Makale

ÜÇ AYLARIN BAŞLANGICI VE REGAİB KANDİLİ

ÜÇ AYLARIN BAŞLANGICI VE REGAİB KANDİLİ

Mustafa MEHMETOĞLU
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzman Yardımcısı

Yaz, sonbahar, kış derken mevsimleri teker teker geride bırakıyor, manevi olarak feyiz bulacağımız, faydasız işlerden yüz çevirip en faydalıya koşacağımız rahmet iklimine, yeni bir mevsime, üç aylara yaklaşıyoruz. Geçen sene üç ayları idrak eden nice din kardeşimiz, bu sene aynı iklime kavuşamadılar. Bununla birlikte bir önceki recep, şaban, ramazan aylarında henüz dünyada bulunmayan nice yavrumuz, bu sene kendilerini üç ayların içerisinde bulacaklar. Bu da aslında hayatımıza bizim sahip olmadığımızı, karşımıza çıkan fırsatları değerlendirme noktasında da gevşeklik göstermememiz gerektiğini bizlere göstermektedir.

Rabbimizle olan ilişkimizi kuvvetlendireceğimiz, O’na yaklaşacağımız, hatta yaklaşırken adım atmaktan, yürümekten, koşmaktan korkmayacağımız bir zaman dilimi içerisine giriyoruz. Bizim gazabından rahmetine sığınacağımız kimse O’ndan başkası değildir. Allah (c.c.) zamana çok önem vermiş, asra, geceye, gündüze, sabaha, on geceye, zaman ölçüsü hesaplamalarına kaynaklık teşkil eden güneşe ve aya Kur’an-ı Kerim’de yemin etmiştir. Bununla birlikte özel olarak bazı zaman dilimlerinin önemine vurgu yapmıştır. Allah Resulü (s.a.s.) de belli başlı zaman dilimlerinin ibadetle ihya edilmesine teşvikte bulunmuş, yapılacak duaların geri çevrilmeyeceğini söylemiştir. Ancak mutlak olarak zamanın kıymetini ifade ettiği ve insanların çoğunun kıymetini bilmeyerek aldandığı iki şeyden birinin boş vakit olduğunu söylediği hadisler de mevcuttur. (Buhari, Rikâk, 1.)

Allah’ın ve O’nun Resulü’nün önemini vurguladığı, kulluğu ön plana çıkarmak gereken vakitlerin bir kısmı da üç aylar dediğimiz, birbiri peşi sıra gelen aylar içerisindedir. Bu ayları değerlendirme hususunda toplumumuzda farklı farklı yönelişler olduğu görülmektedir. Kimisi ibadetlerini sadece bu aylara hasredip geri kalan dokuz ayda ibadet namına pek bir şey yapmaz. Başka bir kesim de farz olanların yahut her zaman yaptıklarının dışında ayrıca özel olarak ibadet etmektedir. Oysaki Allah (c.c.) zamanı zamandan; mekânı da mekândan üstün kılabilir. İslam dini her konuda olduğu gibi bu konuda da itidali emreder. İfrat ve tefrite kaçılmaması vurgusunu ibadetlerde dahi yapar.

Peki, bu üç ay içerisinde ne mi var? Öncelikle her gecenin kendi başına mübarek olduğunu, dolayısıyla bu faziletten üç aylar içerisinde bulunan gecelerin de nasibini aldığını söyleyebiliriz. Bu aylara Peygamber Efendimiz’in de ziyade kıymet verdiğini, bu aylarda ibadetlerini arttırdığını ifade edebiliriz. Bunun yanı sıra on üç cuma gecemiz var bu üç ay içerisinde. Ayrıca sırasıyla Regaib, Mirac, Berat gecelerimiz var. Ramazan ayı gibi bir ay var bu iklimde. Her şeyden öte Kur’an’ın nazil olduğu ve yine Kur’an’ın ifadesiyle “Bin aydan daha hayırlı” olan Kadir Gecesi var. (Kadr, 97/1-3.) Tek tek kıymetlerini saymakla bitiremeyiz. Zira zamanı kıymetli görmekle yahut o zaman dilimini mübarek kabul etmekle bir yere de varılmaz. Zamana gerçek manada kıymet atfetmek, ancak o vakit dilimini ihya etmek ile tahakkuk eder.

Başta üç aylar olmak üzere bu vakit dilimlerini aslında Yüce Allah’ın kullarına olan sevgisinin bir tecellisi olarak görmeliyiz. Kullarını seven, onların kendisiyle yakınlık kurmasını isteyen, onları bağışlamak için vesile arayan, onlara değer veren ve bunun yanında kullarına defalarca fırsatlar sunan bir Rabbimiz var. Üç aylar bizim için Rabbimize açılan yeni bir kapı olmalı. O’nun bize olan sevgisine cevap vermeli, O’nun merhametini hak etmeliyiz. O’ndan bağışlanma dilemeliyiz. Rabbimizin bize verdiği değeri aklımızdan çıkarmayarak biz de O’na verdiğimiz değeri kulluğumuz ile göstermeliyiz. O’na bir adım yaklaşırsak O’nun bize on adım geleceğini, O’na yürüyeceğimiz takdirde bize koşacağını unutmamalıyız. En önemlisi de Rabbimizi sevmeliyiz. Çünkü seven sevdiği için bir şeyler yapar. Biz Rabbimizi seversek sevgimiz bizi O’nun hoşnut olacağı amellere sevk edecektir. Bu da O’nun sevgisini kazanmamıza vesile olacaktır. Allah’ı seven neyi kaybeder ki? Allah’ın sevdiği, kime mağlup olur? Gelin bu üç aylar bizler için muhteşem bir sevginin başlangıcı olsun. Sevelim ve O’nun sevgisine layık olmaya gayret edelim. Bilmeliyiz ki mübarek vakitler diye adlandırdığımız zaman dilimleri O’nun kullarına merhametinin tecellisidir. Bu merhamet de sevgiye bağlı bir merhamettir. Bu ayet de bunun delilidir: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i İmran, 3/31.) Görüldüğü gibi müminlerin Allah sevgisi, Resul’e ittiba ile varlığını izhar ederken Allah’ın müminlere olan sevgisi, onları bağışlama ve onlara merhamet etme sureti ile tecelli etmektedir.

İşi her zaman sıkı tutmak ve beraberinde bir işin nasıl başladıysa öyle devam edeceğini bilmek gerekir. İşte Rabbimizin bize sunduğu bir fırsat ve yeni bir başlangıç imkânı. Regaib gecemiz de bu yeni sayfadaki ilk sınavımız. Recep ayının ilk cuma gecesini, ibadetle, kullukla, duayla, hassasiyetle, sevgiyle, rağbetle, Hakk’a meyille geçirmemiz ve recep, şaban ayları boyunca tıpkı Hz. Muhammed’in (s.a.s.) yaptığı gibi “Allahım! Recep ve şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi ramazan ayına ulaştır.”(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, IV, 189.) duasını dilimizden düşürmemeye çalışmalıyız. Son olarak, ibadetlerimizi belirli zamanlarla sınırlandırmamamız, hayatımızın her gününde az da olsa devamlı olarak yapma gayreti içinde olmamız ve Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini unuttuğu kimselerden (Tevbe, 9/67.) olmamamız gerektiğini unutmayalım. Bu veçhile Efendimiz’in (s.a.s.) “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bilmelisin; ihtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, yokluğundan önce varlığının, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341.) şeklindeki nasihatini de aklımızdan çıkarmamalıyız.