Makale

Dost Meclisinde Söyleşmek

Dost Meclisinde Söyleşmek

Gülşen Ünüvar
Pedagog


Yaşayan bilir, derdin en ağırını. Nasıl da deler geçer, sızlayan bağrını. Anlatsan olmaz, söylesen dinlenmez. Yara dediğin mahrem, öyle kolay kolay dillenmez. Hadi diyelim anlattın, döktün içini. Araladın, uzun zamandır sıktığın dişini. Bak bakalım anlayacak mı seni karşındaki dinleyen. Hak verecek mi acaba, eza nedir bilmeyen. Keder yaşamayan, anlamaz çünkü kederlinin hâlinden. Anlamış gibi yapar da konuşmayı bilmez dilinden. Ahkâm keser, teselli eder, moral verir güya. Yakınından bile geçemez, kurduğu cümleler boşa. Sıkıntısı olmayan, konuşur böyle rahatça. Gönlü kederle dolmayan, yaslanır ardına şöyle ferahça. Söylediği her söz etrafa bonkörce saçılır. Kasavetsiz ağız, anahtarsız açılır. Diyeceğim o ki tasasız insana kolaydır sohbet. Derdi olana ise konuşmak koskoca bir illet. Hâlden anlamak düşer bu durumda bizlere. Öyle kolayca geçiverir gibi gelir ama yüktür kelimeler sözlere. Düşün, tart, ölç, biç kurduğun her cümleyi. Ne yaşadığını bilemezsin insanların, incitme kimseyi. Dertsiz başıma hiç dert gelmez sanma. Hayat bu, bugünün renklerine çok da kanma.
Mazlumun daima yanında ol, yardımına koş zor günde kalanın. Yedi kat el deme, canla başla işini gör bir müşkülü olanın. Dost meclisinde sözün dinlensin daima. Dost dediğin, karşında koskoca bir ayna. Oturup kalktığın, sohbetine sohbet kattığındır yaren. Yanlışına yanlış deyip, doğrusunu da sonuna kadar savunmalısın sen. Yok, ayrıysa şayet deyişler. Birbirini tutmuyorsa eğer gülüşler. O vakit yollar ayrılma kıvamına gelmiştir. Beraberlik dediğin, son hükmünü vermiştir. Sana, senin gibi olan gerek. Doğru bildiğin şey, kılavuz niyetine dimdik bir direk. Apak ol, ancak beyaza beyaz yaraşır. Kazan yanına varma, karası bulaşır. Böyledir bu işler, kimin yamacına varırsan ona benzersin. Kime özenirsen, onunla aynı türküyü söylersin. Sirayet eder elbette, çokça vakit geçirdiğin ortamlar huyuna. Başkaca alışkanlıklar aşılar, başkaca sular karışır suyuna. Dupduru akanların yanına gidersen berrakça akarsın. Işıl ışıl bakanların yanına gidersen temizce bakarsın. Bazen böyledir hayat, kim olduğun kadar, kiminle olduğun da önemli. Ne olduğun kadar, nerede olduğun da pek değerli. Güzelin yanına varırsan, hep güzellik bulaşır. İyinin yanına varırsan, iyiliğin iyilikle yarışır.
İyilik, güzellik ne hoş meziyetler. İnsana çokça yakışan faziletler. Kendi hayatına odaklanan beşer, ne de hoş yaşayıp gider. Varsa kusurları, kendince tolere eder. Oldu da istenmeyen durumlar geldi başına. Ummadığı, sanmadığı aklar düştü saçına. Durup, düşünüp bir hâl çaresi arar. Kendi yarasını kendi merhemiyle sarar. Kimseye çatmaz, kimseyi suçlamaz. Acısını tutup da bir masumdan çıkarmaz. Olması gereken her zaman budur. Başka bir izah, dolu bardakta sudur. Diyorum ki gereksiz açıklamalar bıktırır kişiyi. Bir tek cümlede söyleyiver söyleyeceğini. Kusurunu örtmek için kusur arayanlaradır sözüm. Koskoca bir aynada, dönüp de kendine bakmaktadır çözüm. Ayıp arayan, ayıp bulur. Kendi ayıbını görmezden gelen, kendi yalanını solur. Kıskanç insan, şerri peşinde mahirce sürür. Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür. Velhasıl kelam, fesat insandan kimseye gelmez hayır. Başkasından önce kendi kusurlarını görenleri şöyle bir kenara ayır.
İşi daima ehline bırak, aksi takdirde ağrır başın. İstenmedik durumlara düşersin de çatılır kalır kaşın. Keyfin kaçar, utanırsın belki. Ar edersin de sokağa çıkamazsın sen ki. Maharetlidir diye varırsın kişinin hanesine. Pişman eder seni, ikna olmazsın bahanesine. Üşenme, git bir bak bakalım dikiş dikene. Hiç almış mı eline bir iplikle bir iğne? Kasap nasıl tutar satırı elinde. Hele bir söyle, bıçak nedir görmüş mü ömründe? Ya köseleciye ne demeli? Kayış gibi deriyi acemi eline vermeli. İşimiz şaka ama gerçeklik payı da yok mu bu misallerin? Bedelini ağır ödemek var elbette bütün bu mesellerin. İlla ki şansımı denemek istiyorum dersen tedbirini al da giriş oyuna. Aman dikkat et, laf gelmesin ustadan çırağa. Söylediklerim öyle kimsenin gücüne gitmesin. Başını acemi berbere teslim eden, pamuğu cebinden eksik etmesin. Açıkça söylemek isterim, işi bilmiyorsan çıkma meydana. İşi bilenin hayrı gerek insandan insana. Ne kimse kimsenin canını yaksın. Ne de malına zarar verip başa çıksın. E tabii ki işin büyüğü bize düşer. Müşkülümüzü ehil kişiye sunmalıyız üçer beşer. İçini ferah tut, şayet muhatabın işinde mahirse.
Uzun uzun yazdık, anlattık, dertleştik. Doluya koyduk, boşu doldurduk, söyleştik. Sanmayın ki dört dörtlüğüz, hata yapmayız. Tatlı dile, güler yüze kanmayız. Neler neler gelir insanoğlunun başına. Olacağı varsa olur, bakmaz senin gözyaşına. Önemli olan üstesinden gelebilmek. Her ziyan, bir öğüttür, diyebilmek. Hiç düşmemek değil, düşünce kalkma cesaretini göstermektir asıl yetenek. Kötü tecrübelerimizi, âdeta bir öğretmen bellemek. Annem der ki; insan olanın başına her şey gelir. Ne de güzel söyler, belli etmeden bize hayat dersi verir. Ziyanlarımız incitmesin, sindirmesin bizi. Elbet bir çıkar yol bulunur, toparlar kendini kişi. Biz ondan çıkardığımız derslere bakalım. Hatayı hatayla örtmeden engin düzlüklere çıkalım. Hatta kendimizi şanslı bile sayabiliriz. Hayat koskoca bir öğretmendir, bunu biliriz. Bir lütuftur zarara uğradığımız her an. Çünkü düşmeden kalkmayı öğrenmek boşuna bir zan!