Makale

MÜSTESNA BİLİM İNSANI: AHMED YÜKSEL ÖZEMRE

MÜSTESNA BİLİM İNSANI:
AHMED YÜKSEL ÖZEMRE

Teorik fizik ve atom âlimi, aynı zamanda mütefekkir Ahmed Yüksel Özemre. Son nefesine kadar gerek sahada çalışırken gerek emeklilik dönemlerinde evinde otururken her zaman üretmenin gailesinde olmuş, zamanını en etkin şekilde değerlendirmiş müstesna bir bilim insanı. Bunun yanı sıra İslam ilimlerine yakınlığıyla da bilinen ve bunu sayfalara taşıyıp çok sayıda eser veren engin bir deniz…

Ahmed Yüksel Özemre’yi, en yakın dostlarından biri olan
Kubbealtı Akademisi Sanat ve Kültür Vakfı Başkanı Sinan Uluant’a sorduk.

Ahmed Yüksel Özemre ile tanışmanız nasıl oldu, anlatır mısınız?

Ahmed Yüksel Özemre’yi gıyaben zaten tanıyordum. Yüz yüze görüşmemizin tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte, esas itibarıyla tanışmamız, mütevellisi olduğum Kubbealtı Vakfı’nın faaliyetleri neticesinde oldu. Zaman içinde bu dostluk ilerleyerek ev gezmelerine, aksamayan bayram ziyaretlerine dönüştü. Ayrıca her ikimizin de Galatasaray Liseli olması bu dostluğu daha farklı kılmıştır. Eserlerini yazdıktan sonra basılmadan evvel dostlarına gönderir, kanaatlerini sorardı. Bu dostlarının arasında biz de vardık. “Hocam bu kitabı biz yayımlayalım.” dediğimiz zaman “Eyvallah” der, “Bu bize göre değil.” dediğimizde ise hiç kırılıp gücenmezdi.

Geçirdiği onca hastalığa ve tıbbi müdahalelere rağmen 50’nin üzerinde kitap ve çok sayıda makalesi olan Özemre, kuşkusuz mümbit bir kalem ve kıymetli bir ilim adamı. Tanıklıklarınızdan yola çıkarak sormak istiyorum, onun bu çalışma aşkı, şevki hangi kaynaklardan besleniyor?

Geçirdiği onca hastalığa rağmen çok sağlam ve dayanıklı bir bünyesi vardı. Orta mektep ve lise çağlarında sporla çok yakından meşgul olması, atletizmde Türkiye dereceleri yapması, sportmen bir yapıya sahip olması da bu hususta önemli bir faktördür. Bundan da mühimi, kuvvetli bir maneviyata sahipti. Hizmet aşkı, dürüstlüğü, paraya önem vermeyen yapısı ile sanırım bu olumsuzlukların üstesinden gelmeyi başardı. Geçirdiği ameliyatların sayılarını gülerek söylerdi.

Kuşkusuz Ahmed Yüksel Özemre deyince birçok insanın aklına Üsküdar gelir. Onda neşet eden Üsküdar ruhunu sizden dinlesek…

Eski bir Üsküdarlıydı. Üsküdar’da bir konakta büyümüştü. Çok kuvvetli bir hafızaya sahipti ve gerek çocukluğu gerek gençliğinde tanıdığı mühim şahsiyetlerden feyz almasını bilen bir mizacı vardı. Eski Üsküdar’ın kaybolan güzelliklerini ve güzel insanlarını yaşı kemale erince kitaba dökmeyi hizmet bildi. Hoca’nın pek çok eserinin yanında Kubbealtı’ndan dokuz kitabı yayımlandı. Bunlardan beş tanesi doğrudan Üsküdar’la alakalıdır. En çok ses getiren, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı ile Üsküdar’ın Üç Sırlısı’nı bir temlikname ile vakfımıza bağışlayarak vâkıfımız olmuştur. Üsküdar’ın her bir değerine âşıktı. Mustafa Düzgünman’ın attar dükkânında tanıdıkları onun bu semte daha fazla bağlanmasına sebep olmuştur. Mustafa Düzgünman, Eşref Efendi, Nafiz Hoca, Takunyacı Kemâl, Mortucu Sâlih ve diğerleri. Niyazi Sayın’ın “Yükselciğim, biz bu dükkândan geçmemiş olsaydık şimdi yedi dükkân süprüntüsünden beter olurduk.” demesi bunun en güzel ifadelerinden biridir. Ayrıca “Üsküdar Yaranı” diye bir grupları vardı. Niyazi Sayın, Memduh Cumhur, Güngör Şatıroğlu gibi dostlarla beraber sohbet eder, yemek yer, kâh keyiflenir kâh bozuşurlardı.

Ahmed Yüksel Özemre, çok sayıda eser bırakarak aramızdan ayrıldı. Attar Dükkânı isimli hatıratı TYB’den ödül aldı. Nice eseri toplumumuzda makes buldu. Özemre’nin edebi kişiliğinden, kalemine yansıyan iç dünyasından bahseder misiniz?

Yüksel Hoca, edebî kişiliğinden önce bir ilim adamı ve mühim bir entelektüeldir. Sistemli, planlı ve programlı bir yapıya sahipti. Pek çok lisana vâkıftı. Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca dışında Kıptîce bile öğrenmişti.

Vefatından sonra vakfımızca basılan hikâye ve roman denemeleri var ancak onun öne çıkan özellikleri, Türkiye’nin ilk atom fizikçisi olması, kendi kültür ve değerlerinin yanı sıra Batı’yı sanatına varıncaya kadar çok iyi tanıması, klasik müziği çok iyi bilmesi hatta kuvvetli bir tenor olması, normalin çok üstündeki zekâ seviyesiyle Allah’ın büyüklüğünü daha da iyi kavrayarak tasavvuf ve dinî ilimlerde derin bilgi sahibi olmasıdır. Tabii dosdoğru mizacını ve mürebbilik sıfatını da unutmamak gerekir.

Hem pozitif ilimlere hem İslami ilimlere vâkıf önemli bir şahsiyet, değer olarak Özemre’den bahseder misiniz? Gençler onu en çok hangi yönleriyle tanımalı?

Gençler bence öncelikle onun hayatını, hayat yolunda karşılaştığı zorlukları nasıl yendiğini ve ahlakını örnek almalılar. İlmî eserleri ağır gelebilir, tatlı hikâyeleri ve hatıraları bu yolda faydalı olacaktır.

2020, Kubbealtı’nın kuruluşunun 50. senesi. Aynı zamanda Mustafa Düzgünman’ın doğumunun 100, vefatının 30. yılı. Bu münasebetle Üsküdar’da Bir Attâr Dükkânı‘nı farklı bir tasarımla yeniden okuyucu ile buluşturuyoruz.

Sözlerimi Memduh Cumhur Hoca’nın Yüksel Özemre’nin vefatına dair yazdığı bir kıta ile her ikisine de niyaz ederek nihâyet vereyim:

Yüksel Özemre’ye Veda

İlmiyle amil oldu, kemaliyle muhterem

Her an, riayet eyledi her bir emanete

Son yolculukta Yüksel Özemre’yle saymadım;

Ardında kaç yetim bırakıp gitti cennete.

Ahmed Yüksel Özemre kimdir?

1935 yılında İstanbul Üsküdar’da doğan Ahmed Yüksel Özemre, 1954 yılında Galatasaray Lisesi, ardından İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Bölümünden mezun oldu. 1958 yılında Fransa Nükleer Bilimler ve Teknoloji Millî Enstitüsünün Atom Mühendisliği bölümünde yüksek lisansını tamamlayarak Türkiye’nin ilk Atom Mühendisi oldu. O yıllarda akademik çevrede erken sayılabilecek bir yaşta (34) profesörlük unvanını aldı. Alanıyla ilgili çok sayıda üst düzey görevlerde yer alan Özemre, ayrıca ülkemizi NATO Bilim Komitesinde, OECD Nükleer Enerji Ajansı Yönetim Kurulunda, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi Konseyinde ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansında yıllarca temsil etti.

Çok sayıda eseri olan Özemre, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 1996 yılında Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı isimli eseriyle hatırat dalında, 1998 yılında da Prof. Dr. Toshihiko İzutsu’dan çevirdiği İbn Arabî’nin Fusûs’undaki Anahtar-Kavramlar başlıklı çevirisiyle çeviri dalında “Yılın Sanatçısı” ödüllerine layık görüldü.

Ahmed Yüksel Özemre, 28 Haziran 2008 tarihinde vefat etti.