Makale

O’nun Gibi Yaşamak

KİTAPLIK

O’nun Gibi Yaşamak

Selma Maşlak

O’nun Gibi Yaşamak başlığıyla okurun karşına çıkan kitap, kültürümüzde Fahr-ı Âlem (Âlemin İftihar Kaynağı), Fahr-ı Kâinat (Kâinatın İftihar Kaynağı), Resul-i Kibriya (Yücelik Sahibi Olan Peygamber), Server-i Enbiya (Peygamberlerin Önderi), Habib-i Kibriya (Allah’ın En Büyük Sevgilisi) gibi nice hürmetkâr ifadelerle birlikte andığımız Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) hayatını, hem Allah’ın elçisi hem de hayatın içinde insanlığa örnek bir beşer olarak ele almıştır. Müşriklerin “Ona gökten bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi ya.” (Hûd, 11/12) diyerek Peygamber’in bir melek olmamasını yadırgamaları neticesinde Allah-ü Teâlâ “Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.” (İsrâ, 17/95) buyurmuştur.

Bu manada “O’nun Gibi Yaşamak” genel başlığının altında, eser, “Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed”, “Hükmün kaynağı olarak Peygamberimiz”, “Allah’ın En Seçkin Kulu”, “Ben De Sizin Gibi Bir İnsanım”, “Duygulu ve Duyarlı Peygamber”, “Çocuklara ve Gençlere Dost Peygamberimiz”, ”Sade ve Zarif Peygamber”, “Peygamber Örnekliğinde Etkili İletişim”, “Hane-i Saadet: Huzur Dolu Peygamber Yuvası”, “Hilye-i Şerif: Ay Yüzlü Peygamber” gibi alt başlıklarla bizlere hayatımızın her alanında rehberlik eden, Peygamber Efendimizin siyer-i nebisinden ruhlarımıza ilaç olacak kısa ve çarpıcı olaylar anlatmış ve olaylarla bağlantılı sade ve özet bilgiler sunmuştur.

Bu kitapta, sevgili Peygamberimizin, oğlu İbrahim’in rahatsızlanıp ruhunu teslim edince akıttığı gözyaşını, yuvasını ayakta tutmaya çalışan Havle’nin çırpınışları karşısında geleneğe rağmen kadının haklarını korumasını, torunlarına olan sımsıcak sevgisini, merhametini ve bunu göstermekten çekinmeyişini, Abdülmuttalip’in, Yüce Allah göklerde, insanlar da yerde övsün diye, adını Muhammed koyduğu kutlu insanı, Allah’ın, ona itaati kendisine itaatle özdeşleştirdiği bireysel ve toplumsal hayata ilişkin kurallar koyan bir davetçiyi ve daha pek çok güzel ve faydalı bilgiyi bulacaksınız.

Keyifli okumalar dileğiyle…

MAVİ DEFTERİN GİZEMİ
Hz. Enes’in Hayatı

Fatma Çağdaş Börekçi’nin Mavi Defterin Gizemi adlı eseri, dördüncü baskısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında yeniden okuyucularla buluşuyor. Hasan ve arkadaşları, maceradan maceraya koşarken hep yeni ve güzel şeyler öğreniyorlar. Bu heyecanları da onların farklı hayatlarla tanışmalarına vesile oluyor.
Kış mevsiminin vazgeçilmezi, çocuklar için elbette kar yağışıdır. Hasan ve arkadaşları da karın yağmasını öyle arzuluyorlar ki kar duasına çıkmaya karar veriyorlar. Alınan kararın ardından Hasan eve dönüyor ve düşüncelere dalıyor: “Biz kar duasına çıkacaktık çıkmasına da acaba kar yağınca mülteciler daha zor durumda kalır mı?”
Arkadaşlarıyla birlikte kar duası dönüşü yol üzerinde boş bir baraka görüyorlar. Barakada bulunan tozlu bir çantanın içindeki Arapça yazılı, gizemli mavi defter ilgilerini çekiyor ve sonrasında ekibin maceraları başlıyor. Mavi defteri tercüme ettirmek de ayrı bir heyecan oluyor onlar için.
Defterin sayfalarındaki günlük, onların Hz. Enes ile tanışmalarını sağlıyor. Efendimiz’e ensar olmuş küçük bir çocuk Hz. Enes ve minik bir yüreğin ensar arayışıyla son bulan mavi bir defter…
“Ey Allah’ın Resulü, Medineliler sana en güzel, en sevdikleri şeyleri hediye edebilmek için yarış içindeler. Benim sana hediye edecek çok değerli bir mülküm yok. Ama kabul buyurursan bundan sonra oğlum yanında olsun. Sana yardım etsin.” Hz. Enes’in annesi biricik oğlunu bu cümlelerle veriyor Peygamber’e (s.a.s.).
Bu defterin sahibi kimdi? Hasan ve arkadaşları düşüyorlar defterin sahibinin peşine. Yolları Mihri Nine’yle kesişiyor yine. Neden mi? Çünkü Mihri Nine, yetimlerin, muhtaçların ve bütün çocukların annesi âdeta ve bu minik yürek de onun kabından yemek yemiş bir mülteci…
Hasan ve Ömer, defterin sahibi minik mülteci ile nasıl buluştu, neler yaşadılar? Merak ediyorsanız bu soruların cevabı kitabın sayfalarında…