Makale

İmanı Destekleyen Değer: Salih Amel

İmanı Destekleyen Değer:

Salih Amel

Dr. Öğretim Üyesi Sema Çelem
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًاİ

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır.’ diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf,18/110)

Allah’ın kulları arasında sorumluluk alanı oluşturarak yeryüzüne gönderdiği tek varlık olan insan, yapıp ettikleri ile değerini ortaya koyar. Ona verilen hayat ve ölüm bir sınavdır ve sınavın hedefi, “Hanginiz daha iyi işler yapacak diye!” (Mülk,67/2) ifadesiyle özetlenmiştir.

Allah, peygamberler vasıtasıyla yol gösterdiği insanoğluna sınav süresi olarak bir ömür tayin etmiş, sonuçta varılacak yer olan ilahi huzurda bu ömrü nasıl değerlendirdiğinden hesaba çekileceğini bildirmiştir. Bahsi geçen ayette de Hz. Peygamber’in dilinden ahirete imanın amelle desteklenmesi emredilmektedir.

Ayet, Hz. Peygamber’in, insan olması yönüyle Allah’ın bütün ilmine vakıf olamayacağı vurgusunu yaparken tevhidi ve salih ameli telkin etmekte “Her kim Allah’ın huzuruna varmak, hesabından kurtulup sevabına ermek, rızasını bulmak veya cemalini görmek arzu eyliyor, vâsılinden olmak ümidini besliyorsa salih likâya lâyık hâlis iş yapsın.” demektedir (Elmalılı, 3297). İnsanın güzel işler yapması, imanının fiilî tasdikidir (Taberî, I, 406).

Sözlükte “iş, çaba, fiil, çalışma” gibi manalara gelen amel kelimesi, Kur’an’da, mümin olsun kâfir olsun insanın bilinçli olarak yaptığı işleri ifade eder. Salâh kökünden türeyen salih kelimesi ise “faydalı, iyi, doğru ve güzel olan, işe yarar” demektir. Salih amel imanın yalnız gönülde ve dilde kalmadığının göstergesidir.

Salih amelin tek bir tarifi yoktur, her türlü iyiliği kapsar. Bununla birlikte amel-i salih kavramı için tefsirlerde bazı açıklamalar yapılmıştır. Salih amel “İnsanın kendisi ile Rabbi arasındaki taattir.” (Semerkandi, Bahrü’l -ulûm 1,36) İbn Abbas’a göre salih amel dört şeyi içerir: İlim, niyet, sabır ve ihlas (Salebî, el-Keşf ve’l –beyân 1,170). “ Allah’ın rızasına ve indirdiği ahkâma uygun, kişinin kendisi ve diğer insanlar için hayır ve fayda sağlayan işler yapması, Allah’ın emrettiklerini yerine getirip yasakladıklarından kaçınması salih ameldir.” (Elmalılı, 6079)

Kur’an’da amel ve iman birlikte zikredilir. İmanla birlikte olan salih amel değerlidir. İnsana da, yaptığı işlere de anlam katan imanıdır.

“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele...” (Bakara, 2/25)

“Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, ‘Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır.’ diye vaatte bulunmuştur.” (Mâide, 5/9)

İman, Allah’ın yalnızca varlığına değil, O’nun tek olduğuna, emir ve yasaklarına, bizi sınadığına, her şeyi görüp gözetenin O olduğuna, kimin daha iyi işler yapacağını denemek için bizi dünyaya gönderdiğine, işlerimizden hesaba çekeceğine, sahih ve sahte bütün niyetlerimizi bildiğine inanmaktır. Bu tür bir iman, Allah’ın emrettiklerini yapma gibi bir zorunluluk ortaya çıkarır. “İman ve salih amel, ağaç ve tohum gibidir. Eğer toprakta tohum yoksa ağaç meydana gelmesi söz konusu olamaz. Eğer toprakta tohum olduğu hâlde ağaç meydana gelemiyorsa onun anlamı tohumun toprakta gömülü kalmış olmasıdır. Onun için Kur’an’da verilen müjdeler, iman etmenin yanında salih amel de işleyenler içindir.” (Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’an ,7, 228)

Kur’an’da iman kavramı genel olarak amelle desteklenmiştir. İnanmak, kalbin amelidir (Süleyman Uludağ, “Amel” DİA, III,13-16). İman, gözle görülüp elle tutulmaz. İmanın tezahürü olarak ortaya çıkan fiiller, onun varlığı ya da yokluğundan söz ettirebilir. Mesela bir kimsenin namaz kılmak üzere mescide gitmesi imanının ikrarı sayılır, öldüğü zaman mümin muamelesi görmesi için başka bir delile ihtiyaç duyulmaz. Peygamberimiz, “Allah bir kul hakkında hayır isterse onu hayrı işlemeye yetkili kılar.” buyurmuştur. Ashab-ı Kiram “Allah bunu nasıl yapar?” diye sorunca da “Ölümünden önce o kulu salih amel işlemeye muvaffak kılar.” cevabını vermiştir (Tirmizî, Kader, 8).

İnsanın görünen yüzü davranışlarıdır. Dinde her ne kadar niyet esas olsa da her niyet bir sonucu doğurur. Bu da amel cinsinden bir davranış demektir. Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Üç şey, öleni (mezara kadar) takip eder; ikisi geri döner, biri kalır. Ailesi, malı ve ameli onu takip eder. Ailesi ve malı geri döner, ameli kalır.” (Müslim, Zühd,5) Zilzâl suresinde açıklandığı gibi insanlar yaptıklarının hesabını vermek üzere kabirlerinden kaldırıldıkları zaman yapılan işler, miktarlarına göre değil cinslerine göre değerlendirilecektir. İyi veya kötü işler yapanlar bunu kayda değer bulunmayacak kadar küçük de yapmış olsalar Allah katında değerlendirileceklerdir.

Salih amel sahibinin kadın ya da erkek olması fark etmez (Nisâ 4/124); “Onlar ahirette güven içinde olacaklar ve asla üzülmeyeceklerdir.” (Mâide,5/69); Allah iman ve salih amelin karşılığında mağfiret (Mâide, 5/9) ve cennet (Nisâ, 4/122) vaat etmektedir. Mümin kimseler yaptıkları iyi işlerin karşılığını dünya hayatında en güzel şekilde bulacaklardır (Nahl 16/97); İmanını salih amelle destekleyenler dinen hoş karşılanmayan bir şey yapmış bile olsalar Allah onların günahlarını affeder ve bu hâllerini düzeltir (Muhammed,47/2); Bilmeden yaptıkları kötülüklerden pişman olup döndüklerinde de durum onların lehine olacaktır (En’âm 6/54).

“Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” (En’âm 6/160) ayetine göre iyi amele kat kat sevap verilirken kötülüğün işlenen suça denk bir ceza ile karşılanması Allah’ın bütün kullarını kuşatan rahmetinin delilidir. Allah, insanın yapıp ettikleri ile genel olarak ziyanda olduğunu bildirmiş, ancak bazı grupları istisna etmiştir: İman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler (Asr, 103/3).

İyi iş yapmak kadar değerli olan, yaptığını iyi yapmaktır. Hz. Peygamber ihsan makamını açıklarken “Allah’ı görüyormuşçasına kulluk etmektir. Sen onu görmesen de o seni görüyor.” (Müslim, Îmân,7) buyurmuştur. Bu da mümin kimseye doğru yola girmenin geçitlerinden birini işaret etmektedir. Mümin işini iyi yapacak, hep iyi iş peşinde olacak, Allah’ın rızasını kazanmanın yollarını ararken ne yaparsa yapsın meşru yollardan ve ihlasla yapmaya çalışacaktır.