Makale

TAKDİM

TAKDİM

Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun yaratılış gayesini “imtihan” kavramıyla açıklar. Varlık âleminde hiçbir şey başıboş yaratılmamıştır. Eşref-i mahlûkat olan insan da hayatı boyunca bir sınav içindedir. O, Cenab-ı Allah’ın lütfuna mazhar olmakla birlikte, bu lütfun getirdiği mükellefiyetler ve mesuliyetler çerçevesinde de özel bir sorumluluğa sahiptir.

Dünya hayatı her bir insan için iyilikle kötülüğün, hayırla şerrin, nurla zulmetin, çatışma alanıdır. Sorumluluk sahibi müminler, kendilerine bahşedilen başta akıl ve irade nimeti olmak üzere bütün ikramları hak ve hakikat yolunda kullanarak, ömürlerini sırat-ı müstakim üzere nihayetlendirmeye gayret ederler. Nitekim insan İslam fıtratı üzere yaratılmış, asli vatanı olan ahirete doğru yol alırken ne yapacağı hususunda özgür bırakılmıştır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bunu şöyle ifade eder: “Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.” (İnsan, 76/3.) Göklere, yere ve dağlara teklif edilen emaneti yüklenmeyi kabul eden insanoğlu (Ahzab, 33/72.), bu emanetin sorumluluğunu yerine getirmek noktasında bir dikkate ve hassasiyete sahip olmalıdır. Çünkü emanet onu hem mükellef hem de hakkını verdiği takdirde mükerrem bir varlık yapacaktır.

İnsan olmak, her an tercihte bulunmak anlamına gelir. Ferdin aile, iş ve okul çevresinden başlamak üzere toplumun bütün kesimleriyle kurduğu ilişki, onun Cenab-ı Allah’la olan sözleşmesinin gereği olarak, o akdin icap ettirdiği şekilde tezahür etmelidir. Kendisini böyle yüce bir ahlaki tutuma tabi kılanlar, şüphesiz doğarken kendilerine bahşedilen İslam fıtratının da hakkını vermiş olacaklardır. Allah’ın emir ve yasakları karşısında gevşeklik gösterenler, ısrarla günahı tercih edenler ise kendilerinden başlamak üzere çevrelerine ve topluma zarar vereceklerdir. Hâlbuki kulunu sınava tabi tutan Allah, onu bu sınavda başarılı olabilecek yetkinliklerle donatmış, tabiri caizse zorlu bir mücadeleye girişecek bir askeri kuşatır gibi iyiliğe meyilli melekelerle teçhiz etmiştir. Bu melekeleri hakkıyla kullanan, Allah’ın ipine sıkı sıkı tutunan, istikamet üzere yaşayan müminler, “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr, 89/28.) hitabının muhatabı olarak mutmain bir şekilde Allah’ın huzuruna çıkacaktır.

Diyanet Aylık Dergi bu ayki sayıda “Mükerrem ve Mükellef Varlık İnsan” dosya konusuyla karşınızda. Prof. Dr. Cağfer Karadaş “İmkân ile İmtihan Arasında İnsan”, Dr. Ömer Özgül “İnsan: Âlemin Özü”, Dr. Osman Nuri Demir “Fıtrat: Hz. Peygamber’in Rehberliğinde İnsanın Yaratılışında Tevhidi Okumak” başlıklı yazılarıyla katkıda bulundu. Söyleşi konuğumuz ise dinî eğitim ve öğretime yıllarını vermiş Ali Rıza Temel Hocamız.

Elazığ’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.

İyi okumalar.

Dr. Fatih Kurt