Makale

İYİ NİYET VE SUİSTİMAL

İYİ NİYET VE SUİSTİMAL

Zeynep Tekcan


Üç çocuk sahibi, çalışan bir kadınsanız, üstelik eşinizin yoğun bir iş temposu varsa, sürekli yurt içi ve yurt dışı seyahatlerine çıkıyorsa sırtınıza ağır yükler binmiş demektir. Ben mesela, güne okul servisi yaparak başlıyorum. Küçüğü kreşe, büyükleri okula bırakıp milim milim ilerleyen trafikte ofise yetişmeye çalışıyorum. Gün boyu ekran başında çizim yapmak, proje üretmek hiç de kolay olmuyor. Mesai bitiminde zonklayan bir baş, tutulan bir boyunla ev ahalisini toplaya toplaya eve dönüyorum.
Perşembeleri izin günüm. Aynı zamanda temizlik günümüz. Yardımcı biri olmadan ev temizliğinde çok zorlanıyorum. Ancak daha da zoru var: O yardımcıyı bulmak. Her kadının kendine ait bir düzeni vardır mesela. Kimi her işi sıraya koyar; önce camlar, sonra kapı ve lambalar, en son da sil süpür… Kimi de her odayı kapısıyla penceresiyle bitirip kapısını kapatır bir diğerine geçer. Sizin temizlik alışkanlığınızla eve gelen yardımcınızınki böyle farklılıklar gösteriyorsa ilk başlarda garipsersiniz. İçten içe acaba şöyle yapsa daha iyi olmaz mıydı, diye söylenirsiniz. Aslında bilirsiniz ki bütün bunlar gereksiz birer ayrıntı, nihayetinde eviniz bir güzel temizlenmiş, pırıl pırıl olmuştur. Tabii bir de hangi markaları kullandığınız önemli oluverir. Bir müddet iki kadın tatlı bir rekabete girişirsiniz, şu marka yağları daha iyi çözüyor, yok efendim aslında bu marka daha iyi. Sonuçta işi uzmanına bırakmaya karar verirsiniz. Bir zaman sonra aranızda söze dökülmeyen bir anlaşma sağlanır. Siz daha ağzını açmadan yardımcınız nereleri elden geçireceğini tek tek sayıverir. Siz de evinizi güvenilir ellere bırakmanın huzuruyla tek izin gününüzde evde temizliğin başında durmak yerine çocuklarınızla parka bahçeye çıkarsınız.
Gülizar Hanım iki yıldır ev işlerinde bana yardımcı oluyor. Bir arkadaşım aracılığıyla tanışmıştık kendisiyle. Eli yüzü düzgün, saygılı, güvenilir biri. Birbirimizden çok memnunduk. Ancak son zamanlarda biraz değiştiğini söylemeliyim. Aslında paraya değer veren biri değildir fakat yılbaşında yaptığım zammı yetersiz bulunca biraz şaşırdım doğrusu. Dizinde menisküs çıkalı yerleri viledayla silmeye başladı. Bu sabah da tam kırk dakika geç kaldı. Kapıyı açarken ister istemez suratım asıldı. Ben her gün üç ayrı durak yapıyorum, tek bir gün ofise geç kalmadım. İyi niyetimi suistimal etmesinden korkuyorum açıkçası. Çok yorgun olmama rağmen akşam ortalığı toparladım. Bunun ona karşı bir saygı göstergesi olduğunu düşünüyorum. Salonun camlarını silip perdelerini yıkamasını istedim. “Yetişirse yaparım tabii.” dedi. “Yetiştir Gülizar Hanım!” derken sesimin biraz yüksek perdeden çıktığını fark ettim, sinirlenmiştim. İnşallah kırılmamıştır, onu üzmek değil elbette niyetim. Ama bana da para gökten yağmıyor. Çocuktu, hastaydı deyip evden erken ayrılması da cabası.


Elim İşte, Aklım Evde

Ben Gülizar. Çocuklarım okula başladıktan sonra hem eşime destek olmak hem de çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için evlere temizliğe gitmeye başladım. Her gün başka bir evde, aynı ağır işleri yapmak öyle yorucu ki. Eskiden, yani çalışmadığım günlerde haftanın bir günü kendi evimi dip bucak temizler, bir hafta rahat ederdim. Temizlikten sonraki iki gün hiç iş yapmaz, kendimce dinlenirdim. En çok o günleri özlüyorum. Temizliğe gittiğim evlerde kimse bana “Sen dün çok yoruldun; koca evin koltuklarını, camlarını sildin. Bugün az iş yap.” demiyor tabii. Onlar da haklı.
Bazen işi bırakmayı düşünüyorum. Çocuklarım daha küçük, bana ihtiyaçları var. Yorgun argın eve döndüğümde çoğu zaman kanepeye kıvrılıp uyuyakalıyorum. Çocuklar yanıma sokulup ya okulda yaşadıklarını anlatmak istiyorlar ya da onlar için bir şeyler yapmamı. Geçen gün oğlum, ”Anne sen eskiden bize kakaolu kek yapardın.” dedi. Çok üzüldüm. Haklı yavrum, onları çok ihmal ediyorum. Ama diğer yandan da düşünüyorum, onlar için çalışmam lazım.
Sabahın ayazında, daha gün doğmadan evden çıkıyorum. Safiye Hanım’ın evi yakın ama işi çok. Her yer eşya dolu. Her birinin altını silip tozunu almak çok yoruyor beni. Ayşe Hanım sağ olsun, üçün beşin hesabını yapmaz, fazla fazla verir ücretimi. Ama ne bir bardak sıcak çay koyar önüme ne de bir kap yemek. En rahat ettiğim yer Meral Hanım’ın evidir. Çocuklu, üstelik çalışan bir kadın olmasına rağmen evi her zaman derli topludur. İşe başlamadan güzel bir kahvaltı sofrasına buyur eder beni. Ama onun da evi çok uzak. Üç vesaitle ancak gidebiliyorum.
Dün gece benim ufaklık ateşlendi. Daha önce iki defa havale geçirdi, korkuyorum. Bütün gece başını da bekledim. Sabaha karşı sızmışım. Kalktığımda her zamanki saati çoktan geçirdiğimi fark ettim. Alelacele evden çıkıp durağa gittim. İlk iki minibüs doluydu, almadan geçti. Üçüncüye zor attım kendimi. Meral Hanım’ın yüzü asıktı kapıyı açtığında. Geç kaldığım için olsa gerek. Gönlünü almak için kahvaltı yaptığımı söyleyip işe girişmeyi düşündüm. Zaten ilk defa kahvaltıya da “gel” demedi. Aklım sürekli kızımda. Komşuya anahtar bırakmıştım. Arada bir kontrol etsin diye. İnşallah işim bir an evvel biter de eve giderim diye akşamı iple çekiyorum.