Makale

ZOR ZAMANLARDA DİYANET

ZOR ZAMANLARDA DİYANET

Dr. Bayram DEMİRTAŞ
DİB Göç ve Manevi Destek Hizmetleri Daire Başkanı


Şüphesiz ki dünya hayatı bir imtihandan ibarettir. Ve bu imtihanın içerisinde nice güzelliklere, olumlu gelişmelere, sevinçli anlara şahit oluruz. Bazen de bizi derinden sarsan, yüreğimizi burkan, çaresiz hissettiren türlü zorlukların, hüzünlü zamanların içinde buluruz kendimizi. Biliriz ki bunların her biri bizim için birer imtihan vesilesidir. Yine biliriz ki tıpkı insanlar gibi toplumlar da nice çetin sınavlardan geçer. İnsanın imtihanı kimi zaman varlıkla olur, kimi zaman yoklukla. Her birimiz anne babamızla, evladımızla, eşimizle, yakınlarımızla, komşularımızla, sahip olduğumuz ya da olamadığımız imkânlarla sınanırız. Toplumlar da zaman zaman savaşlar, kitlesel hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, afetler vb. zorluklarla imtihana tabi tutulur.
Ülke ve millet olarak ağır imtihanlarımızdan biriydi 24 Ocak günü Elazığ ve çevresinde meydana gelen deprem. Kırk bir canımızı yitirmenin acısı içimizi dağlarken dualar ve gözyaşları eşliğinde enkaz altından sağ kurtarılan her bir can tesellimiz oldu. Türlü hikmet ve ibretlerle dolu bu acı hadisede, millet kavramının ve güçlü bir devlete sahip olmanın ne anlama geldiğini bir kez daha idrak ettik. Ülkemizin her bir köşesinden insanımızın kalbi depremzede kardeşlerimizle birlikte attı. Gözyaşlarımız, dualarımıza karıştı. Aynı acıları, aynı duyguları yaşadık. Bütün kurumlarıyla seferber olan devletimiz, Elazığ ve Malatya’daki kardeşlerimizin yanındaydı.
Bu süreçte Başkanlığımız da depremzede kardeşlerimize manevi destek sunmak, hayatını kaybedenlere son görevin yerine getirilmesinde rehberlik etmek üzere sahadaydı. Öncelikle yakınlarını kaybeden acılı yüreklere destek olmak ahirete irtihal eden vatandaşlarımıza son vazifemizi yerine getirmek üzere cenaze namazlarına iştirak ederek evlere taziye ziyaretleri yapıyorduk. Bu ziyaretlerde yakınlarını kaybeden gözü yaşlı, gönlü kederli insanımıza hayata karşı dirençlerini artırmak, kaybolan ümitlerini yeşertmek için teselli ve tavsiyelerde bulunurken gözyaşlarımıza hâkim olamıyorduk. Ankara’dan Başkanlıktan geldiğimizi öğrendiklerinde bize sarılarak “uzaklardan yaralarımızı sarmaya, acılarımızı paylaşmaya mı geldiniz” diyerek yalnız bırakılmamaktan duydukları memnuniyeti ifade ederek Başkanlığımıza, bize dualar eşliğinde teşekkür ediyorlardı.
Yönümüzü nereye çevirsek acının, hüznün izlerine rastlıyorduk. Enkaz altından sevdiklerinin çıkarılmasını bekleyen insanımızın yüzlerindeki endişeye, dillerinde onların selamete çıkması için ettikleri dualara “âmin” diyerek eşlik ediyorduk. Moloz yığınlarının arasından çıkarılan yaralı vatandaşlarımız hastaneye sevk edilirken manevi destek ekibinden bir grup hocamız da hastalarımıza şifa dilemek, milletimizin geçmiş olsun dileklerini iletmek ve yalnız olmadıklarını hissettirmek üzere hastaneye koşuyordu. Yaralı vatandaşlarımızdan yavrusunu, eşini, kardeşini, annesini, babasını, komşusunu kaybedenler olsa da yürekler yansa da dilde sabır ve şükür hali hâkimdi. Yaralı çocukları ziyaretimizde onların yüreklerindeki korku geçsin ve yüzleri bir nebze gülsün diye kitaplar alarak minik gönülleri fethetme çabasındaydık. Bu esnada doktorlarımızdan gelen talep doğrultusunda ihtiyaca binaen DİB ve TDV Yayınları’nın yer aldığı çocuk kitaplarından oluşan bir kütüphane oluşturulması için Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne kitaplar hediye ettik.
Kısa zaman diliminde dokunulmayan gönül kalmasın, kimse yalnız bırakılmasın elimiz herkese uzansın diyerek ekibimizi iki gruba ayırmıştık. Diğer gruptaki hocalarımız da evleri hasar gören, depremin şiddetini tekrar yaşamaktan korkup çadırlara, camilere, okullara sığınmak zorunda kalan insanımıza destek olmak üzere bu güzergâhlara revan oluyordu. Çadırlar tek tek ziyaret edilerek ihtiyaçlar tespit edilerek insanımızı ilgili mercilere yönlendirmek suretiyle manevî desteğin de ötesine geçilmiş oluyordu. İnsanımızın bize olan güveni ve ihtiyacı karşısında Çadırkentte Başkanlığımızın da bir çadırının olması yönünde girişimlerde bulunarak bu çadırda depremzedelerin rahatlıkla bize ulaşacağı yirmi dört saat nöbet usulüyle personelimizin görev alacağı şekilde gerekli düzenlemeleri yapıyorduk. Bu esnada afet bölgesine koşan AFAD, KIZILAY gibi kurumlarla da istişarelerde bulunarak bölgedeki hizmetin hızlı ve etkin yürüyebilmesi adına görüşmelerde bulunuyorduk. Çadırkentten ayrılırken arkamızda bıraktığımız yaşanılan korku simalara sinse de buz gibi havaya rağmen deprem mağdurlarının sabrı, şükrü ve tevekkülü kuşanmasıydı.
Böyle bir ortamda insanımızın yanında yer almak, elinden tutmak, onu anlamak, duygularını hissetmek, acılarını paylaşmak, derdine derman olmaya çalışmak büyük bir onur vesilesiydi. Dört gün süren hizmet süremizde; öncelikle Elazığ İl Müftülüğü personeli başta olmak üzere yakınlarını kaybeden insanlar, enkaz altından çıkarılan hastanede yatmakta olan yaralılar ve depremi yaşayan vatandaşlardan alınan geri dönütlerde bu tür afetlerde “manevî destek” hizmetinin hayat kurtarmak kadar elzem olduğu gerçeği ortaya çıkmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına, hükümlüden bağımlıya, göçmeninden engelliye birçok kesime manevi destek sunduğumuz, rehberlik yaptığımız gibi aynı manevi güçle bir afet hâlinde de bize önemli görevler düştüğünü bir kez daha anladık. Deprem bölgesinde kardeşlerimizin yanındayken yüzlerde açan her bir tebessüm, beliren huzur ve güven duygusu, Başkanlık olarak bütün kadrolarımızla doğumundan vefatına insanımızın hizmetinde olma bahtiyarlığının ne kadar büyük bir nimet olduğunu ve sorumluluğumuzu bize tekrar hatırlattı. Aynı zamanda bu durum, toplumun manevi rehberleri olarak şuurumuzu ve gayretimizi yeniden perçinledi.
Bu süreçte bir kez daha anladık ki acıyı paylaşmanın sadece akraba, arkadaş ve komşularla sınırlı tutulmayıp zor zamanlarda ülke olarak seferber oluşu milletimizin en güzel hasletlerinden biridir. Hâsılı ülkemizin büyüklüğünü, milletimizin yüceliğini Elazığ depreminde bir kez daha görmüş olduk. Bu süreçte Türkiye’nin yüreği âdeta orada attı. Acı, düştüğü yeri değil topyekûn milletin bağrını yaktı.
Tüm kurum ve kuruluşlar gibi biz de Diyanet İşleri Başkanlığı Acil Manevi Destek Ekibi olarak afet öncesi, afet esnası ve sonrasındaki teorik olarak konuştuğumuz hususların sahada ne kadar önemli olduğunu ve neye karşılık geldiğini yerinde gözlemledik. Hiçbir zaman ihtiyaç duymama temennisiyle her zaman afetlere hazırlıklı olma bilincimizi tazeledik. Kulağımızda Elazığlı kardeşlerimizin devletimiz ve milletimizin izzetine yönelik dualarıyla, gönlümüzde onların acılarıyla, dilimizde hepimiz için Allah’ın nusret ve inayetini talep eden niyazlarımızla görev yerlerimize döndük.