Makale

KUMAŞA İŞLENEN EDEBÎ SAYGI “CÜZ KESELERİ”

KUMAŞA İŞLENEN EDEBÎ SAYGI
“CÜZ KESELERİ”
Nagihan Aydın
İstanbul Beylikdüzü Kur’an Kursu Öğreticisi

Değerli olan nesneleri, cisimleri günlük yaşantımızda kullanılsın veya kullanılmasın muhafaza etme isteğimiz hep olmuştur. Çünkü kıymet atfettiğimiz her şey korunmaya layıktır. Kutsal olanın hayatımızda oldukça önemli bir yeri vardır. Osmanlı zamanında da bazı eşyaların yapılma ve kullanılma amacı kutsal ve sanat olarak aynı paydada buluşuyordu.

Bir zarafet nüvesi olarak saygı ve edebin aynı noktada buluşması, Osmanlı döneminde pek çok alanda kendini göstermişti. Özellikle süsleme sanatları bunların varlığını bize kanıtlıyordu. Değerli eşyaların muhafazası ve taşınmasında işlemeli kumaşların kullanılması da oldukça yaygındı. Mektep yaşı gelmiş çocukların kullandıkları “cüz keseleri” de böyle bir bakışın tezahürüydü.

Kur’an-ı Kerim öğrenmeye giden çocukların yaşlarının küçük olması sebebiyle, Kur’an-ı Kerim’in her 20 sayfalık bölümlerinin kolayca taşınmasını sağlamak adına çocukların boyunlarına asabileceği cüz keseleri dikilirdi. Cüzlerin bu şekilde parça parça okunmasını sağlamak, hem taşıma kolaylığı sunmuş hem de çocukların ürkmesini önlemeye yaramıştı. Cüzler, Osmanlı eğitim hayatında oldukça önemli bir yere sahipti.

Cüz keselerinin ortaya çıkmasında elbette taşıma kolaylığı en önemli etkendi. Fakat bir diğer önemli etken de taşınacak olan Kur’an cüzlerinin açıkta taşınmaması gerektiğine yönelik toplumsal kanaatti. İçinde taşınan kitabın kutsallığına ve kıymetine verilen önem sonucu cüz keselerinin yapımı ve süslenmesi gittikçe bir sanat alanı hâline gelmişti.

En çok kadife kumaşların tercih edildiği cüz keseleri, özellikle üzerinde kıymetli ipliklerle yapılmış işlemeler ile dikkat çekiyordu. Değerli ustaların elinde bir sanat eserine dönüşen cüz keseleri bir muhafaza aracından çok, saygı ve değerin sanata aktarılışı olarak görülüyordu.

Genellikle tercih edilen kadife kumaş renkleri, kırmızı, lacivertin en gösterişli tonları, ördekbaşı yeşili ve siyahtı. Bu zemin renklerin üzerine altın suyuna batırılmış gümüş teller, işleme amacıyla kullanılırdı.

Ailelerin zevklerini ve hassasiyetlerini açıkça göstermesi bakımından cüz keselerinin bu anlamda sosyal bir mesaj taşıdığı da söylenebilir. Bakıldığında ufacık bir detay gibi görünse de hizmet ettiği alan ve sahip olduğu mana bakımından Osmanlı kültüründe paha biçilemeyen bir yere sahipti.

Nakış Nakış Dua: Osmanlı süsleme sanatlarının içeriğine bakıldığında en güzel hatla yazılmış kısacık dualar ilk göze çarpan taraf olur. Cüz keselerini taşıyacak olan minik boyunların eğitim hayatına kondurulan ufacık bir “Maşallah” bu dua örneklerinden biridir. Zamanın etkilerini azaltmak adına oksitlenmiş ve altın suyuna batırılmış gümüş tellerin kullanıldığı bezemelerde en çok çiçek desenleri kullanılırdı.

Asaleti Boyunda Taşımak: Hemen her dönemde yetişmiş ustalar bir amaca hizmet ettiği takdirde ufacık bir nesneyi son derece zarif ve asil bir hâle getiriyorlardı. Cüz keseleri de çocukların Kur’an öğreniminde oldukça önemli bir yere sahipti ve en çok kaliteli kadife kumaşlar tercih edilirdi. En dikkat çeken tarafı ise son derece estetik bir bakış açısının sergilenmesiydi.

Toplumun Her Kesiminde: Her dönemde olduğu gibi Osmanlı döneminde de halkın çeşitli gelir seviyesi bulunurdu. Çocuklarını mektebe gönderen aileler, Kur’an cüzlerini asla çıplak ve muhafazasız şekilde yollamazlardı. Nitekim çuhalardan dikilmiş, boyuna asılabilen küçük çantalar bunun açık bir kanıtıydı. Kutsala verilen değer, gelir durumundan dolayı göz ardı edilmeyip saygı ve kıymet ifadeleri hep kullanılmıştı.

Gümüşün Göz Kamaştıran Işıltısı: Simkeşhanelerde cüz keselerinin işlemelerinde kullanılacak olan altın ve gümüş tellerin çekilmesi oldukça zahmetliydi. Zira önemli bir amaca hizmet etmesinin yanı sıra dokumada kullanılabilmesi için yüksek kalitede olması gerekiyordu. Ancak “bin ayar” denilen yüksek kaliteli iplik ile kopma ve yıpranmaya karşı kullanım kolaylığı sağlanabiliyordu.