Makale

CÂBİR B. ABDULLAH

CÂBİR B. ABDULLAH

Dr. Öğretim Üyesi Emine Demil
Nevşehir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Hicretten on altı yıl önce (607) Medine’de dünyaya gelen Câbir b. Abdullah, Hazrecoğulları’nın Benî Seleme kabilesinden olup Ebû Abdurrahman ve Ebû Muhammed künyeleriyle de anılır. Babası Uhud Gazvesi’nde ilk şehit düşen sahabi Abdullah b. Amr b. Harâm, annesi Resulüllah’a biat eden kadın sahabilerden Enîse bint Aneme’dir. Nübüvvetin on üçüncü yılında (622), İkinci Akabe Biatı’na babası ile birlikte katılan Câbir, burada Resulüllah ile buluşmuş ve İslam’la şereflenmiştir. Ayrıca o, yetmiş kişilik heyetin en küçük üyesidir (İbn Abdülberr, İstiâb, 114).
Resulüllah ile birlikte pek çok gazveye katılmıştır. Hudeybiye’de Bey’atürrıdvân’da bulunmuş ve Hz. Peygamber’in orada bulunan 1400 kişiye hitaben, “Bugün sizler yeryüzünün en hayırlı insanlarısınız.” buyurduğunu haber vermiştir (Buhârî, Meğâzî, 35). Hayatının son yıllarında bu olaydan söz ederken, “Eğer gözlerimi kaybetmemiş olsaydım altında biat ettikleri ağacı gösterirdim.” demiştir.
Câbir b. Abdullah, Resulüllah’ın özel iltifat ve ilgisine mazhar olan sahabilerden birisidir. Hz. Peygamber bir defasında onu devesinin arkasına bindirmiş, hastalandığı zaman ziyaretine gitmiş, babasının Uhud Gazvesi’ndeki şehadeti dolayısıyla üzüldüğünü görünce, onun Allah Teâlâ’nın iltifatına nail olduğunu haber vererek kendisini teselli etmiştir.
Câbir’in Hz. Peygamber’e olan yakınlığını gösteren rivayetler önemli bir yekûn tutar. Bu rivayetlerden birkaç tanesi şöyledir: Babası Abdullah, Uhud Savaşı’nda şehit düştüğünde arkasında dokuz yetim kız çocuğu ve bir miktar da borç bırakmıştı (Buhârî, Vesâyâ, 36). Bir tarafta yetim kız kardeşler, diğer tarafta babasının borcu, Câbir’i sıkıntıya sokmuştu. Câbir, Hz. Peygamber’e gelip durumu anlattı. Hurma bahçesinden elde edeceği mahsulü babasının borcuna karşılık kabul etmeleri için tacirlerle konuşmasını istedi. Fakat Resulüllah kendileriyle konuştuğu hâlde Yahudi alacaklılar ikna olmadılar. Zira mahsul, onların alacaklarını karşılamaya yetmiyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, hurmalığı onlara vermekten vazgeçip Câbir’e “Kuşluk vakti sana geleceğim.” dedi ve ayrıldı. Ertesi sabah kuşluk vakti olunca Câbir’in hurma bahçesine gitti. Bir yandan bahçede dolaşırken bir yandan da mahsulün bereketli olması için dua etti (Buhârî, İstikrâz, 8). Hasat zamanı Hz. Peygamber (s.a.s.), Câbir b. Abdullah’a hurmalarını toplayıp sınıflamasını söyledi. Sonra bereketlenmesi için hurma yığınının yanına geldi ve oraya oturdu. Resulüllah’ın bereket duasıyla Câbir bütün borçlarını ödediği hâlde hâlâ hurmaları (sanki) el değmemiş gibi durmaktaydı (Buhârî, Meğâzî, 18).
Burada şunu belirtelim ki, ticaret ve benzeri uygulamalarda söz konusu olan kefaletin “sorumluluğu paylaşma” anlamı yanında “muhtaç ve kimsesizlerin bakım ve sorumluluğunu üstlenme” anlamı da vardır. Resulüllah’ın Câbir b. Abdullah’a yardım etmesi de bu anlamda bir kefaletin sonucuydu.
Zâtürrikâ’ Gazvesi’nden dönerken Hz. Peygamber, maddi sıkıntı içinde olan Câbir’den devesini kendisine satmasını istedi. İslam tarihinde “leyletü’l-ba’îr” (deve gecesi) olarak da anılan bu hadisede Efendimiz (s.a.s.), uzun bir pazarlıktan sonra ve Medine’ye ulaşınca teslim almak şartıyla deveyi satın aldı. Gazve dönüşü Câbir deveyi kendisine getirince Resulüllah, önce borcunu ödedi ve deveyi Câbir’e hediye etti (Buhârî, Şurût, 4).
Yine bu gazve dönüşünde zayıf ve yorgun devesi, Câbir b. Abdullah’ı kafileden biraz geri bırakmıştı. Durumu fark eden Resulüllah, Câbir’in yanına gitti. Ona yardım etti ve devesini yola koydu. Yolculuğun kalan kısmını beraber sürdürdüler. Sohbet sırasında Resulüllah bir ara sözü evliliğe getirdi ve henüz gençlik çağında olan bu sahabiye sordu: “Evlendin mi Câbir?”, “Evet, ey Allah’ın Resulü!” diye cevapladı Câbir. Bunun üzerine Allah Resulü: “Doğru yapmışsın, artık sen (Medine’ye) varıyorsun. Akıllı davran (eşine karşı görevini ihmal etme).” buyurdu. Medine’ye geldiklerinde ise ona maddi yardımda bulundu (Buhârî, Büyû’, 34).
Câbir b. Abdullah; Resulüllah’tan, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Muâz b. Cebel, Zübeyr b. Avvâm ve diğer sahabilerden pek çok hadis rivâyet etmiştir. Muksirûn olarak da bilinen ve binden fazla hadis nakleden altı sahabiden biri olan Câbir’in 1540 rivâyeti hadis külliyatında yerini almıştır. Hz. Peygamber zamanında hadislerin sahifeler hâlinde bazı sahabiler tarafından yazıldığı bilinen bir husustur. Sahifesi olduğu belirtilen sahabilerden birisi de Câbir b. Abdullah’tır.
Câbir b. Abdullah; Hicri 78, Miladi 697 yılında Medine’de vefat etmiştir. Akabe Biatı’nda bulunanların en genci olan Câbir, aynı zamanda bu biata katılıp en son vefat eden sahabidir.
Allah ondan razı olsun.