki bu işte başarılı olursun? Başarının yerinde, koskocaman bir hezimet bulursun. İvedi eden, daha ham iken pişer. Aceleci sinek süte düşer. Hâlbuki sabırla yoğurup da tatlandırsan aşını. Yeteri kadar düşünüp sakin kafayla karar versen. Her işe sakince, emin adımlarla girsen. Dinle sözümü, yap bunu. Göreceksin ki memnuniyetle nihayete edecek girişiminin sonu. Böylece ne emeklerin heba olur ne de sen üzülürsün. Bundan sonra bir söyler bin düşünürsün. O zaman ne yazık olur masum sineğe. Ne de murdarlık bulaşır bembeyaz bekleyen süte. Velhasıl kelam, acele giden, hata eder.

Düşünmek taşınmak tamam, işin olmazsa olmazı diyelim. Tüm bunlar için dingin zihin gerek, gelin hasbihâl edelim. Öyle kolay değil elbette, doğru zamanlarda doğru kararlar vermek. Mümkün müdür her zaman her şartta, sağlıklı düşünmek? Cevap belki evet belki hayır! Bence evet diyenleri şöyle bir kenara ayır. Çabalamakla olur çünkü elde ettiğimiz tüm nimetler. Kollarını sıva nasibine, bak nasıl seni beklerler. Çarçabuk uyan, güneşin ilk ışıklarını yakala mesela. Perdeni özenle aç, güne erken başla. Bak minicik kuşlara, böceklere, karıncalara. Bunca azim, emsal değil mi sence insana? Gün ışığı ile birlikte sız bahçene. Bak bakalım çiğler düşmüş mü rengârenk narin güllere. Börtü böceğin içebileceği su koy küçük kaplara. Sevgini kat o ekmek kırıntılarına, nazikçe ufala. Nasıl da zenginleşiyor günün, göreceksin. İşin gücün nasıl da yolunda gidiyor, hissedeceksin. Kulak ver söylediklerime, itimat et yaşıma. Erken kalktım işime, şeker kattım aşıma. Daha bir kıymetli oldu emeklerim. Tadına doyumsuz, bereketlendi yemeklerim. Erken kalktım, erken vardım varacağım yere. Bil isterim ki bu şükrüm bir değil bin kere.

Mesajımız hep mücadeleden yana. Doğru emeller için, doğru yürüyüş en mühim çaba. Ama imkânsız hayallerin peşinden koşarak kendini yorma. Önünde sonunda başaracağım diye vakit harcama. Olacak şey var, olmayacak şey var. Bunu ne kadar erken idrak edersen o kadar büyük kâr! Zanneder misin ki insanoğlunun gücü her şeye yeter? Dağları denizleri, azmiyle düz eder! Yok, yapabilecekleri sınırlıdır beşerin. Hayalleri kırılmaz, hududunu aşmadan yaşayıp gidenin. Ama dersen ki sen, hiçbir şey duramaz karşımda. Canımı dişime takarım, her bir şeyi gönlüme göre yaparım icabında. Ah be insanoğlu, imkânsızı düşleme. Gel zor işlerin peşine düşme! Su yatağındaki kireç, kuru durmaz. Göğe direk, denize kapak olmaz. Zaman geçer, konan göçer. Herkes önünde sonunda kendine göre bir yol seçer. Yolumuz mümkün, yolumuz düz. Ama engebeli düşlerimiz varsa, önümüz güz. İmkânsıza ise meylimiz, hayal kırıklığı kaçınılmaz. Bu düpedüz hadsizliktir, şanssızlığa sığınılmaz. Gel orta yolu bulalım. Ne göğe direk ne de denize kapak hayalleri kuralım. Olacak olanın peşinden, hevesle koşalım. İmkânsızı değil, mümkünü umalım.

Hep iyilik, güzellik, hoşluk bulsun bizleri. Boş hayallerle işimiz yok, emeğimiz güldürsün yüzleri. Kimsenin yok kazancında gözümüz. Bu, kendi kendimize verilmiş en büyük sözümüz. Öğüt de diyebiliriz aslında buna. Ya da insanın kendine edebileceği en büyük dua. Çünkü kimsenin yok kimseye faydası. Herkes kendi derdine düşmüş, herkeste bir ekmek kavgası. Sen gel kendi işini daima kendin gör. Kusurlarını mahirce ört, başkalarınınkineyse daima kör! Yap, yık, kır, çat. Nasıl olursa olsun emeğe hep kendi emeğini kat. Kendi işini kendin görebiliyorsan, ne büyük bir nimet. Yok, sürekli başkalarından medet umuyorsan, en büyük illet! Bilir misin hiç, kendi yarasını kendisi sarar söğüt. Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt. Öğreneceğimiz ne çok şey var bir ağaçtan bile. Öğüde ne hacet, etrafında olup bitenleri gönül gözüyle izle. Bak bakalım bir çiçek, açmak için başka bir çiçekten medet umuyor mu? Bak, izle; bir ağaç dik olmak için başka bir ağacın yanında duruyor mu?