Makale

MODEL BİR ŞAHSİYET: AHMET HAMDİ AKSEKİ

MODEL BİR ŞAHSİYET: AHMET HAMDİ AKSEKİ

Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerine şahitlik eden üçüncü Diyanet İşleri Başkanı
Ahmet Hamdi Akseki’yi, Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri Dr. Mehmet Bulut’a sorduk…

Ahmet Hamdi Akseki kimdir ve hangi yönleriyle hafızalarda kaldı kısaca bahseder misiniz?

Merhum Ahmet Hamdi Akseki, hem Osmanlı’nın son dönemlerinde hem de Cumhuriyet yıllarında yaşamış bir âlim, müderris, öğretim üyesi, bürokrat, müellif, hatta gazeteci… Ve nihayet unutulmaz bir Diyanet İşleri Reisi. Çalışkanlığı, geniş kültürü, ciddiyeti ile örnek ve saygın bir münevver. Yani çok yönlü bir şahsiyet. Muallimlikten Diyanet İşleri Başkanlığına, bulunduğu hizmetler geniş bir yelpaze oluşturuyor. Aldığı eğitim ve entelektüel birikimi fevkalade yüksek. Hem klasik medrese eğitimi görmüş hem de İstanbul Darülfünununda modern yüksek tahsilde bulunmuş. Hayatı boyunca okuyup araştırmaktan, ilmî müktesebatını yenilemekten geri kalmamış; Doğu’da, Batı’da çıkan yayınları ve fikrî gelişmeleri takip etmiş. Diyanet İşleri Reisliğinin kuruluşundan önce, ilk Büyük Meclis hükümetinde medreselerin idaresinin bağlı bulunduğu Tedrisat Umum Müdürü’dür, yani bir genel müdür.

Bir müderris olan Akseki’nin ülkemizdeki din eğitimi ve öğretimindeki yerinden kısaca bahseder misiniz?

Hem Diyanet İşleri Başkanlığı öncesi hem de Başkanlık yıllarında Akseki mesaisinin önemli bir kısmını eğitim hizmetleri teşkil etmişti. O, memuriyet hayatına muallimlikle başlamış, Müderris olarak İstanbul Darülfünununda ders okutmuştu. Onun din öğretimine en büyük katkısı, 1922-1924 yılları arasında Şer’iyye Vekâleti Tedrisat Umum Müdürü olarak yaptığı hizmetlerdir. Çok geniş bir mevzu olmakla birlikte kısaca belirteyim ki bu yıllarda din öğretimi kurumları olan medreselerdeki öğretime yeni bir çekidüzen vermek için yorucu bir faaliyet içine girmiş ve o dönemde, ağır şartlar altında önemli mesafe kat etmiş, mesaisi günün devlet ricalince de takdir edilmişti. Ülkemizde din eğitiminde 25-30 yıl süren bir fetret döneminden sonra 1949’da din öğretimi için yeniden kapı aralanınca ki o artık Diyanet İşleri Başkanı’dır, onu yine hummalı bir şekilde eğitim faaliyetlerinin içinde görürüz. Bir örnek vermek gerekirse 1949 yılında ilkokulların 4 ve 5. sınıflarına seçmeli din dersi konulup bu sınıflarda okutulacak ders kitaplarının Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanması söz konusu olunca Akseki hocamız bu yeni gelişmeyi fevkalade önemsemiş, bir Diyanet İşleri Başkanı olarak bu iş için oluşturulan komisyona bizzat kendisi başkanlık etmişti. Büyük ihtimalle kitapta yer alan metinlerin önemli bir kısmını da kendisi yazmıştı. Bununla da yetinmemiş; her iki sınıf için ayrı ayrı yardımcı ders kitabı hazırlamıştı. Bu kitaplar özel bir yayın olarak basıldı.

1928 yılında gerçekleşen harf inkılabından sonra dil ve kültür bakımından bir kopukluk meydana gelmiş ve bu kopukluğu kısmen de olsa azaltmak amacıyla Latin harfleriyle kitaplar kaleme almış Akseki Hocamız. Bu dönemde yazmış olduğu kitapların içeriklerinden bahseder misiniz?

Hocamız yayın faaliyetlerine çok genç yaşta başlamış, harf devriminden önce de bir hayli eser yayımlamıştır; bunların bir kısmı Başkanlık yayınları arasında çıkmıştır. Harf devrimiyle birlikte, bilhassa dinî alanda yayın faaliyetleri çok kısıtlı bir hâl almıştı. Akseki, bu süreçte gerek müşavere heyeti azası, gerek başkan yardımcısı, gerekse başkan olarak, bu alanda ortaya çıkan boşluğu doldurmak için, imkânlar ölçüsünde yayın faaliyetinde bulundu. Bu süreçte, Askere Din Kitabı gibi, daha önce eski harflerle basılı bazı kitaplarını yeni harflerle de yayımladı. Bu yıllarda Akseki’nin yayımladığı kitapların genel amacı ve niteliği, halkın sahih dinî bilgeye ulaşmasını sağlamak, halkın dinî bilgi ihtiyacına olabildiğince cevap vermekti. Bir çeyrek asır din eğitiminden, ciddi irşat hizmetlerinden mahrum kalmış Türk insanı için verilecek hizmette önceliğin irşat olmasından daha tabii bir durum olamazdı. Bu amaçla toplumun farklı katmanlarına yönelik eserler yayımlamıştı. Onun eserlerinin en önemli özelliği ve ortak noktası, pratik ihtiyaçlara cevap vermesi, hitap ettiği kitlenin seviyesine uygun olmasıdır.

Merhum Akseki’nin Başkanlığının son yılında, 1950’de hazırlayıp resmi makamlara da gönderdiği ve ülkemizde din hizmetleri ve din eğitimi sorununu detaylı olarak ele aldığı "Din Tedrisatı ve Dinî Müesseseler Hakkında Bir Rapor" başlıklı çalışmasından bahseder misiniz?

Akseki, 30 yıl boyunca aralıksız olarak içinde veya başında bulunduğu dinî kurumların işleyişinde gördüğü problemleri ve özellikle reisliğinin son iki yılında Başkanlığın taşra teşkilatında yaptığı tetkiklerde tespit ettiği aksaklıkları rapor hâline getirdi. Raporda, Millî Mücadele yıllarından başlayarak o güne kadarki zaman diliminde din, din hizmetleri ve din eğitimi alanlarında yaşanmış problemler ve dinî kurumların durumu net bir şekilde ortaya konmuş, problemlerin çözümü için çıkış yolları da gösterilmiştir.

Aile Dergisi olarak biraz da Akseki Hocamızın aileyle ilgili düşüncelerinden bahsetmenizi istesek...

Akseki’nin aileye ilişkin müstakil bir eserine rastlamıyoruz; ancak bazı eserlerinde aile, aile ve çocuk eğitimi, aile bireylerinin birbirine karşı görevleri konularında önemli tespitlerde bulunmaktadır. Akseki’ye göre, çocuk eğitiminin temelinde aile vardır; çünkü çocuklar sahip oldukları özelliklerin büyük bir bölümünü aile ortamında kazanırlar. Anne baba, çocuğun maddi ihtiyaçları kadar sevme, sevilme, şefkat görme, ilgi ve takdir edilme ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. Aile kurumunun yıpranması, çocukların kişilikleri üzerinde de derin tesirler meydana getirir.

Ahmet Hamdi Akseki Kimdir?

1887 yılında Güzelsu’da dünyaya gelir. Mecidiye Medresesi’nde Abdurrahman Efendi’den medrese eğitimi alır. On dört yaşında Ödemiş Karamanlı Süleyman Efendi Medresesi’ne başlar. Orada Gerçekli İsmâil Hasib Efendi ile Aksekili Hacı Mustafa Efendi’den medrese öğreniminde temel derslerden olan Arapça, Farsça, akaid, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri okur. Dârülhilâfeti’l-Aliyye Medresesi’ni okuyarak icâzet alır. Daha sonra Medresetü’l-Mütehassısîn’in Felsefe, Kelâm ve Hikmet-i İlâhiyye Şubelerinden mezun olur. Çeşitli medreselerde müderrislik yapar. 1922’de Ankara’da Umûr-ı Şer‘iyye ve Evkaf Vekâleti Tedrisat Umum Müdürlüğü’ne tayin edillir. 1947’de Diyanet İşleri Reisliği’ne getirilir.

70 kadar eser veren Akseki İslam Dini (İtikat, İbadet ve Ahlak), Askere Din Kitabı, Yeni Hutbelerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed ve Müslümanlık, merhumun en çok bilinen ve okunan eserlerinden bazılarıdır. 9 Ocak 1951 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı iken vefat eder.