Makale

BİR KUR’AN SEVDALISI: GÖNENLİ MEHMET EFENDİ

BİR KUR’AN SEVDALISI: GÖNENLİ MEHMET EFENDİ

Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL

Şeyhu’l-kurra, reisü’l-kurra bir Kur’an sevdalısı. Fakir, garip, düşkün ve kimsesizlerin dostu. İslam’a ve insanlara hizmete adanmış bir ömür. Sabah şafağı ile başlayıp gece karanlığı ile sona eren irşat ve hayri hizmetlerin mihmandarı bir din görevlisi. Öncü bir âlim, Gönenli Mehmet Efendi.

Mehmet Efendi, 1903 yılında Gönen’de dünyaya gelir. Babası Osman Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Mehmet Efendi daha çocuk yaşta hafızlığını tamamlar. Hocası İsmail Hakkı Efendi’nin tavsiyesiyle on üç yaşında talim ve tashih-i huruf dersleri almak üzere İstanbul’a gider. Aynı yıllarda İmam Hatip mektebine kayıt olur. On sekiz yaşına geldiğinde, hocasının isteğiyle doğduğu topraklara imam hatip olarak geri döner. Okuduğu Kur’an ve mevlitler, yaptığı vaazlar ve irat ettiği hutbeler vesilesiyle Gönen ve çevresinde kısa sürede halkın sevgisini kazanır.

Seb’a, aşere ve takrib seviyesinde ilm-i kıraat derslerini tamamlamak üzere ikinci kez İstanbul’a giden Mehmet Efendi, 1925 yılında Fatih Camii’nde yapılan kıraat cemiyetiyle icazetini alır. Ancak Mehmet Efendi İstanbul’da kalamaz. Babasının isteği üzerine Gönen’e yeniden döner, Fatma Hanım’la evlenir ve biri kız olmak üzere üç evladı dünyaya gelir.

Gönenli Mehmet Efendi, 1936 yılında İstanbul’a yeniden döner ve Hacı Bayram-ı Kaftani Camii imam hatipliğine atanır. Bu göreve başlar başlamaz Anadolu’da Kur’an eğitimi almak isteyenleri himayesine alarak İstanbul’a getirir. Talebelerinin ihtiyaçlarını gidermek üzere elinden gelen her şeyi yapar. Bir defasında onların ihtiyaçlarını karşılayamayınca evinde bulunan halıları satar.

1939 yılına gelindiğinde Gönenli Mehmet Efendi, Dülgerzade Camii’ne nakil olur. Bu camide de himayesine aldığı talebelerin barınmalarını sağlaması, o devrin güvenlik güçlerinin dikkatini çeker. Günün birinde bir polis, Mehmet Efendi’nin evine gelir ve “Söyle bakalım! Bu kadar parayı sen nereden buluyorsun?” diyerek onu sorguya çeker. Bunun üzerine Gönenli Mehmet Efendi, “Allah gönderiyor!” cevabını verir. Polis, “Ne demek Allah gönderiyor? Sen onu bırak da sana kimler yardım ediyor? Sen onları söyle!” diyerek çıkışır. Tam bu esnada evin zili çalar. Hocanın evine bir misafir gelir, içeri girer ve kendisine emanet edilen sekiz yüz lirayı Mehmet Efendi’ye takdim eder. Bunun üzerine Gönenli Mehmet Efendi, eve gelen misafire kim olduğunu sorar. Gelen misafirin de polis olduğunu öğrenince sorgulamayı yapan polise dönerek, “Bak evladım! Gördün mü?
Cenab-ı Hak, nasıl gönderiyormuş bu yardımları!” diye cevap verir.

1954 yılında Gönenli Mehmet Efendi en uzun süre görev yapacağı Sultan Ahmet Camii imam hatipliğine atanır. Bütün görev yerlerinde olduğu gibi Sultan Ahmet Camii etrafında da ihtiyaç sahiplerini ziyaret etmeye başlar. Bu ziyaretlerin birinde tek başına yaşayan ve gözleri görmeyen yaşlı bir adamı evinde ziyaret eder. Selam vererek adamın yanına girer ve ona, “Efendim! İhtiyaçlarınızı, rızkınızı nereden karşılıyorsunuz?” diye sorar. Bunun üzerine gözleri görmeyen adam biraz da hiddetlenerek, “Bundan size ne? Rızıktan endişe edilir mi! Rızkı kim verir?” der ve Mehmet Hoca’yı evinden çıkarır. Gönenli Mehmet Efendi’nin gözüne o akşam uyku girmez. Ertesi gün adamın evine tekrar gider. Adam, “Kimsin?” diye seslenince Mehmet Efendi, “Dün kovduğun yüzsüz imam!” diye karşılık verir. Bunun üzerine âmâ adam Mehmet Efendi’yi yanına çağırır ve ona şöyle der: “Şimdi sen benim bu hâlimle nasıl geçindiğimi merak ediyorsun. Bak Hoca! Ben her gün kuşluk namazını kıldıktan sonra, ‘Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise yere indir. Yerde ise çıkar. Uzakta ise yaklaştır. Haram ise helal et. Dar ise genişlet ve elime ilet.’ diye dua ederim. Bu duayı yaptıktan sonra Rabbim birilerini vesile kılar. Tanımadığım biri gelir, benim o günkü ihtiyacım ne ise onu yanıma bırakır ve gider. Bugün de biri geldi ve sağ dizime vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak, ‘Bunu da Gönenli Mehmet Efendi’ye ver.’ dedi. Haydi hoca! Al şu emanetini!”

Hayatı boyunca yardımsever tavrını sürdüren Mehmet Efendi talebelerinin yetişmesi için var gücüyle çalışır. Bir gün talebelerine harçlıklarını dağıtmak ister. Ancak cebinde hiç parası kalmaz. Ellerini semaya kaldırır ve “Allah’ım! Bu Kur’an senin. Bu talebeler senin. Hiç kimseden bir şey istemem, niyazım sadece sanadır!” diye dua eder, camiden çıkar ve yürüyerek Haliç Caddesi’ne kadar gelir. Tam bu esnada muhterem bir zat kendisine, “Al bu paraları, talebelerine götür.” der. Bunun üzerine Gönenli şu meşhur cümlesini söyler: “Kur’an hoş tutar, boş tutmaz.”

Gönenli Mehmet Efendi, haftalık otuza yakın vaaz ve irşat programı gerçekleştirmiştir. Bu programların bir kısmı ise kadınlara yöneliktir. Hayatının son demlerinde Eyüp Sultan Camii’nde vaaz ve nasihat programlarına devam eden Gönenli Mehmet Efendi’ye yakınları, “Artık, biraz istirahat etseniz ve dinlenseniz!” deyince, onlara şöyle karşılık vermiştir: “Nasıl olur da beni bekleyen cemaatimi bekletirim. Sonra ruhaniyeti ile yaşadığım Eyüp Sultan Hazretleri’nin yüzüne nasıl bakarım.”

Gönenli Mehmet Efendi, vefat edinceye kadar Kur’an eğitiminden, hayır ve irşat hizmetlerine koşmaktan asla geri durmadı. Ardında hoş bir seda bırakarak 2 Ocak 1991’de fani âlemden baki âleme göç etti. Fatih Camii’nde Abdurrahman Gürses tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.

Bütün ömrünü din-i mübin-i İslam’a vakfeden ve hayır hizmetlerini terk etmeyen Gönenli Mehmet Efendi’ye ve onun şahsında hakka yürüyen tüm hademe-i hayrata Yüce Rabbim rahmet eylesin.